27 Haziran 2019 Perşembe

Godot'yu Beklerken'i Beklerken

Sezonun son oyunu olarak Antalya Devlet Tiyatrosu'nun hazırladığı Godot'yu Beklerken'i Beklerken'i konuk ettik Ankara'da..
Yazımı biraz komik oldu ama oyunun adı da  bu..

29. oyunumu izleyerek bu sezonu tamamladım..
Opera ve balede ise ne yazık ki hiç siftahım olmadı..
Kısmet önümüzdeki sezona artık..

35 derece sıcakta tiyatro izleme aşkına salonu dolduran seyircilerin ilgisine bakarak,tiyatro hiç ölmeyecek,diyebilir miyiz acaba?
Umarım..

Salon tamamen doluydu..
Seyirci pürdikkat izledi, iki perdelik ve üç kişilik oyunu..

Yönetmen olarak İlham Yazar'ın adını görünce benim beklentim de yüksek oldu doğrusu..
Onun  yönetmenliğini ilk kez Jerry ve Tom adlı oyunu izlediğimde tanımıştım..
Sonra da Yastık Adam'daki performansıyla..
İkisini de çok beğenmiştim..
Bu kez de merak ve heyecanla gittim..
Hayal kırıklığıyla çıktım..
Umarım kabahat oyun metnindedir..
Ya da keşke bu oyunu seçmeselerdi..

Dekoruyla(Murat Gülmez),müziğiyle(Ali Erel),ışığıyla(Halit Akgül),kostümüyle(Funda Çebi) ince ince süslenmeye çalışılan oyun bunca emeğe değmezmiş bence..
Dave Henson'ın yazdığı oyun Amerikalılar için belki daha sıcak ve tanıdık gelebilir ama bize çok uzak ve soğuk..
Ya da bana öyle geldi..
Sanal dünyadaki esprilerle dünya esprileri beğenisi gelişmiş olan biri için belki de güzel sayılabiliyordur..
Yanımdaki yöremdekilerin oyundaki esprileri beğenerek gülmelerinden bunu çıkardım..

Oyunun konusuna gelince,özetle şöyle:
İki erkek kuliste yedek oyuncu olarak,kostümlerini giymiş olarak oturmaktadır..
Bu arada sahnedeki oyun sürmektedir..
Onların en büyük umudu ise,sahnedeki oyuncuların başına bir şey gelmesi ve kendilerini sahnede gösterme fırsatı çıkmasıdır..
Parasızlığın dibine vurmuş olan oyunculardan birinin Mary Halası da her gün oyunu izlemeye gelmektedir..
Yeğenini sahnede görebilmek umuduyla..
Ancak bu fırsat henüz çıkmamıştır..
Bu arada yönetmeni henüz görmemişlerdir..
Seçilip seçilmeyeceklerini bilmemenin tedirginliği yanında bir de kulise girenlerin hangisinin yönetmen olduğunu kestirmeye de çalışırlar..
Yönetmen değil ama sahne asistanı kız arada bir kulise uğrar,onlarla konuşur..
Bu arada kulisteki tuvaleti kullanmak için hamle eden iki yedek aktörden,büyük oyuncu olduğunu iddia eden içeriye girince,diğer yedek oyuncu bekleyemez ve yasak olmasına rağmen seyirci tuvaletine gider..
Döndüğünde çok mutludur..
Bir artist ajanıyla tanışmış ve onunla bir mukavele imzalamıştır..
Yani artık onun bir menajeri vardır ve iş bulabilecektir..
Diğer yedek oyuncuya bunu heyecanla söyleyince ummadığı kadar şiddetli bir tepki alır..
Onu kıskanan büyük aktör iddiasındaki yedek oyuncu ortalığı birbirine katar..
Bu arada sahnede bir anons duyulur..
Ani bir sağlık sorunu nedeniyle oyun iptal edilmiştir..
Seyircilerden salonu boşaltmaları istenmektedir..
Kuliste bunu işiten iki yedek oyuncu tartışmayı bırakıp hangisine yer açıldığını merak ederler..
Bir oyuncunun hastalandığını sanmışlardır..
Sahne asistanı kız içeri geldiğinde ona meseleyi sorarlar..
Yanılmışlardır..
Rahatsızlanan oyuncu değil seyircidir..
Yaşlı bir kadın kalp krizi geçirmiş ve ne yazık ki ölmüştür..
Biraz daha ayrıntıya girince ölenin yedek aktörlerden birinin her gün oyunu izlemeye gelen Mary Halası olduğu ortaya çıkar..
Yedek oyuncu yeğenini sahnede göremeden ölmüştür..
Yeğeni yıkılır..
Onu teselli etmek diğer yedek aktöre düşer..
Yeniden yerlerini alır ve Mary Halanın ruhu için oynamak umuduyla beklemeye devam ederler..

Bir saat kırk beş dakikalık oyundan benim anladığım bu oldu..
Bir de bana tutarsız gelen bazı diyaloglar..
Yönetmeni hiç görmemeleri..
Ezberleyip kostümünü giydikleri oyunla ilgili basit bilgilerden habersiz oluşları..

Yönetmenin yaratıcı yönünü ortaya koyabileceği nice oyun varken buna takılıp kalmalarını anlamadım doğrusu..

Oyunculara gelince..
Geçen sezonda İbişin Rüyası'da Naşit rolünde izlediğimiz Gökhan Tüzün vardı yine..
Geçen seneki oyunda Naşit'e yakıştıramadığım için aklımda kalmış..
Sedat Mayadağ da ona çok iyi eşlik etti..
İkisi de aktörlerin perde arkasındaki iç dünyalarını ellerinden geldiğince yansıttılar..
Gökçesu Ulukut da onların yanında oyunu renklendirdi..
Yine de onca emeğe değmeyecek bir oyun olduğunu
belirterek sözü bitirmek istiyorum..


20 Haziran 2019 Perşembe

Akide Şekeri

Adı gibiydi..
Şeker gibi bir oyun..
Bursa Devlet Tiyatrosunun..
Ankara'daki haziran buluşmasına getirdiği oyunu..
İyi bir seçim..
Özellikle de zihni yorgun,gönlü yorgun halkımızın biraz kendine gülerek ferahlaması adına..

Ali Meriç'in yazdığı oyunu Cenk Turan
yönetmiş..
Hatta bir de oynamış..
Dekorundan (Özge Akarsu),kostümüne (Fatma Sarıkurt)..
Müzisyenlerinden (Irmak Şahin,Vedat Rast,Tarkan Rast,Suat Çelikkökü,Emre Usta)
Kantocularına (Irmak Bavkır,Nergis Acar,Gizem Türköz,Çağla Genç,Cem hamza Çanakoğlu)..
Tam bir seyirlikti..

Tek perdelik oyun, bir saat otuz dakika sürdü..
Yirmi kişiden oluşan oyuncu kadrosu en küçük rolden en büyük rolü üstlenen oyuncusuna dek hep birlikte oyunu sırtlamışlardı..
Dolayısıyla tam bir ekip işiydi..
Seyirci olarak böyle oyunları hemen fark ediyor ve benimsiyoruz..
O zaman biz de oyunun bir parçası olarak katılıyoruz ve tiyatro tam kıvamını buluyor..
Bu sefer de öyle oldu..
Oyuncuların canla başla çabaladığını görünce,biz seyirciler de kahkaha torbasının ağzını açtık..
Salon kahkahalarla ve alkışlarla doldu oyun süresince..
Çıkışta herkes mutluydu..

Bana göre kusurlu olan tek şey,oyunun  ilk kırk beş dakikasıydı..
Metin biraz basit kalıyor,oyunun sarkmasına neden oluyordu..
Kalan kırk beş dakikada ise,toparlandı, bize,iyi ki gitmişim bu oyuna,dedirtmeyi başardı..
Bunda da oyuncu kadrosunun payı çok büyük..

 Oyunun konusuna gelince..
Genç ve güzel Akide,dadısıyla birlikte kiralık bir ev arar..
Onlara Pişekar İsmail yardımcı olur..
Bu arada Akide,aynı mahallede oturan beyzade Muhsin ile tanışır..
Birbirlerini severler..

Pişekar İsmail arkadaşı Kavuklu Hamdi  ile birlikte iki genci birbirlerine kavuşturmak için çabalarken bir yandan da kendi gündelik geçim mücadelelerini verirler..
Bu arada mahallede yarım akıllı oğlunu evlendirmeye çalışan bir ana babayla,çirkin olduğu için evlendiremedikleri kızlarına koca bulmaya çalışan başka bir ana baba daha vardır..
Akide ile Muhsin'in kavuşmalarına bir süre için engel olurlar..
Akide'nin babası kızını o yarım akıllı damat adayına vermeye kalkar..

