27 Haziran 2014 Cuma

Ramazan Geldi Eyvah

Dün bizim pazarımızın kurulduğu gündü.Sıradan günlerde pek bir olağanüstülük yoktur;ancak ramazan öncesi ve ramazan süresi bir de bayram arifelerine denk gelen zamanlarda pazar halkı tanınamayacak kadar tuhaflaşıyor.Hem satıcıları hem alıcıları...
İnsanlarda, ramazanda oruç tutacağım(z),aman iyi beslenmeliyiz gibi bir algı var sanırım;bu dönemler gelince bir yiyecek alışverişi çılgınlığı başlıyor ki anlatılacak gibi değil !Dün de öyle olmuştu..Akşam üzeri pazara çıkarken her zamanki gibi kapısını çalıp bir ihtiyacı var mı diye sorduğum apartman komşumuz Vasfiye Teyze de domates,biber,maydanoz sipariş etti.
Bütün pazarda ilaç için olsun bir dal maydanoz kalmamıştı !Yeşillik namına ne varsa alınıp tüketilmiş...Bir yerde de insanlar domates ve salatalık almak için kuyruğa girmişler,belki on beş kişi bekliyor.Tek bir satıcı da hayatının önemli insan olma fırsatını yakalamış olmanın mağrurluğuyla afurlanıyor...
Domatesi kuyruk olmayan bir yerden aldım.Bir de küçümsendim.Niye bir kilo alıyormuşum,iki kilo olmasın mıymış?Hayır,olmasın !Biberi de bir kadın satıcıdan kendim seçmek suretiyle alabildim.Geçen hafta yerlerde sürünen maydanoz hanımefendiyi de ancak marketten Allahın emri ile alabildim.Tabii hiçbiri geçen haftanın pazar fiyatı değil,fiyatlar yukarıya çekilmiş şimdiden.
Oysa marketlerde bazı ürünleri daha uygun fiyata alabiliyoruz aslında..Ancak pazardan ve yerli ürünleri taze alma alışkanlığı nedeniyle satıcıların afur tafurlarına da daha ne kadar katlanırız bilmem.
Neyse görür onlar;Ramazan dediğin bir ay sonra biter.Yani şurada topu topu  dört perşembe..Sonra nasılsa yine bu pazarcıların şimdi havalarda gezen kaşları düşer,bize yine "Buyur ablacığım !"diye gerdan kırmaya başlarlar.Bu çılgın kalabalık da ramazandan sonra sakinleşir.Sabır,sabır,ya sabır !

26 Haziran 2014 Perşembe

Bursa'dan Gelen Telefon

Dün akşam üzeri evdeyken telefon çaldı.Açtım.Annemin adını söyleyerek söze başlayan bir erkek sesi..Hayırdır inşallah,diyerek doğruladım.Sonra birden zihnim açıldı.Bursa'da yaşayan Necla Teyzenin oğlu Cem olmalı,dedim.Doğru imiş.Şaşırdım.
O daha da şaşırdığını söyledi.Facebook hesaplarına baktıklarında ta ocak ayında,yani altı ay önce,yarı yıl tatilindeyken,kardeşime söylediğimde yazılmış olan mesajı yeni gördüğünü,hatta kendisinin değil eşinin gördüğünü,zaten bu işlerden pek anlamadığı için sık sık mesaj kutusunu kontrol etmediğini,orada yazılı olan telefon numarasını arayarak ulaştığını söyleyiverdi bir çırpıda..
İkimiz de ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra en çok merak ettiğim konuyu sordum.Annesi hayatta mıydı?Yaşıyormuş,79 yaşındaymış.Alzheimer olduğu için kendi evinde değil,Erdal Abinin evinde yaşıyormuş.Demek ki onun için ulaşamamışım.Henüz ileri aşamada değilmiş.Telefon numaralarını alıp verdik birbirimize..Hatta o heyecanla annesini aramış ama dışardalarmış, telefonun sesini işitmedikleri için olmalı,ulaşamamış.Sık sık görüşmek dileğiyle telefonu kapattık.
Akşam tekrar telefon çaldı.Yine annemin adını soran bir erkek sesi..Bu seferki ses daha yaşlı üstelik..Bursa'dan arıyorum deyince hemen tahmin ettim.Erdal Abi'ydi.Cem'in arayıp haber verdiğini,şaşırdığını,sevindiğini,mutlaka görüşmek istediklerini söyledi.60 yaşına geldiğini,emekli olduğunu,ama geç evlendiği için  henüz okul çağındaki çocuklarının eğitimlerini sağlayabilmek adına yine çalıştığını,ortanca kardeşi Atıf'ın hala Ankara'da olduğunu,Cem'in bile 44 yaşına geldiğini,(benim bildiğim Cem sekiz on yaşlarında güzel bir çocuktu.Kız çocuğu olmadığı için bu küçük oğlunun saçını annesi Necla Teyze hiç kesmeden kız çocuk gibi uzatmıştı,fotoğrafını görmüştüm.Ne çabuk büyüyorlar !)yakında Avrupa'ya gideceklerini,herkesin iyi olduğunu anlattı bir çırpıda.Necla Teyze ile telefonda konuşturdu bizi..Canım benim,sesi aynı,sadece biraz daha yaşlı bir ses olmuş.Daha ağır konuşuyor,muhtemelen pek de hatırlamadan..Hiçbir yerinin ağrımadığından,sadece çabuk unuttuğundan söz etti,sanıyorum bunu kendisiyle konuşan herkese söylüyor artık..Güzel Necla Teyzem,senin payına da bu düştü demek ki...
Erdal Abi aldı tekrar,tanıdığı birini sordu.Başka tanıdıkları da sonra sorarım,dedi.Mutlaka Bursa'ya beklediklerini tekrarladı, vedalaşıp kapattık.
Bu facebook işe yarıyormuş demek ki!
Işıklar içinde olun  annem,babam ve İbrahim Beyamcacığım..Necla Teyze'ye sarılarak ve gülerek poz verdiğiniz o fotoğrafa baktım yine..Orada da bir arada gülüyorsunuzdur ve tekrar görüşmek nasip olur umarım...

