26 Şubat 2024 Pazartesi

Yedi Kadın

Dün izledim.. İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun oyunu.. Barbara Schottenfeld'in yazdığı oyunu Sevgi Sanlı çevirmiş,Ebru Aytürk Sanlı yönetmiş.. Yazar, müzik düzenine de el atmış.. Kalan görevleri bizim ustalarımız paylaşmışlar.. Dekoru,kostümü,ışığı.. Bu türlü çeviri oyunlarda hep bir yabancılık hissi geliyor bana.. Oyun soğuk,uzak geliyor,bir türlü ısınamıyorum.. Bu kez da başta öyle oldu..
Sonra,muhtemelen (hatta kesinlikle)yönetmen ve oyuncularımızın başarısıyla, oyunla aramızdaki yabancılık eridi,kayboldu.. Oyun boyunca şarkılarla bir müzikal havası verilmek istenmiş.. Ama çeviri nedeniyle şarkıdan çok bir piyano eşliğinde okunan dizeler gibi bir şey ortaya çıkmış.. Kısacası bizde sahnelenen bu yapım eli yüzü düzgün bir iş olmuş.. Bence müzik kısmı olmasa da olurmuş..
İki perdelik oyun iki saat yirmi beş dakika sürdü.. Üstelik oyunculer perde açılışından çok önce sahneye çıkıp rollerine başlamışlardı.. Konu şöyle:Bir terapi kursunda bir araya gelen altı kadın,altı hafta boyunca hayatlarında yolunda gitmeyen ne varsa bunları toparlayacaklardır.. Kentte yaşayan,sorunlar yumağında boğulmuş günümüz insanının sorunlarına bakış kısacası.. Ve oyunda bu, kadınlar üzerinden anlatılıyor..
Kurs yöneticisi(Sherry) eşinden ayrılma kararı alan iki çocuklu bir anne.. Kocasıyla sorunları var,kendisi de bunalımlı.. Katılımcıların biri bir diş hekiminin eşi(Beth),kocasıyla aynı evde iki yabancı gibi olmalarından şikayetçi.. Bir oyuncu olan diğer katılımcı(Alice)çok kilo aldığı için iş alamıyor.. Michelle bir butik çalışanı;hayali, ev kadını olup boy boy çocuk sahibi olmak.. Gwen,kendini kocası ve çocukları için kul köle eden ama resim yeteneğini erteleyen bir ev kadını.. Eileen,beşinci çocuğuna hamile olan ama bunalmış,çalışma hayatını özleyen,eğitimin yarıda bıraktığına pişman bir eş ve anne.. Mandy,tıp öğrencisi,tezi için gözlemci olarak kursa katılmış.. Onun da babası ve üvey annesiyle sorunları var.. Dolayısıyla bir süre sonra o da terapi seansına katılmak durumunda kalıyor.. İsimleri karıştırmış olabilirim..
Ama özellikle Alice'ten eminim.. Nazlı Uğurtaş'ı ve oyunculuğunu beğendim.. Hem oyuncu hem şarkıcı olarak rolünün hakkını bol bol verdi.. (Elif'e benzettiğim için daha sempatik gelmiş de olabilir elbette)..
Altı hafta sonunda hepsi de sorunlarını şipşak çözerek ayrılmazlar kurstan ama artık hiçbiri eskisi gibi değildir.. Sorunlarının çözümü için gereken gücü yakalamışlardır.. Oyunda kent insanının bunalmışlığına karşı sunulan bir sürü kurs,etkinlik türünden işlerin eleştirisinin yapılmasını da özellikle takdir ettim.. Bunalmış insanların sırtından para kazanıp onların umutlarını sömürenlere iki çift laf etmek gerekir.. Kısacası beğendim,gönülden alkışladım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder