Dün çoktandır niyetlendiğim ziyaretlerimi yapabildim..
En yakın olandan başladım..
Aslında eski mahallemizden demeliyim..
İlk kapısını çaldığım, Şahin'in evi oldu..
Annesi Ayşe Hanım da:"Bu sıralarda gelmeni bekliyordum!"deyince,iyi ki gitmişim diye düşündüm..
Şahin geçen eylülde,askerliğini yaptığı birliğinde ölen delikanlı..
Önce şehit olduğu söylendi,sonra kendini vurduğu..
Anne ve babasını çifter çifter acılara gark ederek gitti..
Henüz yirmi yaşındaydı..
Babası Kuran okuyordu..
Sohbetimize hiç katılmadı,okudu,okudu..
Annesi ise dinmeyen göz yaşlarıyla oğlunu anlattı..
Hayatta olsaydı terhisine gün sayacaklarını..
İzinli geldiğinde birlikte fotoğraf çektirmeye bir türlü fırsat bulamadıklarını..
İkinci durak, on beş gün önce toprağa giren Can'ın eviydi..
Üç ay önce taşındıkları yeni evlerine gittim..
Babası,annesi,halaları oturuyorlardı..
Duvarda Can'ın mahzun gülümseyişli fotoğrafı..
Ne kadar genç..
Ve annenin yüzündeki o ifade..
Şaşkın,neye uğradığını sanki henüz anlayamamış,bu nedenle de acısı zamanla çok derinleşecek olan o yüz ifadesi..
Hala gözümün önünde..
Bir de babasının elindeki saate bakarak:"Oğlumun son nefesini verdiği andan beri tam onbeşinci gündeyiz;yirmi dakika sonra tam ölüm saati ile on beşinci gün olacak!"demesi..
Dayanılır gibi değil..
Üçüncü durak da bir ay kadar önce Ankara'da akşam üzeri askeri servis araçlarına yönelik saldırıda can veren Cüneyt'in evi oldu..
Kapıyı annesi açtı..
Evde yalnızmış..
Cüneyt'in evi Ankara'da,dolayısıyla eşi ve çocukları kendi evlerine geçmişler artık..
Gelenlerin de arkası kesilmiş..
Annenin gözyaşları ise akmaya devam ediyor elbette..
"Ben Cüneyt'i ve iki kardeşini babasız büyüttüm!"deyince içim bir kez daha cız etti..
Duvarda da Cüneyt'in mahzun gülümseyen fotoğrafı....
Akşam üzeri Ankara'da yine bir saldırı,yine ölenler,yaralananlar,yine acılara gark olanlar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder