29 Ağustos 2022 Pazartesi

Atatürk'ün Yaveri Cevat Abbas Gürer

Sonunda bitirdim.. Çanakkale'de 1914'te ilk kez emri altına girdiği Atatürk'ün güvenini kazanarak 24 yıl boyunca yaverliğini yapan Cevat Abbas'ın çeşitli vesilelerle kaleme aldığı anıları kitaplaştırılmış.. 450 sayfalık kitapta Cevat Abbas'ın 'Komutanım' diyerek andığı Atatürk ile ilgili ilginç anlatımlar var.. En bilineni, İstanbul'a dönüşlerinde,boğazda demirlemiş işgal gemilerini görünce,"Geldikleri gibi giderler."diye mırıldandığı zaman yanında bulunan kişi yaveri Cevat Abbas'tır.. 3.Ordu Müfettişi olarak Samsun'a gitmek üzere görevlendirildiğinde yaverini kenara çekerek,"Cevat,şimdi beni anlayan ve bana samimiyetle bağlanacak ve işten ziyade maksadıma hakim olacak kabiliyette bir yaver ve birkaç emir subayı ve yardımcı subaylar bul !"emrini verir.. Ve otomobiline binerek dönemin Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa'yı görmeye gider.. Kumandanını beklerken Cevat Abbas da karargaha alınacak subayları bir kağıda not eder.. Şişli'deki eve döndüklerinde kağıttaki isimleri komutanına okur.. Cevap,"Muvafıktır(uygundur)."olur..(sayfa 216) Bu arada görüşmeleri sırasında Cevat Paşa,Mustafa Kemal'e sorar:"Bir şey yapacak mısın,Kemal?" Atatürk'ün cevabını biliyoruz hepimiz:"Evet,yapacağım !"..
Anadolu'ya geçen Atatürk üç buçuk yıl süren varoluş mücadelesine atılır.. Sonunda Büyük Taarruz arifesi gelir..
19 Ağustos 1922'de Tuzgölü-Konya üzerinden hareket edecektir.. Fuat Bulca ve Cevat Abbas'ı çağırtır.. İkisi de cepheye gitmek istemektedirler.. "Sizin her ikinizin de Ankara'da işi var,alamam."diyerek dileklerini geri çevirir.. Devam eder.. "İkinizin de burada iki görevi var.Biri Ankara'da sizin gibi yakınlarımın kalması,birkaç gün için hareketimizin gizli tutulmasına hizmet edecektir.Her ikiniz de Meclis'te,şehirde görüldükçe ve benden bahsolundukça burada olduğumu muhataplarınıza temin edersiniz.Diğeri,pek zayıf bir olasılık ise de çok dikkatli takip olunacak bir iştir.TAARRUZDA MUTLAKA BAŞARILI OLACAĞIM,ancak binde bir olasılık dahi olsa,ordunun ileri geri hareketlerini burada kötü yorumlayanlar bulunabilir.(Cevat Abbas'a dönerek)Sen,Meclis'te her türlü cereyanı takip eder ve ona göre icabedenleri aydınlatırsın.Yalan dolana meydan verme,alacağın haberlere göre arkadaşları uyarırsın.(Fuat Bulca'ya)Sonra da mevki kumandanı olarak dikkatli ve daima her hadiseye karşı hazır bulun.Ankara kamuoyuna hakim ol.(Her ikisine birden)Aleyhimize göreceğiniz en ufak hareketleri bile benimseyin.Ve şifre ile bana bildirin.Alacağınız emrime göre derhal harekete geçersiniz." 30 Agustos'ta kesin sonucu alan Atatürk,İzmir'e varınca Cevat Abbas'ı çağırtır.. 14 Eylül 1922 sabahı,İzmir'de,gazasını tebrik ve şükranlarını arz için söze başlayan yaverinin sözünü keserek der ki: "Ben görevimi yaptım.Zaten bunu yapmak her Türk'e borçtu.Sen şimdi bunları bırak da gel bir kahve içelim."(sayfa 283)
Kitapta ilgi çekici olan bir bölüm de Atatürk'ün 20 Eylül 1917'de Halep'teyken kaleme alıp dönemin Sadrazamı Talat Paşa ve Harbiye Nazırı Enver Paşa'ya telgrafla:İttihat ve Terakki Cemiyeti Genel Katibi Mithat Şükrü,genel merkez erkanından Doktor Nazım ve Bahattin Şakir ve birkaç kişiye daha da yaveri Cevat Abbas ile özel olarak gönderdiği rapor.. 162-170.sayfalarda bulunan rapor dönemin genel durumundaki bozuklukları, nedenlerini ve çözümlerini uzun uzun sıralıyor.. Ne yazık ki,Atatürk'ün bunca çabalamasına karşılık İstanbul'dan derin bir sessizlikten başka bir cevap gelmeyecektir.

26 Ağustos 2022 Cuma

26 Ağustos 1922-2022

Bağımsızlık Savaşımızın zaferle taçlanmasının 100.yılındayız.. O günlerin ruh halini yansıtan dizeleri Yahya Kemal yazmıştı: 26 Ağustos 1922 "Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya rabbi !/ Senin uğrunda ölen ordu budur ya rabbi !/ Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın/ Galip et,çünkü bu son ordusudur ya rabbi !
26 Ağustos'ta sabah 05.00'te başlayan Büyük Taarruz'un ulaştığı zaferi Atatürk şu sözlerle duyurmuştu: "Büyük ve asil Türk Milleti,batı cephesinde 26 Ağustos 1922'de başlayan taarruz harekatı...beş gün beş gece devam etti.. Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının yiğitliği,şiddeti,sürati Allah'ın yardımına vesile oldu.Zalim ve mağrur düşman ordusunun asıl unsurları akıllara dehşet verecek şekilde imha edildi." Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Başkomutan Mustafa Kemal.. 29 Ağustos 1922 tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesinde de şu satırlar yazılıdır: "Ey Türk yürü !Yürü ki bütün bir beşeriyet,bütün bir din,bütün bir medeniyet varlığını,hayatını,şerefini senden bekliyor...Arkanda mazlum,garip bir milletin milyonları...Senin muzafferiyetin için gece gündüz gözyaşları akıtarak dua ve niyaz ediyorlar.Ey Türk,yürü ki,bütün İslamiyet gülsün !Yürü ki bütün Şark mesut olsun."
Bugün Alparslan'ın komutasındaki Türk ordusunun Malazgirt'te 1071'de kazandığı büyük zaferin de yıldönümü.. Vatanımızı bir kere daha kanımız pahasına elde edişimizin 100.yılı kutlu,kanlarını vatan uğrunda sebil eden bütün atalarımızın ruhları şad olsun !

16 Ağustos 2022 Salı

Yaz Rehaveti-VI

"Tarih bir milletin dümenidir." Fevzi Çakmak'ın günlüklerinin 2.cildini de bitirdim.. Yukarıdaki cümle de günlükten.. 6 Ocak 1919'da yazmış.. Bu 2. cilt 1 Ocak 1918'den 31 Aralık 1921'e kadar.. Aradaki bölüm yok.. Son olarak 1 Ocak 1950'den 2 Nisan 1950'ye kadarki son notları var.. Bu son notlar daha çok hastalığına yönelik.. 2.cildin başındaki 1918 Ocak'ına dönersek.. Fevzi Çakmak Nablus'tadır.. Filistin Cephesinde yani.. Mehmetçiklerimizin sekizi 7 Ocak'ta çöl soğuğunda donarak şehit olur.. Temmuz'un 12'sinde de 62 derecelik sıcakta kavrulmaktadırlar.. Hatta 13 Temmuz'da sıcaklık 68 dereceyi bulur.. Zaten kendisi de ağustos başında rahatsızlanıp altı aylık hava değişimi alarak İstanbul'a döner.. Sonrasında da olaylar süratlenir.. Cephelerde destanlar yazsa da askerlerimiz,I.Dünya Savaşı'nın yeniklerinden sayılırız.. Ardından mütareke şartları bahanesi ile topraklarımız işgal edilir.. Günlüklerin her sayfası hızlandırılmrş bir tarih kitabı gibi bu acı günleri özetleyerek geçiyor.. Örneğin :"1 Kasım 1918-Enver,Talat,Cemal Paşaların firarı.Rumların Beyoğlu'nda bayrak asarak göteri yapmaları.." "14 Aralık 1918-İspanyol nezlesi nedeniyle İstanbul'da bir ayda 1800'den fazla kişinin ölmesi.." "15 Mayıs 1919 Perşembe-İzmir'i İngilizler Yunanlılara teslim etti.Ben,Cevat,Mustafa Kemal,üçümüz Anadolu'da mukavamete karar verdik.." "19 Mayıs 1919 Pazartesi-Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktı.." "27 Nisan 1920 Salı-Ankara'ya ulaştım.Büyük Millet Meclisi'nde durumu bildirdim.Kozan Milletvekilliği ve Millî Savunma Bakanlığı'nı kabul ettim.." "3 Mayıs 1920 Pazartesi- 118 oy ile Millî Savunma Bakanı oldum ve Millî Savunma Encümenine başkan seçildim.." "11 Ocak 1921 Salı- Yunanlılar İnönü'nden kaçıyor.(I.İnönü Zaferi).." "1 Nisan 1921 Cuma-Düşman perişan bir surette kaçmaya mecbur edildi.(II.İnönü Zaferi).." 9 Eylül 1921 Cuma-"Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar,Yarma'dan Karapınar'a geldiler.Düşmana taarruzu ben teklif ve teşrih ettim.." geldiler "13 Eylül 1921 Salı-Düşman tamamen Sakarya nehrinin batısına atıldı.(Sakarya Zaferi).." "6 Aralık 1921-Salı-"Gizli celsede askeri durum hakkında izahat:Elbise noksanından taarruz edemeyiz." 350 sayfalık günlüklerde bir asır öncesinin o müthiş günleri Fevzi Çakmak'ın son derece soğukkanlılıkla kaleme aldığı kısa notlardan soluk soluğa okudum.. Büyük Taarruz ve sonrasını da okumak isterdim doğrusu.. Ancak o dönemler çalışmaya alınmamış..

12 Ağustos 2022 Cuma

Yaz Rehaveti-V

Merhum İhsan Bey'in kitaplığından okuduğum son kitap Cemalettin Taşkıran'ın hazırladığı "Ana Ben Ölmedim" oldu.. I.Dünya Savaşı'nda bütün insan gücüyle ayakta kalma savaşı veren Osmanlı Devleti ordusunun Çanakkale,Kafkas,Filistin,Irak,Galiçya,Hicaz cephelerinde savaşırken esir düşen askerlerin esaret öyküleri kaleme alınmış.. Cephenin durumuna göre Ruslara,İtalyanlara,Fransızlara,İngilizlere esir düşen Türk askeri; esaretin yıkıcılığına kendi fıtratında mevcut olan disipline riayet, vakar,tahammül,ferdî gurur,millî onurla dayanak bulmuş ve kimi kez sekiz yılı bulan esaretten sağ esen yurduna dönebildiği gibi, Anadolu'da verilen bağımsızlık mücadelesine denk düşenler de hiç tereddüt etmeden yeniden cepheye koşmuştur.. Esir kaldığı süre boyunca da sabır,tahammül,cesaret,asalet,feragat ve direnci ile her nerede olursa olsun bulunduğu bütün kamplarının yöneticilerini de kendine hayran bırakmaktan geri kalmamıştır.. Bunlardan biri Malta'daki esir kampının komutanı Albay Sitiron'dur.. İzlenimlerini kampta bulunan esir subaylardan Kuşçubaşı Eşref Bey'e şöyle açıklar: "Burada (Malta)hemen her milletten insan var..Hepsi de aynı şekil ve usuller içinde hayatlarını sürdürüyorlar.İnsanların ferdi ve toplu özelliklerini ancak böyle felaket günlerinde anlamak mümkündür.Malta'nın bir esirler kampı haline getirildiği ilk günden beri burada komutan mevkiindeyim.Hemen hemen bütün dünya milletlerine mensup olan insanlarla temas ettim.Elimi vicdanıma koyarak ve aklımı hakem yaparak diyorum ki,siz Türkler,bu milletler arasında vakar,tahammül,disipline riayet,ferdi gurur,millî onur itibariyle bambaşka insanlarsınız.Yine affınıza sığınarak diyeceğim ki,bu duygulara ve hasletlere daha çok sahip sahip olanlar da,çoğu okumamış olan köylülerinizdir.Anlıyorum ki,başka milletlerde genel olarak ilim ve irfandan,kültür ve sanattan edinilen bu meziyetler sizde millî ve ırkî birer Allah vergisidir.Aman bunlara dikkat ediniz..."(s.165) Köyünden kopup cepheye,oradan adını duymadığı memleketlerdeki esir kamplarına savrulan,çoğu bir daha yurduna yuvasına dönemeyen Mehmetlerimizin Kızılay,Kızılhaç,Amerikan,İngiliz,Fransız,İtalyan,Rus,Rumen raporlarında ,dönebilenlerden anılarını yazan subayların satırlarında kalan çoğu dokunaklı,iç acıtan hikayeleri "Ana Ben Ölmedim"..(İş Bankası Kültür Yayınları)

2 Ağustos 2022 Salı

Yaz Rehaveti-IV

Fevzi Çakmak'ın Günlükleri'nin birinci cildini bitirdim.. Rahmetli İhsan Bey'in kitaplığından.. 29 Mart 1911'de görevlendirildiği Balkan Cephesine hareketini yazarak başlayan Fevzi Çakmak'ın notlarından Balkan Savaşı'nı; Arnavut,Sırp,Karadağlı,Yunan,Bulgar bütün Balkan halklarının Osmanlı'ya karşı nasıl ayaklandığı,askerimizi ve ordumuzu nasıl yıprattığını acı acı ve günü gününe okudum.. Osmanlı yöneticilerinin bütün elde tutma çabalarına rağmen Balkan halklarının bağımsızlık için nasıl hazırlıklı,kararlı ve acımasız ;askerimizin yorgun,aç,çıplak,moralsiz oluşu ve Balkan bozgununun adım adım gelişini okumak insanın içini acıtıyor.. Sonra Çanakkale Cephesi'ne gönderiliyor Fevzi Çakmak.. Çanakkale'yi onun gözünden okudum.. Düşmanın Çanakkale'yi terk etmesinin ardından bu kez Erzurum,Muş,Bitlis'in işgal haberleri üzerine Doğu Anadolu'ya gönderiliyor.. Ruslar dışardan,Ermeniler içerden Anadolu topraklarında oluk gibi kan akıtmaktadır.. Bu cephelerde askerimiz bir yandan düşmanla, bir yandan eşkıya ile, bir yandan da korkunç kış koşullarıyla mücadelede destanlar yazmaktadır.. Fevzi Çakmak'ın yeni görev emri de bu arada gelir.. Şimdi de Filistin'e gönderilmektedir.. Burada da askerimiz yine asaletini gösterir ama bir yandan İngiliz ordusu,bir yandan bölgede bulunan Ermeni ve Arapların ihanetleri ,öte yandan iaşe,ibate ve cephane sorunu onu zorlamaktadır.. Bu arada hava kuvvetlerimizin ilk örnekleri Doğu Anadolu ve Filistin'de kendini gösterir.. Salim,Kemal,Fethi ve Sadık Beyler de Fevzi Çakmak'ın günlüklerinde satırlarda görünür.. Fevzi Çakmak'ın son derece sakin ve soğukkanlı bir üslupla kaleme aldığı satırlar, yüz küsur yıl önce milletimizin sırtına nasıl bir ateşten gömlek geçirildiğini pek acı şekilde gösteriyor.. Aynı ateşten gömleği elbette Fevzi Çakmak da bir komutan olarak giymek zorundadır.. Bu nedenle evi ve ailesi ile ilgili konularda onların yanında olamadığına üzülse de bunu bile adeta geçiştirir.. Örneğin mahallelerinde yangın çıkar,yüzlerce evle beraber onun evi de yanar,bir hafta sonra gidebilir ancak.. Çocuklarından ikisi vefat eder,birinde evdedir,ama diğerinde sadece haberini alabilir.. Büyükannesi vefat eder,cenazesine gidemediğini yazar.. Bunlardan söz ederken de notlarını tüm duygularından arındırır.. Günlüklerin ikinci cildi de POTA kitaplığında varmış.. Şimdi onu okumaya başladım..