Bu kadar karışıklık yetmezmiş gibi,mahallenin kabadayısı da meseleye karışır..
Sonunda her şeyi yoluna koymak da Pişekar İsmail ile Kavuklu Hamdi ve Akide'nin dadısına kalır..
Akide ve Muhsin birbirlerine kavuşur..

Oyun geleneksel Türk tiyatrosu örneği olan Ortaoyunu üzerine kurgulanmış..
Geçen hafta izlediğimiz,İzmir Devlet Tiyatrosu oyunu Kaşıkçılar da Karagöz'ü sahneye taşımıştı..
Bu oyunda ilave olarak, Direklerarası'na da  göndermeler vardı..
Bol bol kantolar söylendi,kantocular sahne aldı..
(Nurhan Damcıoğlu'nun kulaklarını çok çınlattık !)
Bir yandan da her Karagöz ve Ortaoyunu'nda olduğu gibi toplumsal olaylar üzerine ince ince saptamalar,taşlamalar dile getirildi..
Bu türlü oyunların seyirci tarafından ne kadar dikkatle ve ilgiyle seyredildiğine de salonda şahit olduk..
Galiba klasikleşmiş olanlara,
gelenekselleşmiş olanlara daha çok yer vermek gerekiyor..

Bir kez daha tüm alkışlar gönlümüzde tatlı bir iz bırakan Akide Şekeri'nin 46 kişilik emekçi kadrosu için..

14 Haziran 2019 Cuma

Kaşıkçılar

Haziran ayındaki Ankara tiyatro buluşmalarının İzmir'den gelen misafir oyunu..

Musahipzade Celal'in yazdığı oyunu Metin Oyman yönetmiş..

İzmir Devlet Tiyatrosunun teknik ve oyuncu kadrosunun emekleri ile (toplamda elli kişinin emeği var) sahnelenmiş..

Prof.Dr.Murat Tuncay'dan da akademik destek almışlar..
Oyunda Karagöz ve Orta oyunu örnekleri
sergilendi..
Peştemal kuşanma töreni ile ilgili bir bölüm vardı..
Esnaf loncalarının işleyişi eli ilgili güzel detaylar vardı..
Hatta konaklarda yaşayan cariyelerin hayat hikayeleri,doğdukları yerlerden kaçırılarak,esircilerin eline düşmeleri,acıklı hayatları üzerine küçük sahneler de mevcuttu..
Dolayısıyla eğlendirici olduğu kadar eğitici bir oyundu da..

Dekor (Tayfun Çebi) ve kostüm (Medina Yavuz Almaç) yerli yerindeydi..
Dekor ve kostümde karagöz ve orta oyunu oyunlarının dekor ve kostüm anlayışlarının göz önüne alınması dikkatimi çekti..

Dikkatimi çeken bir şey de kıdemli oyuncuların rol aldığı bir oyun olması oldu..
Mesela Bezmi Molla rolünde Doğan Yağcı..
Onların varlıklarının oyuna derinlik verdiğini
i
söylemem gerek..
Yoksa şarkılı danslı bir seyirlik olup biterdi..

Oyunun konusu kaşıkçılık yapan Habip adlı delikanlının,gönlünü kaptırdığı cariye Nurhayat ile birbirlerine kavuşmak için çektikleri çilelerdi..

Bir yandan bir paşa konağında cariye olan esir kızcağızla,mahallede esnaf olan delikanlının birbirlerine olan ümitsiz aşkına üzülürken,Osmanlı döneminin saray entrikalarının insanların hayatlarını nasıl bir anda darmadağın ediverdiğini de izledik oyunda..

Bir an önce iktidarın nimetleriyle başı dönen bir kişinin bir an sonra zindanlara düşmekle
kalmayıp,ailesinin de nasıl zavallılığa düşüverdiği güvensiz dönemler..
Kısacası çok ibretlik bir kısa,renkli  resimli Osmanlı tarihi de  izlemiş olduk, iki saatlik oyunda..

Seyircilerin tepkisinden eğlendikleri de belliydi..
Emeği geçenlerin ellerine sağlık..

Haziran turnesi oyunları sezon oyunlarından daha iyi çıkıyor,bir kere daha belirtmek isterim..
Daha doğrusu Ankara dışındaki illerin sahneledikleri oyunlar,daha nitelikli,oyunculuklar da..
Nitekim bu oyundaki bütün oyuncular iyiydi..
Küçük büyük demeden rollerinin hakkını vermek için çabaladılar..
Umarım biz de alkışlarımızla onları memnun edebilmişizdir..