31 Ekim 2022 Pazartesi

Doris Lessing

İlçe kütüphanesinde yeni bir köşe oluşturuldu.. Nobel ödüllü yazarların bütün eserleri bir arada bulunuyor.. Orada görüp merak ederek iki kitabını seçtiğim yazar Doris Lessing oldu.. Doğrusu daha önce adını da duymamıştım.. Bir keşif yolculuğu oldu,diyelim.. İlki Büyükanneler başlığı altında toplanan dört uzun hikaye (ya da kısa roman)..
Büyükanneler: Yakın arkadaş olan iki kadın birbirlerinin oğullarına aşık olurlar ve bu ilişkiler uzun yıllar devam eder. Kadınlar, orta yaşın sonlarına gelmeleriyle bu ilişkilerin bitmesine karar verirler, ama yine de ilişkilerin bedelini ödemekten kurtulamazlar.(İnsanın gözleri faltaşı gibi açılıyor okurken..Filmi de çekilmiş,ben henüz izlemedim..) Victoria ve Staveney Ailesi: Fakir ve siyah bir kadının orta sınıf beyaz bir adamdan evlilik dışı bir kızı olur. Kızının daha iyi hayat şartlarına sahip olmasını dileyen kadın, onun babasına yakın olmasını ister, ama sonra kızının kendisinden tamamen kopup beyaz dünyayı tercih edeceğinden korkmaya başlar. Bunun Sebebi: Yaşlı On İki, çökmek üzere olan bir uygarlığın yönetici sınıfının hayattaki son üyesidir. Mükemmel bir yönetim biçiminin geliştirilmesini, ama buna rağmen sistemin çöktüğünü anlatır.(En çok bunu beğendim,biraz günümüz için izdüşümler gibi okudum..) Aşk Çocuğu: İkinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz askeri, gemisi Cape Town'da birkaç günlük bir mola verdiğinde orada tanıştığı evli bir kadına âşık olur. Bu aşkın bir geleceği olmadığını bilmesine rağmen, bu birlikteliğin sonucunda bir çocuğun doğduğundan da emindir.(Ve gidip o kadını bulma çabaları..Ama benim en çok ilginç bulduğum sömürgeci,kapitalist İngiltere'ye yöneltilen sert eleştiriler oldu..Kendi vatandaşlarını koyun sürüsü gibi gemilere doldurup Hindistan'a götürürken onların yaşadığı insanlık trajedisini öngöremeyen ve çok da konuya eğilmeyen İngiliz siyasetine eleştiri..Kendi vatandaşına bunu reva gören dünyanın geri kalanına ne yapmaz?Yaptı da zaten yıllarca hatta asırlarca..)
Doris Lessing'in ikinci kitabı olarak Son Aydınlık Yaz'ı seçmiştim.. "Dışarıdan bakıldığında nörolog kocası ve dört çocuğuyla ideal bir orta sınıf ailesine sahip olan Kate, yaşamının bir hapishaneye dönüştüğünü hissetmektedir. Sürekli güzel ve şık olmak, evini idare ederken hem kocasının hem çocuklarının sorunlarıyla ilgilenmek zorundadır. Ve kendisinden bütün bunları “doğası gereği”, yani karşılıksız yapması beklenmektedir. Uluslararası bir konferansta çevirmenlik yapmak üzere İstanbul’a giden Kate, orada tanıştığı gençle sürpriz bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk, Kate’in içsel dönüşümünün de başlangıcı olacaktır." Bu hazır özet, kitabı tam anlatmıyor..Doktor olan ve sık sık yabancı ülkelerdeki kongrelere katılan ya da başka ülkelerin hastanelerinde geçici görevlerle çalışan, bu arada kendisini aldattığına da emin olduğu kocası(hatta en yakın arkadaşı ile de)ile olan yaşamınıgözden geçiren Kate,kocası yine Amerika'da bir süre çalışmak için gideceği sırada iyi bildiği Portekizce için konferans çevirmenliği teklifi alır .İstanbul'daki iş çabucak bitince de orada tanıştığı kendinden 15 yaş genç bir Amerikalıyla İspanya'ya gider.Genç adam hastalanır,rahibelerin bakımnda iyileşmeye bırakılır..Kate ülkesine döner..O da hastalanır..İyileştiğinde taşındığı bir pansiyonda tanıştığı insanlar onu yaşamını gözden geçirmeye iter..) Kimi zaman ilgi duyarak, kiminde de yabancı eserlerde gördüğüm 'soğuk ve uzak' anlatım hissinden kurtulamadığım bir okuma oldu..
Elimde yazdan beri döne döne okuduğum kitap(lar) ise Tuğrul Pırnar'ın Baba Oğul Anıları.. İlk okumayı bitirdikten sonra ikinci kez okudum.. Üç ciltlik eser o kadar sürükleyici ve yakın tarihli ilgili bana enteresan gelen öyle anekdotlar var ki,tekrar tekrar okumaktan kendimi alamıyorum.. Ama artık onu da bir kenarda dinlenmeye bırakma zamanı geldi.. Birkaç yıl sonra tekrar okuyabilirim,umarım.. Şimdi elime Şevket Süreyya Aydemir'in Toprak Uyanırsa'sını alma vakti.. Zaten başlamıştım,şimdi adamakıllı okuma zamanı geldi.. Hele de konusunun bu topraklarda geçtiği düşünülürse.. Tabiî bu arada bizim başöğretmenlik sınavı da yaklaşıyor,ona da çalışmak lazım !..

27 Ekim 2022 Perşembe

En Büyük Bayram

"Yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz."demişti.. Tam 99 yıl önce..
Ona ve eserine layık olabilene ne mutlu !..

13 Ekim 2022 Perşembe

So(m)nbahar

Ekim ortasına geldik.. Ağaçların altın rengi yaprakları yerlere düşmeye başladı.. Ayaklarımızın altında yaprak yığınlarının çıtırdayacağı günler yakın.. Benim gözümse güz çiğdemlerinin açtığını bildiğim yerlerde.. Bu yıl yaz uzun sürdü.. O nedenle onların da açmaları gecikti.. Sonunda sahne sıraları geldi..
Bütün güzellikleriyle gösteriş yapmaya başladılar.. Hakları yok değil.. Şunlara bakar mısınız?