21 Mart 2016 Pazartesi

Yine Nevruz Geldi

Tam 29 yıl önce babamı kaybetmiştik..
Bir nevruz günü..

Henüz bir yıllık öğretmendim gittiğinde....

Sizler olmadan hiçbir şeyin tadı yok..
Zaten 'yalnız ve güzel ülkemiz'de artık hiçbir şeyin, hiçbirimizin tadı yok..

17 Mart 2016 Perşembe

Dört Mehmetler (ve Bütün Mehmetlerimiz)

Adı Mehmet Karabacak..tı..
29 Şubat'ta vefat etmiş..
İlerleyen ve geç farkedilen bir akciğer ve gırtlak kanseri nedeniyle bir ay içinde göçmüş gitmiş..
1954 doğumluymuş..
Yani 66 yaşındaymış..
Buraya kadar özellikli sayılmayabilir..
Onun özelliği 1974 Temmuzundaki Kıbrıs Barış Harekatı'na katılan Mehmetlerimizden olması..
Bir de o sırada atılan bombalar nedeniyle oluşan gazlardan etkilenen gözlerinin görme yeteneğinin kaybolması yani kör oluşu..
Ömrünün geri kalanı 40 yılını kör bir gazi olarak onurla yaşadı..hiç şikayet etmeden,tevekkülle,güler yüzle,sevgiyle..
Yani en azından, şu son birkaç yılda tanışabildiğimiz için, için ben onu öyle gördüm..
Geç öğrendim vefatını,eşini arayıp taziye dileklerimi ilettim,dün de mezarını ziyaret ettim..
Üzerine nergisler dikilmiş taze mezarını..
En son geçen 19 Eylül'de,Gaziler Günü'nde görüşmüş,mutlaka evlerinde ziyaret sözü vermiştim..
Evinde ziyaret fırsatı bulamadan mezarında ziyaret etmem kısmet oldu..
Yine geç kaldım..

Adı Mehmet Durna imiş..
Gaziantep Şahinbey doğumluymuş..
Askerliğini yaparken şehit olmuş..
16 Mart 1964'te..
28 yaşındaymış..
Hikayesi nedir hiç öğrenemeyeceğim sanıyorum..
Hiç ziyaret edeni yok..
Bizim Mehmetlerimizden artık..

Adı Nuri Gök..
İzmir Alsancaklı..
Mehmet Durna ile aynı gün şehit olmuş..
Aynı yerde..
Mezarları da yan yana..
O biraz daha genç,21 yaşındaymış..

Adı Göksel Lale..
Mesleği askerlikmiş..
Fotoğrafı ise hayat dolu bir genç olduğunu söylüyor..
23 Mart 1990'da şehit olmuş..
21 yaşında..

Bugün 18 Mart Şehitler Günü..
Şehitlerimizi anma,bizim için yiten o hayatlara minnet ve şükranları sunma günü..
Ne söylesek az..



14 Mart 2016 Pazartesi

Üç Ziyaret Üç Damla Gözyaşı

Dün çoktandır niyetlendiğim ziyaretlerimi yapabildim..
 En yakın olandan başladım..
Aslında eski mahallemizden demeliyim..
İlk kapısını çaldığım, Şahin'in evi oldu..
Annesi Ayşe Hanım da:"Bu sıralarda gelmeni bekliyordum!"deyince,iyi ki gitmişim diye düşündüm..
Şahin geçen eylülde,askerliğini yaptığı birliğinde ölen delikanlı..
Önce şehit olduğu söylendi,sonra kendini vurduğu..
Anne ve babasını çifter çifter acılara gark ederek gitti..
Henüz yirmi yaşındaydı..

Babası Kuran okuyordu..
Sohbetimize hiç katılmadı,okudu,okudu..
Annesi ise dinmeyen göz yaşlarıyla oğlunu anlattı..
Hayatta olsaydı terhisine gün sayacaklarını..
İzinli geldiğinde birlikte fotoğraf çektirmeye bir türlü fırsat bulamadıklarını..