25 Haziran 2014 Çarşamba

Vazgeç Gönlüm

Bir yandan Orhan Gencebay'ın bu şarkısını dinliyor,bir yandan da geçen gün gittiğim Huzurevi ziyareti izlenimlerini yazıyorum.
Sabiha Hanım'la geçirdiğim birkaç saatten sonra bir arabesk şarkı dinlemek farz oldu.İnsan orada görüp dinlediklerinden sonra keder katmanlarına gömülüyor.
Önceki gün Huzurevi'ne gitmeye karar verdim.Okuldaki seminer çalışması bittikten sonra eve giderken biraz hanımeli topladım,Sabiha Hanım geçen sene "Hanımelileri açtı mı?Biz burada mevsimlerin farkına varamıyoruz ."demişti.O nedenle mevsiminde mutlaka bahçe çiçeklerinden ne varsa götürüyorum.Akşam üzeri de mezarlığa gideceğim için önce eve gidip hazırlandım.Geçen gün karanfil şerbeti yapmıştım.Sabiha Hanım için küçük bir şişeye ondan koydum.Yolda giderken de ağaçtan biraz ıhlamur çiçeği topladım.Odası mis gibi ıhlamur ve hanımeli koksun..
.İnce ruhlu Sabiha Hanım odasını her zaman parfümlerle mis gibi kokulandırıyor..
Huzurevine girdiğimde önce salona baktım.Birkaç beyamca oturmuş,televizyon izliyordu.Kadınlarla konuşmayan bir beyamca var.Kadınlarla konuşmuyor,çocuk bile olsa elini vermiyor..O de gazete okuyordu..Metin Beyamca televizyon izleyen gruptaydı.Onunla selamlaştık,hatırını sordum.Sonra sigara odasına baktım.İki kişi tavla oynuyordu.Hemşire Gülçin odasındaydı.Onunla selamlaşıp üçüncü kata çıktım.Sabiha Hanım'ın oda kapısını tıklattım.Kapı açık,her zamanki gibi,O da Kanepesine oturmuş,misafir bekleme pozisyonunda..Sesimi duyunca hemen çağırdı içeri..Ben de aynı katta oturan teyzelere selam verip geçtim odaya..
Hanımelilerine sevindi..Ihlamurlara sevindi..Karanfil şerbetine sevindi..Beni gördüğüne sevindi...
Televizyonu on gündür tamirdeymiş..Dün oğlu gelmiş..Arkadaşı Salim Beyle ,neyseki,artık görüşüyorlarmış.Ara sıra kaprisleri olsa da sineye çekiyormuş."Ne yapayım,konuşabileceğim başka kimse yok ki!"diyor.
Dört saat boyunca anlattı,anlattı,anlattı...
Bazan güldük,çokça hüzünlendik..Evinden,çocuklarından,yaşadığı şehirden uzak yaşamak zorunda oluşunu hem tevekkülle karşılıyor,hem de çocuklarına olan kırgınlığını saklayamıyor...
Saat 17.00'de yemekleri getiriliyor.En çok şikayet ettikleri de kötü yemekler...O öğlenki yemekte verilen sulu köftenin kıymasız bulgur köftesi olduğundan şikayet etmişti..Akşam için de biber dolması getirdiklerinde onu da almadı..Dolabında her zaman peynir ve zeytin bulundurduğunu,yemekler böyle kötü geldiğinde peynir ekmek yediğini anlatmıştı..O akşam da öyle olacaktı anlaşılan."Zaten şöyle sıcacık bir çorbaya hasretiz,buraya gelene dek soğuyor."demesi ise içimi acıttı.
Orhan Gencebay'dan Vazgeç Gönlüm dinlemeye devam ediyorum.....
Vakit ilerleyince müsaade isteyip kalktım.Gitmeden önce hemen karşıdaki kapıyı tıklatıp,Niyazi Bey'i de selamlamak istedim."Buyrun !"deyince kapısını açtım.Banyodaydı.Kendisi klozetin kenarına ilişmiş,yere küçük bir elektrikli ocak koymuş,doğradığı soğanları tavada kavuruyor,bir yandan da salam doğruyordu."Ne yapalım,iş başa düşüyor."dedi.Yemekler kötü oldukça o da almıyor,dolabında bulundurduğu nevaleden bir şeyler yapıyormuş..Afiyet olması dileğiyle çekildim.Mezarlık ziyaretimi de yapıp eve döndüm.

"Kapat Çile Kapısını Girmesin O Vefasızlar"




24 Haziran 2014 Salı

Haziran Şehitleri

   Bu sabah mezarlığa erkenden gittim.
   Bugün bir şehidin daha yıldönümü..Muhtemelen öğleden sonra Şehit Aileleri Derneği
   üyeleri yanlarında bir imam ve varsa aile üyeleri ile birlikte şehidin mezarını ziyaret edip dua edecekler,yanlarında da yerel basından birileri bulunacak,ziyaretin fotoğrafını çekip haber yapacak.Bir süreden beri böyle bir uygulamayı sürdürüyorlar..
   Ancak, bence, unutulan önemli bir nokta var.Şehitlikteki mezarlar oldukça bakımsız.
   Çok bakımsız demiyorum;çünkü üç ay önce 18 Mart Şehitler Günü nedeniyle askeri ve sivil görevliler tarafından bir hafta süren bir temizlik ve bakım  ve çiçeklendirme çalışması yapıldı ve o günden sonra hiçbir bakım faaliyeti olmadı.Her gün mezarlık ziyareti yaptığım ve şehitliğe de uğradığım için bizzat görüyorum fışkıran otları,kuruyan menekşeleri,giderek beliren bakımsızlığı..Okul işleri nedeniyle kısıtlı zaman ayırabildiğim mezar ziyaretlerini artık yaz tatili sayesinde daha geniş zamanlarda yapabileceğim ve mezar bakımlarını bu yıl da gücüm yettiğince yapabileceğim.Gücüm yettiğince diyorum;çünkü çiçeklerin bulamadığı suyu yabani otlar her nasılsa buluyor ve öyle güçlü oluyorlar ki,onları koparıp atmak için tüm gücümle asılmam gerekiyor.Bazan gücüm yetmiyor hatta !Bir bıçkım var ama bu yıl,sevgili yabani otlar,bu elimden yani bıçkıdan kaçamayacaksınız !
    Sözün başına dönersem,bu sabah yedi buçukta şehidin mezarındaki otları ayıkladım,kalan birkaç menekşe ile tomurcuklu gül fidanını suladım.Mezarın mermerini de iyice temizledim.Şimdi öğleden sonraki protokol(!)ziyaretine hazır..Yarın da fotoğraflı haberi okuruz artık..Tabii diğer şehitleri de unutmadım.Onların da çiçeklerine sular serptim.Ancak hepsine adamakıllı bir bakım ve sulama için şu seminer döneminin bitmesini bekliyorum.
    Sıra geldi haziran şehitlerine..
    Adı: J.ÖYZB.Hakkı Akyüz
    Doğum yeri:Haymana
    Baba adı:Raşit
    Ana adı:Hava
    Doğum tarihi:1.2.1951
    Şehitlik tarihi:8.6.1985
 
    Adı:J.KD.ÇVŞ.Yaşar Çetinkaya
    Doğum yeri:Günyüzü-Eskişehir
    Baba adı:Ali
    Ana adı:Fatma
    Doğum tarihi:7.1.1974
    Şehitlik tarihi:24.6.1999
 
    Işıklar içinde kalın şehit gençlerimiz !
     

23 Haziran 2014 Pazartesi

Bircan ile Sara

Geçen hafta(20 Haziran) izlediğimiz operanın adı bu.
Kazak opera örneği olarak Samsun Devlet Opera Sahnesi'nde repertuara alınmış..Geçen hafta İstanbul Opera Festivali'ne katıldıktan sonra Bursa ve Eskişehir'de sahnelenerek Ankara'ya gelmişti.Ücretsiz olarak sahneleneceğini duyunca biraz endişelendim doğrusu;bilet bulmak sorun zaten,davetiye bulmak hepten sorun oluyor..Neyseki gişe görevlisi iki davetiye ayırdı,bir öğrencim gidip aldı ve bana ulaştırdı..Ben de yine eski öğrencilerimden biri ile gittim,izledim.
Çok güzeldi.Çok keyifle izledik.
Gitmeden önce internetten biraz operanın konusuna,sergileme çalışmalarına göz atmıştım.Fotoğraflar çok güzeldi.Dekor ve kostüm için titiz ve ciddi bir çalışma yapıldığı hemen dikkati çekiyordu.Beni heveslendiren biraz da bu oldu.Kazak kültürünün unsurları çok estetik bir kurgulamayla yansımıştı.Bu konuda Türksoy'un katkısı olmuş ki buna ayrıca sevindim.Çünkü eser tam bir Türk toplulukları projesi olarak sunulmuş.
Besteci Kazak,rejisör Azeri,Dekor ve kostüm tasarımcısı Kazak,Solistler Kazak,Kırgız,Başkurt,Kıbrıs Türkü ve bizim ülkemizden seçilmişler,dönüşümlü olarak sahne almışlar.
Ankara'daki gösterimde seyirciler arasında Türksoy genel sekreteri,Kazakistan kültür bakanı yardımcısı,Devlet opera genel müdürü,sefaret mensuplarından oluşan protokol de vardı.Salon da epeyce doluydu.Ancak ilk perde sonunda ara verilince bir grup seyirci gitmişti.Sebebi  Kazak Türkçesi'ni anlamayışları olsa gerek diye düşündüm.Çünkü takip etmekte zorlandık.İzlerken de üzülerek bunu düşünüyordum hep.Aynı dilin mensuplarıyız.Birbirimizi zorlanarak anlıyoruz.Ayrı düşmüşüz.Ama bunu aşarız umarım,yeter ki bu türlü çalışmalar sık sık yapılsın.Bizi birbirimize yakınlaştıracak etkinlikler yapılmalı,bir araya getirecek projeler başlatılmalı ki Yunus'un dediği gibi beri gelip tanışalım,bilişelim.Hepimizin Orta Asya'ya gitmeye imkanımız olamıyor.Soydaşlarımızı,özsoyumuzu tanımak için de böyle fırsatların bize sık sık sağlanmasını diliyorum.Bu opera için emeği geçen herkesi de kutluyorum.Her şeyiyle çok etkileyiciydi.

18 Haziran 2014 Çarşamba

Çok Yorgunum Kaptan

Geçen gün evde bir yandan iş yaparken bir yandan da radyo dinliyordum.Bir ara Cem Karaca'nın sesinden bu şarkıyı dinlettiler.Ne kadar da beni anlatıyor,diye düşündüm..
Çok yorgunum hakikaten de..Koşuşturmayla geçen dopdolu bir eğitim yılı,iki tiyatro hazırlayıp sahneleme,ders içi etkinlikler,ev içi etkinlikler(evdeki ve evle ilgili her işi kendim yapmak zorundayım),tiyatro-opera-bale için tam 40 kere(gerçekten !)Ankara'ya gidiş geliş,sahneye koyduğum tiyatro oyununu yararlı bir etkinliğe dönüştürmek için  kurum veya kuruluşları belirleme,bir de onlar için koşuşturma...
Bazen oturduğum yerde, ihtiyarlar gibi, içim geçerken yakalıyorum kendimi..Dinlenmeyi hak ettim etmesine lakin kocaman bir ev temizliği de beni bekliyor !Ramazanın gelmesini bekliyorum,sıkıldıkça ev işiyle vakit geçiririm nasılsa..Sıcak nedeniyle evde kalınca başka nasıl oyalanabilir insan?Ya da benim gibi oturmamak için bahane arayan deliler...

16 Haziran 2014 Pazartesi

Ailece Sınavdayız

Hafta sonu üniversiteye giriş sınavları vardı.Yeğenlerimin biri de katılıyordu.Götürecek başka kimse olmayınca iş başa düştü.Birlikte sınava gittik..
Geçen hafta okuldayken şimdiki son sınıflardan bir öğrencimle karşılaşmıştım.Söz arasında onun sınava gireceği yerin de yeğenimle aynı okul olduğunu,hafta sonu babasıyla okulu görmeye gideceklerini,sınava da baba ve annesiyle gideceklerini ve arabalarında yer olduğunu öğrenince kendileriyle gidebileceğimizi söylemiştim.
Öyle de oldu.Sözleştik.Pazar sabahı iki üniversite adayı ile,biri yeğenim diğeri öğrencim oluyor,sınav kapısına vardık.
Öğrencimin anne babası,yeğenimin yanında ben,evde yüreği ağzında annesi,sınav kapısında anneler,babalar,ağabeyler,ablalar,bırakılacak yer olmadığı için metazori gelen minikler ve tabii sınava girecek olanlar...
Sınava gençlerimiz giriyor ama onlarla birlikte kalpleri çarpan aileler ordusu da yanlarında düşünülünce koca bir kitle de sınava giriyor.Her yıl görevli olduğum sınıftan izlediğim velilerin telaşını bu yıl onlardan biri olarak içlerinde izledim.Dua okuyanlar arasına ben de katıldım.Başarı hak eden herkesin olsun demek geliyor içimden..
Biz dışarıda bekleyenler sohbet ederek vakit geçirirken yeğenim göründü.Henüz yarım saati olmasına rağmen geometri sorularıyla daha fazla uğraşamayacağı gerekçesiyle yirmi matematik,dört geometri sorusu çözüp çıkmış..Ne diyebilirsiniz?Şimdiki neslin en büyük dertlerinden biri de bu:Hiç bir şey için tatlı canlarını üzmek,kendilerini sıkıntıya sokmak istemiyorlar..Bir yıl bunun için hazırlandı güya !Geçen uzun eğitim hayatı boyunca çalışmaktan ise hiçbiri bahsetmiyor elbette..Ne diyelim,sağlık olsun !Şimdi 21 Haziran'da fen dersleri için yapılacak olan sınava girecek benim aslan yeğenim..Bakalım bu sefer hangi şaheser netice ile gelecek?
Günün kapanışını yine tiyatro ile yaptık.Ankara'dan gelen bir amatör topluluk Kafes Kuşları adlı oyunu sahnelediler.Biz yetişemeyiz diye düşünmüştüm.Çünkü saat 14.00'daydı oyun..Ama yetiştik.İki üniversite adayını da alıp oyuna gittim.
Guguk Kuşu filmini seyredenler konuyu bilir.Oyun bu eserden sahneye uyarlanmış.Konuyu biliyordum.Oyuncular çok amatördü,seyirci çok azdı ama tiyatro aşkına oturup izledik.Bizim sınav fatihlerinin de kafası biraz dağılmış,başka şeylerle meşgul olmuş oldu.Kısacası karlı sayılırız.
Bakalım bizim yeğen kaç net çıkaracak?

13 Haziran 2014 Cuma

Gazilerimizle Birkaç Saat

12 Haziran'da bir ziyarette bulunduk..Güneydoğuda askerlikleri sırasında yaralanan askerlerimiz için yaptırılan rehabilitasyon ve bakım merkezini ziyaret ettik..Bu öğretim yılı için hazırlamış olduğumuz tiyatro oyununu sergilemek,oyun sonrasında da uygun bulunursa gazilerimizi tanımak,hatırlarını sormak,kısa da olsa sohbetler etmek isteğiyle başvuruda bulunmuştuk.Hızla değerlendirilen dileğimize olumlu cevap verildi.Ekip olarak toplanıp gittik.Ziyaret öncesinde  nasıl bir ortamla karşılaşacağımı bilmemenin tedirginliği vardı.Yıllardır gitmeyi çok istediğim ama bir türlü kısmet olmayan bu tedavi merkezine ilk ziyaretimde yanlış bir şey yapma,birini incitme korkusu her şeyden, hatta tiyatro ekibimde eksik olan oyuncuların yerlerini nasıl doldurabileceğim endişesinden bile baskındı.
Bütün endişe ve tedirginlikler boşunaymış..Bizi çok nazik ve zarif görevliler karşıladı.Oyunun sahnelenmesi için gereken her ihtiyacımız hızla karşılandı.Yarım saat içinde oyunu sergilemeye hazırlandık !Hiç bilmediğiniz bir sahne için bu bir mucizedir.!Asıl güzel olanı, bizim için afişler hazırlayıp her yere asmaları,anonslarla bakımevi sakinlerini,tedavi gören gazilerimizi,yakınlarını salona tiyatroya davet etmeleri,bize seyirciyle dopdolu bir salon sunmalarıydı.!Doğrusu çok duygulandım.Gazilerimize gösterilen ilgi de aynı şekildeydi.Onlara da çok sevgi ve saygıyla yaklaşılıyor.Yani bizim ziyaretimiz boyunca böyle gördük.
Oyunumuzun eksik olan oyuncuların yerine yolda hazırladığımız iki öğrenciyle (roller beş dakikalıktı,hatta öğrenciler birkaç defa okuduktan sonra şoförümüz kendisinin bile ezberlediğini belirterek bize takıldı.)eksiğini tamamladık.Yine beş dakikalık bir rolün oyuncusu gelmediği için onu da ben canlandırdım.Böylece eksiksiz oyun sunmuş olduk,bizim için bunca zahmete giren görevlilere ve tüm seyircilerimize..
Oyun öncesinde kurum yöneticisi  bizimle tanışma inceliği gösterdi.Bizi hazırladıkları tanıtım merkezinde ağırladı.Oyun sonrasında da bir hatıra şilti takdim etti.Onur duyduk..
En güzeli ve sabırsızlıkla beklediğimiz an ise gazilerle tanışabileceğimiz bölümdü.Oyun sonrası toparlanmamızı hemen tamamlayıp kalan kısacık sürede olabildiğince ve uygun görüldükçe gazilerimizi odalarında ziyaret ettik.Yanımızdaki görevliler bizlerle odalara gelip kısa sohbetlerimiz boyunca nezaketle beklediler.Ancak üç odayı ziyaret edebildik.On kadar kahraman gazimizle tanışabildik.Onurlu,vakur duruşları yüce milletimizin birer ferdi olduklarının apaçık yansımasıydı demek istiyorum.Belgesellerde görmüş,izlemiş,dinlemiştim;ancak hiçbiri bizzat görmenin yerini tutmuyor,bir kere daha anladım,anladık..
Bundan sonra da iletişim içinde olmak için telefon numaralarını aldık.Birlikte çektirdiğimiz fotoğrafları bugün mail adreslerine yolladık.Hatta iki gazimiz Sefer ile Sefer bizi uğurlama inceliği bile gösterdiler.Bütün ziyaretimiz boyunca bizimle ilgilenen Fatih,Ali İhsan ve Mehmet Beylere teşekkür ederek,en kısa zamanda tekrar ziyaret etmek düşüncesiyle ve kalbimizi orada bırakarak vedalaşıp, ayrıldık.

11 Haziran 2014 Çarşamba

Cumalıkızık


Giden herkes anlatıyor,yazıyor.Mutlaka yazılanları benim gibi herkes de görüp okumuştur.Bir de dünya gözüyle görmek nasip oldu.
Hakikaten işte köy dediğin böyle olmalı,dedirtiyor.Bursa'ya çok yakın oluşu en baştan olumlu yönü zaten.Şehirden dolmuşlarla kolaylıkla ulaşılabiliyor.Böylece şehrin yanı başında köy hayatının içinde yaşayabilirsiniz,üstelik alıştığınız konforu da evinizde temin ederek..Restore edilmiş evleri görünce bunu icraata geçirenlerin epeyce olduğunu da gördük.Bence çok da isabetli davranmışlar.Şehirde boğulana kadar gel burada yaşa.İşine de buradan gider gelirsin.İş dönüşü ve hafta sonunda yaşayacağın huzur da cabası..
Sokaklar taş döşeli..Bizim köylerimizdeki gibi toz,çamur derdi de yok..
Evler tablo gibi..(yıkılmış,yanmış birkaçı hariç, ki onların da restorasyonu yakındır,köy olağanüstü hareketli çünkü)Her birini de farklı aşı boyasıyla badanalamışlar,daha güzel olmuş.Bizim ilçemizde yıllar önce böyle avlulu evler vardı,hem de ne kadar çok..Tabii bizimkiler kerpiçtendi,ama ne kadar şirindiler.Şimdi kenar mahallelerde birkaç tanesi yıkılmayı bekliyor.Kalanı çoktan yıkılıp apartmana dönüştürüldü.Köyü gezerken onları hatırladım.Gezenler de Beypazarı'nı,Safranbolu'yu,Ankara'da Hamamönü'nü görmüşlerse benzerlikleri fark edeceklerdir zaten..
Sokakların ortasından suyun akması için eğim verilmiş,böylece su sokağa yayılmadan ortadan akıp,köşelerdeki mazgal deliklerine dökülüp gidiyor.Daha fark edemediğimiz ne incelikler vardır kimbilir..Köyün hemen dışı tarla ve her yer ekili..Köyde olduğunuzu hemen anlatıyor size..Bizim gidişimiz dut zamanına denk gelmişti.Kocaman bir incir yaprağını tabak yapıp,çok sevdiğim karadutlarla doldurdum.Köyü gezerken de az önce elimle topladığım dutları atıştırdım.Çok keyifliydi.Teyzelerle sohbet ettim.Fotoğraflar çektim.Şimdi artık belgeselde izleyince,yazılarda okuyunca Cumalıkızık haberi bana daha anlamlı gelecek.
Keşke biraz daha vakit olsaydı,biraz da köyün çardaklı kahvesinde oturup köy sakinleriyle sohbete devam etmek isterdim.İnşallah bir başka sefere..

