Genel müdürün ifadesine göre,12 oyun Ankara'ya konuk olmuş..
Beş günlüğüne..
Biz taşrada yaşayanlar için hafta içi gidip dönmek bir mesele..
Son otobüsümüz 20.45'te..
Son trenimiz 21.00'da..
Özel aracımız yok,yani benim yok..
Son seçenek AŞTİ'den kalkan uzun yol otobüslerine binip ilçemizde inmek..
Kısa mesafe yolcusunu da onlar istemiyor,yasakmış..
Dolayısıyla böyle güzelliklerin tamamını geçtim,birkaçını bile göremiyoruz,birini seçmek zorunda kalıyoruz..
Ben de Bursa Devlet Tiyatrosu'nca sahneye konan oyunu seçtim..
Keşanlı Ali Destanı..
Haldun Taner'in ölümsüz eseri..
1962'de yazmış..
Başka bir zamanın konusunu işliyor sanırsın..
Ama sanki bu yıl yazılmış..
Bu zamanın sorunlarını anlatıyor..
Hepimize bir ayna tutarak..
Kendi halimizi bize gösterip bizi bize güldürerek..
Dolayısıyla metin çok iyi..
Birazcık özen gösteren her ekip oynar bunu..
Bursalılar da oynadılar..
Harika,muhteşem demeyeceğim; eli yüzü düzgün bir oyundu..
Yalçın Tura'nın bestelediği ve oyunun iyi bildiğimiz müziklerini beş kişilik bir orkestra seslendirdi..
Aslında yedi kişilik bir orkestra imişler ama Küçük Tiyatro'nun sahnesi onlara gerçekten küçük gelmiş..
Bora Özkula'nın yönettiği oyunun oyuncu kardosu da çok kalabalıktı,doğal olarak..
Tam 43 kişi..
Orkestra ile 48 kişi sahneyi dolduruyorlardı..
Emre Satı'nın dekoru,Fatma Sarıkurt'un kostümleri yerli yerindeydi..
Ali Karaman'ın ışıkları da..
Sevgili Deniz Çığ'ın koreografisi ile hareketli bir oyunu keyifle izledik..
Uzun bir oyun olmasına rağmen(iki buçuk saat sürüyor) sıkılmadık..
İnsan şu sözleri dinlerken nasıl sıkılabilir ki..
"Memur terfi düşünür
Amir prim sezinir
Doçent kürsü aranır
Fakir pis pis kaşınır
Herkes hesap peşinde
Herkes hesap peşinde"
"Ali:Sen şimdi bizden oy istersin.
Politikacı:Aman canım,Oy lafını eden kim?Düşündüğünüz şeye bakın hele...Ben bugün sırf hatır sormak için...
Ali:Siz hatırı dört yıldan dört yıla sorarsınız ne hikmetse.."
Nuri:"Eskiden başıbozuk haraç vardı,şimdi organize haraç.."
Gazeteci:"Hayat hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ali:"Hayatta ya sünepe olup okkanın altına gideceksin ya da üste çıkıp ezeceksin.İkisinin ortası yok."
Ali:"Söz misali şu kibrit çöpünü alalım.(Çöpü kırar.)Tek çöpü çocuk bilem kırar.(Bir tutam çöp alıp dener.)Ama yüz tane,bin tane,on yüz bin tanı saman çöpü bir araya gelse..sıkıysa kır bakalım !"
Ali:"Demem şu ki,bu dünyada namuslu,haysiyetli insan oldun mu alaya alınıyorsun.Zorba,katil oldun mu saygı,itibar görüyorsun.Efsanemiz de bu yalandan çıktı.Hepsi bu kadar,
Koro:Arayın bulursunuz
Kazıyın görürsünüz."
Koro:"Laf büyükelçi değil ki
Beğenmeyince tut geri çağır"
Nuri:"İnsanın eski huyu
Kendine bir put yapar
Oldum bittim böyle bu
Kendi yapar kendi tapar"
Nuri:"Demokrasi seçim bitene kadardı."
Ali:"Biliyor musun kız,sen yanımda olunca yakama gül takınmış gibi oluyorum."
(Benim en sevdiğim replik)
Zilha:"Kaçırdığın karının ben olmadığımı nerden anladın?
Ali:Kokusundan.Losyon sürünmüştü.Avrupa losyonu.Kendi kokusuna güvenemediğinden.
Zilha:Ya ben?
Sen kendin gibi kokuyorsun.
Zilha:Nasıl?
Ali:Ne bileyim ben.Sen sen kokuyorsun işte.Katırtırnağı gibi."
Bilmeyenler için konusu da şöyle:
Ankara'nın kenar mahallesi Sineklidağ'da yaşayan Ali ile Zilha birbirini sever.Zilha'nın dayısı vurulur.Herkes Ali'den bilir.Suçsuzluğunu ispat edemeyen Ali mahkum olur.Hapishanede bir cinayete adı karışır.Böylece adının çevresindeki korku ve salgı halesi büyür.Genel afla tahliye edilen Ali mahallede kahramanlar gibi karşılanır.Yaklaşan seçimlerde mahallenin muhtarlığına adaylığını koyar ve seçilir.Muhtar olunca da mahalleyi haraca keser.
Zilha ile olan durum ise kötüdür.Dayısının kanlısı olduğuna inanan Zilha ona ters davranır.Bu sırada mahalleye yolu düşen zengin bir adam Zilha'yı görünce düşer ,bayılır.Evden kaçan karısına tıpa tıp benzeyen Zilha'yı alıp köşküne götürür.Refah ve zenginliğe kavuşan Zilha mutludur.Bunu göstermek için mahalleye geldiğinde eski sokağını aşağılar,Ali ile tartışır.Buna kızan Ali onu kaçırmak için köşke gider.Bu arada zengin adamın karısı eve geri dönmüştür.Ali de Zilha diye bu kadını kaçırır.
her şey ortaya çıkar.Zilha mahalleye döner.Ali gerçeği ona anlatır.Araları düzelir.Bu arada mahallenin baş belası bir kabadayı(Manyak Cafer)dönmüştür.Zilha'nın dayısını öldüren odur.Ali ile kapışmak ister.Zilha önlemeye çalışsa da adı kahramana çıkan Ali istemeye istemeye kavgaya girişmek zorunda kalır:"Kaderim beni çağırıyor.İnsanlar ölür,destanlar kalır.Ben gidiyorum."
Cafer Ali'yi gafil avlayarak ateş eder.Ayağından vurulan Ali de can acısıyla silahı kapıp Cafer'i öldürür.Gerçekten katil olmuştur bu kez.Mahalle yastadır.Zilha da öyle..
"Sinekli'de durulmuyor yastan
Sağından vuruldun soluna yaslan
Hey Ali,koç Ali,babamız Ali
Analar doğurmaz böyle bir aslan"
Son söz..
Sipsi rolünde Çağrı Zora,
Şişman polis rolünde Salih Cem Şener,
Zilha rolünde Arzu Tan Bayraktutan,
Ali rolünde Halil Bayraktar,
Manyak Cafer rolünde Ali Bircan Teke akılda kalıcı idiler..
Özellikle Sipsi rolünde Çağrı Zora'yı,Şişman polis rolünde Salih Cem Şener'i çok beğendim..
Bir de bütün koroyu elbette..
Emeklerine sağlık..