25 Temmuz 2014 Cuma

Bayram Geliyor

Ramazanın sonuna yaklaştık.Bayram kapıda..
Yaz,ramazan ve bayram temizliği bitti.Son rötuşlar dışında..
Bayram şekeri için marketlerdeki şeker standları dolaşıldı.Yeni çeşitlere bakıldı.Ne alınacağı üzerine fikir geliştirildi.
Sabah mezarlık ziyaretinde şehitlik bölümünün de görevliler tarafından temizliği yapıldı.Yani alelusul süpürüldü.Olsun,geçen sene bunu bile yapmamışlardı.Ben de arife günü iyice bir sularım şehitlerin mezarlarını,bayrama tertemiz olurlar.Üstelik 27 Temmuz içlerinden birinin,Birol Aksu'nun şehitlik yıldönümü..
Heyecanla beklenen bir bayram değil ne yazık ki gelecek olan..27 yıldır böyle aslında..Babamın rahmetli oluşundan beri bayram benim için buruk bir sürece dönmüştü zaten;annemden sonra ise bir an evvel geçmesini dilediğim birkaç güne dönüşmüş durumda..Neyseki çocuklar,gençler,öğrencilerim var da biraz olsun katlanılır oluyor,tabii benim için..
Yani kısacası memleketçe bir bayramı daha idrak edeceğiz yakında.Şeker tadında bayramlar dilerim.

23 Temmuz 2014 Çarşamba

23 Temmuz 2014 Bugün Kadir Gecesi ve İyi Ki Doğdum Ben

Bugün Kadir Gecesi.Dolayısıyla mezarlık ziyaretim daha uzun sürdü.Her zamanki gibi annemin ve babamın ziyaretlerinin, çiçek ve fidan sulamalarının yanında şehitlikteki otların da temizlenmesi gerekiyordu.Sabah bir gayret onları da hallettim.Sabah sekizden on bire kadar çalıştım,terledim,susadım ve tabii sabrettim.
Yarın süt günü,dolayısıyla mezarlıkta işimi erken bitirip, eve gidip sütçüyü beklemem gerekiyor.
Cuma günü şehitliğin sulama ve süpürülmesi işini bitirmeyi planlıyorum.Bir de saçımı kestirmeyi..Nisandan beri uzayan saçıma Ayhan bir düzen versin artık..Öğleden sonra da oturup bayram için yaprak sarmak da planlarım arasında..
Bugün ise bu yazıyı yazabilmek için evden yarım saat ötede olan okula geldim,yorgunum zaten,biraz daha yoruldum,susadım,sabrediyorum.Yazıyı bitirince biraz Kafka'nın Dava adlı kitabıyla ilgili araştırma yapıp saat 14.00'daki Okuma Kulübü toplantısına gideceğim.Bu ay bu kitap tartışılacak..
Ve bugün benim doğum günüm..Sabah önce annem ve babama söyledim.Komşuları da duymuştur sanırım..İşin esprisi bir tarafa bu doğum günü kızı bir an önce akşam olmasını ve suya kavuşabilmeyi istiyor şu anda...Ama sabır,sabır..On saat bitti,yedi saat kaldı şunun şurasında..
Sıcaktan kaynayan beynimle ve bugünkü görevlerini yapmanın huzuru içindeki yüreğimle herkesin kandili ve benim doğum günüm kutlu olsun efendim.İyi ki doğdum ben !İyi ki doğdum ben !Mutlu yıllar bana !Püf !!

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Hayatı Sürüklüyorum İşte

Geçen cuma günü belediye çalışanı Salih'in sorusuna verdiğim bu cevabı son iki yıldır sürekli tekrarlıyorum aslında..Hatta daha uzun süreden beri...
Şehrimizde yardıma ihtiyacı olanları bazen yerel basından da öğreniyoruz..Bu sefer de öyle oldu.Bir süre önce yaşlı bir kadıncağızın haberini okudum.Kendisini ziyaret eden belediye görevlilerinin gözlemlediği gibi evinde yere serebileceği kilimi bile yokmuş..Bunun üzerine bir büyük halı vereyim diye belediyemiz görevlilerine söyleyip eve gelip almalarını talep etmiştim.Konuyu kardeşimle konuşurken,o da evde kullanmadığı halıları olduğunu,başka ihtiyacı olanlara da onları verebileceğini,belediye aracının geldiğinde kendisine de uğrayıp onları teslim almalarını söyledi.Böylece bir halı oldu,  irili ufaklı dokuz halı..
Cuma günü eve giderken belediyeye uğrayıp halıları almaları için yedi bin altı yüz on sekizinci kez,evet abartıyorum ama neredeyse her hafta talebimi tekrarladığım ikinci ay bitmek üzere...
Neyse gelip almaya karar verildi.Bir belediye aracı ile halıları teslim etmek üzere eve giderken,belediye çalışanı Salih"Ne var ne yok,hocam;nasıl gidiyor?"deyince aynı cevabı verdim:"Ne olsun,şükürler olsun bugünümüze, deyip hayatı sürüklüyorum."
Salih'in aslında sorduğu memleket ve dünya ahvaliydi elbette..Ama biz sıradan kulların akıl erdiremediği öyle korkunç ve karışık hadiseler yaşanıyor ki...
Sınırlarımız yangın yeri,yakın komşularımız karmakarışık olaylarla boğuşup duruyor;içeride yaşadıklarımız ise "Neler oluyor ülkemize,bize geleceğimize?"  sorusunun tedirginliğiyle geçen günler dizisi halinde...
 Sevdiklerini kaybeden ve adeta boşlukta sallanan, sevdiklerini gömdüğü ve onların yanında sonsuzluk uykusuna varmak dileğindeki  bir insanın son arzusunun tehlikede olduğunu hissetmesinin sıkıntısı içindeyim desem,her gün annemle babamın mezarının yanında,duamı "Bizi birbirimize düşmekten,bölünmekten,yurdumuzu kaybetmekten sen koru,yarabbi!"diye bitiriyorum desem,yaşadıklarımızın bir kabus olduğunu düşünüyorum bazen desem,bilmem yüreğimden geçenleri biraz anlatabilir miyim?Fuzuli'ciğin dediği gibi"Söylesem tesiri yok,sussam gönül razı değil"
Gücümüzün yetmediği memleket ve dünya ahvali karşısında bari kendi gücümüzün yettiğine yardım edelim diyerek yakın çevremizi temizleyip,düzenleyerek bir hayatı sürüklüyoruz işte,Salihçiğim !                                                                              

18 Temmuz 2014 Cuma

Bizim Evde Temizlik Var

Hafta başından  bugüne kısa bir özet geçmek gerekirse;15 Temmuz'da Sedat Akça'nın mezarına,daha önce dediğim gibi,mutad kadro ziyaretini gerçekleştirmiş,çiçeklerini mezara sermiş,ki o çiçekler ertesi güne ölmüştü..Neyseki papatyacık açmaya devam ediyor !
Salı günü sabah mezarlık mesaisi,okuldaki internette biraz okuma,yazma işleri derken, ikindi vakti döndüğüm evde, bismillah deyip, yıllık büyük temizliğe başladım.Mutfaktan yola çıktım.Kızkardeşimin de yardımıyla üçüncü güne geldiğimiz temizliği yarıladık diyebilirim.Duvarların silinmesi de dahil olduğu için,uzun sürüyor.Mutfakta el değmedik yer,ütülenmedik örtü,silinmedik eşya kalmadı.Dün de antre,banyo,tuvalet duvar , yer ve evye temizliği vardı.Yine silinmedik yer bırakmamacasına tamamladık.Kapıların da silinmesi bitti.
Bu arada kışlık yorganların havalandırılması da vardı.Neyseki bu yıl güvercinler pislemeden havalandırma işini tamamladık.Üst kat balkonlarına dadanan güvercinler nedeniyle balkona bir şey astığımızda bizi hep tatsız bir sürpriz bekliyor yazık ki.
Bugün de annemin odasındayız.Aslında dünden başladık.Gardrobun içi dışı boşaltılıp temizlendi,silindi,yerleştirildi.Şimdi de sandık içini boşalttım,havalandırıyorum.Öğleden sonra annemin odasını da yerleştiririz.O da biter.Geriye iki oda ve salon kalıyor.Salonun duvarlarını yaz başında sildiğim için(iyi ki öyle yapmışım,şimdi hiç gözüm kesmezdi !)sadece koltuk ve kanepelerin süpürülüp silinmesi işi var orada..Yani bir öğle sonrasında biter inşallah..Toplamda iki üç günlük işimiz kaldı.Ama o kadar yoruldum ki,işin sonunu düşünemiyorum şimdiden.
Asıl sorun ise susuzluk..Ramazanda iş yapmak o kadar kolay değilmiş,anladım.Sıcak ve susuzluk adamı fena güçsüz bırakıyor.Mahalledeki tüm kadınların bir bildiği varmış demek ki,bütün işleri ramazan öncesi hızla tamamladılar.Ancak şimdi bayram temizliğine kalkacaklar..Hadi bakalım kolay gelsin hanımlar..Ben de o zaman kadar tüm işleri bitirmiş olurum umarım...Çok yoruldum çok..Dünkü mesaim mesela tam on altı saatti..Yorgunluktan hala kollarım ve ayaklarım ağrıyor...
Tabii rutin mezarlık mesaisine de devam..Bu sabah mesela yediden ona kadar mezarlıktaki çiçek ve fidanları suladım,her sabahki gibi..Yoruluyorum ama yapılacak bir şey yok.Hava öyle sıcak,çiçekler ve fidanlar o kadar suya muhtaç ki !Ne kadarını sulayabilirsem o kadarını kurtarabilirim zavallıların..O halde durmak yok, çalışmaya devam!