İkinci durak, on beş gün önce toprağa giren Can'ın eviydi..
Üç ay önce taşındıkları yeni evlerine gittim..
Babası,annesi,halaları oturuyorlardı..
Duvarda Can'ın mahzun gülümseyişli fotoğrafı..
Ne kadar genç..
Ve annenin yüzündeki o ifade..
Şaşkın,neye uğradığını sanki henüz anlayamamış,bu nedenle de acısı zamanla çok derinleşecek olan o yüz ifadesi..
Hala gözümün önünde..
Bir de babasının elindeki saate bakarak:"Oğlumun son nefesini verdiği andan beri tam onbeşinci gündeyiz;yirmi dakika sonra tam ölüm saati ile on beşinci gün olacak!"demesi..
Dayanılır gibi değil..

Üçüncü durak da bir ay kadar önce Ankara'da akşam üzeri askeri servis araçlarına yönelik saldırıda can veren Cüneyt'in evi oldu..
Kapıyı annesi açtı..
Evde yalnızmış..
Cüneyt'in evi Ankara'da,dolayısıyla eşi ve çocukları kendi evlerine geçmişler artık..
Gelenlerin de arkası kesilmiş..
Annenin gözyaşları ise akmaya devam ediyor elbette..
"Ben Cüneyt'i ve iki kardeşini babasız büyüttüm!"deyince içim bir kez daha cız etti..
Duvarda da Cüneyt'in mahzun gülümseyen fotoğrafı....

Akşam üzeri Ankara'da yine bir saldırı,yine ölenler,yaralananlar,yine acılara gark olanlar..

6 Mart 2016 Pazar

Bütün Bacılar Toplandık Bacı Köyü'nde

Yani kentli bacılar..
Asıl köylü bacılarımız,her zamanki gibi köy işlerinin peşinde koşturuyordu..
Bir de biz kentten gelen bacılara hizmet peşinde..
Kimi köyün tarihi camiinin temizliğinin son aşamasına gelmiş,camiyi süpürüyordu,ziyaretler öncesi..
Kimi mevlid sonrası ikram edilecek yemeğin hazırlıkları ile uğraşıyordu..
Geri kalanı ise hiç görünmedi..
Biz kentli bacılar oturtulduğumuz yerde hazırlanan programı izledik..
Beklendiği gibi bol bol yapılan konuşmaları, yine beklendiği gibi bol bol alkışladık,
Dağıtılan kırmızı beyaz karanfilleri kapıştık..
(Tabii biraz sonra ufalayıp etrafa saçtık)
Edilen dualara tam yerinde aminleri sıraladık..
Dağıtılan hediye paketlerini alamadıysak biraz arıza çıkardık..
Bu arada, ziyarete geldiğimiz Bacı Köyü'nün kadınları nerede diye sormadık..
Bu çiçeklerle hediyeler onların da hakkıdır,demedik..
Dünya Kadınlar Günü için yapılan etkinlikte neden sadece annelik yüceltiliyor,demedik..
Ülkemizde sayısı,oranı giderek artan kadına yönelik her türlü şiddetin üzerinde ise hiç durmadık..
Dünya Kadınlar Günü'nü kutladık..
Arkamızda bıraktığımız kirliliği temizlemek için de yine Bacı Köyü'nün bacıları seferber olmuştur sanırım..
Kutlamak bize,temizlemek onlara düştü,yine,bir kere daha,maalesef..

Annemin Son Çılgınlıkları

Bu yıl kış uykusuna yatırılan Ankara Devlet Tiyatroları'nın nadiren yeni olan oyunlarından biri..
Geçen cuma gösterime girdi..
Ben de cumartesi gidip izledim..
Bu yıl seçilen oyunlardaki gariplik bu oyunda da sürüyor..
Tuhaf,yapay,yüzeysel,oynanmasa da olur,hatta daha iyi olur düzeyindeki oyunlara biri daha eklenmiş..
Salondan yine aynı,bir boşluk hissiyle ayrıldım..
Seni boşver,oyunun konusu nedir denirse;
Alzheimer,diyeyim..
Bizim dilimizdeki gibi söylersek,bunamaya başlamış,hatta epey ilerlemiş bir anne ile iki kızının yaşantıları idi,konu edilen..

Oysa aynı konu,çok sevilen,hatta neredeyse klasik olan Not Defteri(Notebook) filminde ne de güzel işleniyordu..

Neyse ki,bir perdelik de(Bir saat on beş dakika sürüyor)çok da sıkılmaya kalmadan bitiyor..
Dekor tasarımcısıyla el ele veren yönetmen de hareketli bir oyun denemiş,böylece sahnede habire gezinen oyuncuları izliyorsunuz,çok sıkılırsanız..
Hiç mi iyi bir şey yoktu denirse,anneyi oynayan Aysel Çakar Kara fena değildi..
Hatta Ankara'daki bu oyun kıtlığında ödül bile alabilir,o kadar...

4 Mart 2016 Cuma

Analar Çeker Yükü Kimsenin Bilesi Yok

"Senin gördüğün şu hali çok iyi,gözleri dışında hiçbir yeri oynamıyordu..
Doktorlar bana,'Umudunu kes,bunun oturması bile ancak Acıbadem'de yapılacak bir yurtdışı ameliyatla mümkün olabilir !'dediler..
Bir de'Tabii bu ameliyatı yaptırabilirsen'..
Ameliyat için hemen başvurdum,bu kez de doktorlar bana,13 gün uykusuz kalmaya dayanabilecek misin,dediler..
Dayandım..Hem de nasıl..
Bir hemşire uykusuz geçen ilk dört günden sonra bana dedi ki:'Seni sabah saat altıda yatırayım,yedide uyandırayım !'
Kalan günlerde bir saatlik uykuyla idare ettim..
Ama oğlum da ameliyattan dört gün sonra oturdu,oturabildi..
Yoğun bakımda geçen günlerde kolları göğsüne bitişik tutulduğu ve bu kez de parmakları katıldığı için vazelinle,sıcak havlularla parmaklarına,ellerine masajlar yaparak onları açtım..günlerce..
Rabbime şükür,şimdi çok iyiyiz.."
Dün akşam üzeri ekmek almak için girdiğim markette karşılaştık Fadime Hanım'la..
Tahir'in annesi..
Tahir'den daha önce söz etmiştim..
Önceki yıl sabahları annesinin ittiği tekerlekli sandalyesiyle okula giden bir orta okul öğrencisi olarak tanıdım onu..
Sadece Tahir ile selamlaşıyorduk önceleri..
Balkonun önünden geçerlerken birbirimize el sallıyorduk..
Annesi tedirgin bakışlarla izliyordu..
Kendilerine zarar verecek birisi olmadığıma kanaat getirince o da selamlamaya katıldı..

En son geçen aralık ayında Engelliler Haftası için yapılan etkinlikte görüşmüştük onlarla..
Sonra kış şartları nedeniyle, herkes gibi, evlerine çekilince göremedim elbette..
Çünkü Tahir iki senedir evde eğitim görüyor..
Annesi sebebini,fizik tedaviye daha fazla vakit ayırmak için, diye açıkladı..
Okula gidince ders saatlerinin uzunluğu nedeniyle rehabilitasyona gidişi azalıyormuş,bu da gelişimi için çok olumsuz oluyormuş;bu nedenle öğretmenler eve geliyor,tedavi için daha çok zaman bulabiliyormuş..
Bilmediğimiz ne çok şey var!

Asıl önemli olansa annenin anlatmaya olan ihtiyacı..
Marketteki ayaküstü görüşmemizde anlattı bunları..
Dar vakit olmasa daha da anlatacaktı..
Ellerinde oğlunun her akşam içmekten hoşlandığı hazır kahve poşetleri..