Karagöz- Özkaragöz

Hafta sonunda bir grup öğretmen ve öğrenciyle günübirlik gezi için Bursa'ya gittik.Şoförümüzün yolu bilmemesi nedeniyle uzun bir panoramik şehir turu almak durumunda kalınca, aynı bulvarlardan ikişer defa,bazı kere üçer defa ,geçişimiz sırasında gözlerim iki,hayır üç tabelaya takıldı kaldı.Biri Karagöz Sürücü Kursu,bunda bir şey yok da biraz sonra şehrin başka noktasında da şu tabelayı gördük:Özkaragöz Sürücü Kursu..Rekabet çok ciddi anlaşılan...Bir lokantanın adı da nasıl bir yırtınma içinde oluşlarının simgesi gibiydi:Turkish­-i Sushi..Allah müstahakkınızı versin,dedik vallahi !
Bursa gezisinden aklımızda kalanları spotlar halinde sıralarsak:
Cumalıkızık çok şirindi..Hele de koca koca karadutları,ak dutları..Bu köyü ayrıca yazacağım.
Sis bulutları içinde tırmandığımız Uludağ,yeşilliğiyle ve bembeyaz sisler içindeki görüntüsüyle çok etkileyiciydi,yani bizim gibi bozkırdan gelenler için..Hele bir ara sis o kadar bastırdı ki,yol adeta gökyüzüne tırmanıyor gibi geldi..Çok etkileyiciydi.Sonra da mucize gibi sis birden kayboldu,pırıl pırıl Uludağ önümüze seriliverdi..
Bunu en iyi benim gibi gözlüklüler anlatabilirim.Gözlük camlarınız çaydanlığın buharıyla kaplanınca görüşünüz kapanıverir,çaydanlıktan uzaklaşırsınız,az sonra gözünüzün önü  açılıverir ,hem de daha berrak görürsünüz her şeyi..Biz de öyle olduk.
Ulucami ve çevresi her zamanki gibi..Yani kalabalık..Alışveriş telaşı tarih,huzur,şiir peşinde olanlara geçit vermiyor."Bursa'da bir eski cami avlusu/Mermer şadırvanda şırıldayan su"diyerek dolaştık..Geçenlerde radyoda Talha Uğurluel'in konuğunun anlattıklarından aklımda kaldığı kalanlarıyla ,Ulucami içindeki hat levhalarını incelemek amacıyla cami içinde biraz gezindim,keşke radyo programını daha iyi dinleseydim,diyerek..Gedçekten de ne kadar çok hat aseri var Ulucami içinde.Üstelik bunların hepsi de bulundukları yer için özellikle tasarlanarak,düşünülerek meydana getirilmiş..Aklımda en iyi kalan hat tablosu mihrabın soluna denk düşen olmuş.İlginçti.Bir de  bütün avluyu saran ıhlamur kokusu kaldı aklımda..Ne güzeldi !
Türbeler bölgesi de Ulucami gibiydi..Yine de dilimizde Tanpınar'ın dizeleri asırlık atkestanesi ağaçlarının gölgelediği Tophane Parkı'nı gezdik,yine ıhlamur kokularını içimize çekerek..Kurtuluş Savaşı Şehitlerinin mütevazı mezarları önünde saygıyla dua ederek..
Bursa kent Müzesi'ni ziyaret ettim.Beğendim.Mutlaka gidilmeli..
Kent Müzesi'nin karşısındaki Ahmek Vefik Paşa Tiyatrosu binasının yanından Ahmet Vefik Paşa'yı anarak geçtim.Ruhun ışıklar içinde olsun muhterem !Bursalı seninle gurur duymalı..Ne egzantrik valiydin kimbilir...
Tayyare kültür Merkezi'ni ziyaret ettim.İki resim sergisi gezdim,sanat müziği korosunun konseri varmış,salonda oturup,şarkılara eşlik ederek dinledim.
Bursa'yı üçüncü kez ziyaretim bence güzeldi.Tabii ki her anımda yanımdaydın annem.Her yerde seni anarak dolaştım,hele Uludağ'da..Karlar altındaki kardelenleri izleyişimizi,bayırları birlikte tırmanışımızı,teleferikle tırmanıştan hem korkup hem hoşlanışını..hep andım.Ulucami'de namaz kılanları görünce de aklımdaydın,"Şurada iki rekat da ben  namaz kılayım"deyişinle..Sen de ışıklar içinde olasın ela gözlü güzel anacığım!
Son bir selam da şoförümüz Satılmış Bey'e olsun."Bu çocuklar  Uludağ'a tırmanınca kaç puan alacaklar,hocam ?"cümlesiyle hep aklımda kalacak.Geziye katılımın not için olduğunu sanmış !

5 Haziran 2014 Perşembe

Mayıs Şehitleri

Adı,Soyadı:Top.Atğm.Mehmet Ali Engin            
                                                                             

Doğum yeri:Zonguldak
Baba adı:Mustafa Kani
Ana adı:Yok
Doğum tarihi:15.08.1949
Şehitlik tarihi:02.05.1969

Adı,Soyadı:THK Pilot Celal Altınbaş

Doğum yeri:Kıbrıscık Bolu
Baba adı:Musa
Ana adı:Zeliha
Doğum tarihi;06.05.1952
Şehitlik Tarihi:14.05.1984

Adı,Soyadı:P.Kd.Üçvş.Turan Kalın
Doğum yeri:Polatlı Ankara
Baba adı:Erdoğan
Ana adı:Müyesser
Doğum tarihi:10.05.1970
Şehitlik tarihi:16.05.2001

Adı,Soyadı:Er Mustafa Er
Doğum yeri:Kahramanmaraş
Baba adı:Durmuş Ali
Ana adı:Yok
Doğum tarihi:1947
Şehitlik tarihi:18.05.1968

Adı,Soyadı:Hasan Hüseyin Ertem
Doğum yeri:Kıbrıscık Bolu
Baba adı:Mahmut
Ana adı:Arzu
Doğum tarihi:15.05.1961
Şehitlik tarihi:24.05.1982

Adı,Soyadı:Mv.Assb.Çvş.Erbil Çelik    Doğum yeri:Polatlı Ankara
Baba adı:Ahmet                                    Ana adı:Gözel
Doğum tarihi:12.01.1974
Şehitlik tarihi:31.05.1994

Şehir mezarlığının Şehitlik bölümündeki , mayıs ayında sonsuzluğa göçen şehitlerimizi yazmak istedim.

3 Haziran 2014 Salı

Beslenme Çıkını

Yıllardır sürdürdüğüm bir uygulamanın bu öğretim yılındaki sonuncusunu da bu sabah yaptım.
Yaşları on dokuz ile on dört arasında olan altı yeğenim var.
En büyüğü örgün eğitimin dışına çıktı.Yani lise birden terk..Açık liseye kaydoldu.İnşallah bitirecek..
İkincisi 12.sınıfta,üniversite öğrencisi adayı,yani inşallah..
Üçüncüsü 11.sınıfta,aynı zamanda öğrencim..
Dördüncüsü 8.sınıfta,liseye giriş sınavlarıyla boğuşuyor.
5.ve6. yeğenlerim aynı yaş ve aynı sınıftalar,yani 7.sınıfı bitiriyorlar.
Akşam, üzeri çekirdekli ve çörekotlu poğaçalar yapmıştım.Onlardan 2,4,5,ve 6. yeğenlerime birer beslenme çıkını hazırladım.Evleri yakın olan 2 ve5.'ye 6.'nın çıkınını da bıraktım,aynı sınıftalar nasılsa..
1.'ye hazırlamadım;çünkü evde..3.'ye de hazırlamadım;çünkü son sınavlara girmemek için rapor almış,evde yatıyor,tembel herif!
4.'nün çıkınını okuluna uğrayıp eline verdim,biraz da ayaküstü takıldık birbirimize.Sınavların,derslerin bittiğinden,annesinin zoruyla okula geldiğinden yakındı.Beslenme çıkınına sevindi.Fen liselerine giremeyeceğini,muhtemelen benim öğrencim olacağını söyleyerek olası düşük profilli başarıya beni hazırlamaya çalıştı galiba,eşek herif!

Bir Ayakkabı Bulamadım Gün Akşam Oldu

Dün birkaç ayakkabı mağazası gezdim,kendime düz,deri,kahverengi,sade bir ayakkabı aradım ve bulamadım.Aslında sonuca şaşırmadım da..Nedense tasarım yapacağım diye olmadık zırvalıklarla dolu şeyler almamız bekleniyor da dümdüz ama zarif  ve sade tasarım yapmak kimsenin aklına gelmiyor.Olanı biz beğenemiyoruz,bizim beğenebileceğimiz şeyler de piyasada görünmüyor.Sonuç:Nasrettin Hoca'nın helva fıkrası gibi.Sonunda istediğim gibi bir şeyler yapılacak ama o zaman da ben bu dünyada olmayacağım galiba !İyisi mi eve gidince şu helvayı yapayım ben...

1 Haziran 2014 Pazar

Küçük Ayşe Teyze Mahalleye Döndü

Yaşı doksanlarda..
Boyu bir buçuk metre..
Enerjisi,yaşamaya bağlılığı,iyimserliği hepimizi imrendirecek boyutlarda..
Ekmeğini almış,evine giderken beni görünce her zamanki gibi seslendi: "Kadın kızlar, ne iş tutarsınız?"
Camları siliyordum,sesini duyunca döndüm,konuşmaya başladık.
Kış boyunca çocuklarından veya torunlarından birine misafir oluyor.Kafası bozulursa da hiçbirine gitmiyor,evinde kalıyor.Evi sobalı,sobasını kendi yakıyor,yemeğini kendi pişiriyor,alışverişini kendi yapıyor.
Beş yıl önce bir böbreğini oğluna verdi.
Komşuları tarafından çok seviliyor.Dili de tatlı..Geleni gideni eksik olmuyor.Kendisi de girişken,her kapıyı çalıp,herkesin gönlünü alanlardan..Bak,izle,öğren,ibret al cinsinden yani..Kışın birkaç defa kapısını çalıp,evde bulamamış;herhalde kışı geçirmeye gitti,diye düşünmüştüm.
Torununa gitmiş.Torunu umreye gidecekmiş,onu da götürmüş.Heyecanla seyahatini anlattı.İlk kez uçağa binişini,Medine'yi,Mekke'yi ziyaretini,Yaşlı oluşu nedeniyle her yerde kendisine nasıl kolaylık gösterildiğini,her yere girmesine izin verildiğini;ailesinin yaşını ileri sürerek onu geride bırakmalarına izin vermeyip her yere yürüyerek gittiğini,hiç bir yerden geri kalmadığını,çok güzel gezdiğini...Minicik gözleri mutlulukla ışıldayarak anlattı,durdu.
Yaz gelince göçmen kuşlar misali evine ,gündelik yaşantısına dönmüş,bizleri eskisi gibi gördüğüne sevinmiş..
Ben de onu yine sağlıklı,neşeli,canlı gördüğüme sevindim.Kısmetse bir yazı daha birlikte yaşayacağız..