15 Temmuz 2014 Salı

Bir Şehide Mektup

Temmuz şehitlerine geldik.
Bu ay iki şehidimiz var.Birinin yıldönümü  bugün, diğerinin de on iki gün sonra 27 Temmuzda...

Şehidin Adı: Piyade er Sedat  Akça
Baba Adı:Salih
Ana adı:Seyide
Doğum yeri:Polatlı- Ankara
Doğum tarihi:27.02.1986
Şehitlik Tarihi:15.07.2006

Sevgili Sedat,
Sabah mezarının yanındaydım.Dünden söylemiştim zaten,gülünü ve bir dal papatyanı sularken..Bugün yıl dönümün ya,seni ziyarete gelecekler..Onlar gelmeden mezarını hazırlayacağım diye..Bu nedenle sabah saat 07.30'da mezarının otları temizlenmiş,gül fidanın ve bir dal papatyan ,baş ve ayak ucundaki ağaçların sulanmış olarak artık ziyaretçilerine hazırsın.
Şehit Aileleri Derneği başkanı yanına yardımcısını,bir din görevlisini,yerel basından bir muhabiri,ailenden de katılanları alarak seni ziyaret edecekler,bakımlı görünen mezarının yanında dua ederken fotoğrafları çekilecek;yarınki yerel gazetede künyenle birlikte haberini okuyacağız...
Sonra gelecek sene mart ayına dek sana gelen pek kimse olmayacak..Yine ayrık otları mezarını bürüyecek..Zaten bu yüzden herkesin mezarında duran menekşeler senin mezarında gözden yitti,gitti.Fotoğrafındaki hafif bıçkın durmaya çalışan masum halin hep yirmi yaşın tazeliğini yansıtacak..Belki de bu yüzden o bir dal papatyanın mezarında açması..Ayrıkları temizlerken ona dokunamadım.Tazecik iki papatyacık da yıldönümü çiçeğin olmuştu.
Seni ziyaret edenlerin getireceği çiçekler de mezarının boşluğunu bugün için kapatır umarım.Geçen sekiz yıl acıları epey küllüyor demek ki..İlk zamanlar, anneciğindi sanırım, acıdan kavrulan bir kadıncağız görürdüm,artık hiç görmüyorum...
Ne yapalım,siz de sabahları beni göreceksiniz..Gül ve menekşelerinizi sulamak için her sabah uğramaya devam edeceğim.Arada bir de otlarınızı temizlerim.Okul açılana dek bu yıl da bu düzende gideriz umarım..Yarın sabah görüşmek üzere,arkadaşlarına,anneme,babama,hocalarıma.öğrencilerime selamlarımı ilet,sevgili çocuk...

Alo 155

Okulda kilitli kaldım.
Geçen cuma mesai sonuna kadar okulda idim.Bana seslenirler ya da ben onların sesini duyar çıkarım diye düşünerek, pek de acele etmeden, kütüphanenin serin sessizliğinde,bilgisayar önünde oyalandım.Saat 17.00'da yukarı çıktım ki,kapıyı kilitleyip gitmişler,beni hatırlayan olmamış ve okulda kilitli kalmışım!
Eyvahlar olsun !Bugün cuma,koca bir hafta sonu ben burada mı kalacağım?Ciyaaaaak !
Cep telefonu işe yaradı.Yeterli kontörüm de olmadığı için aslında ALO 155 işe yaradı.Ücretsizmiş,onları aradım.Okul idarecisinin numarasını verdim.Hemen ilgilendiler.Kilitli kapının önünde yarım saat süren bekleyiş sonucu gelen idarecinin açtığı kapı sayesinde hafta sonu boyunca okulda kilitli kalmaktan kurtuldum.O da ayrı bir macera olurdu herhalde..Aman eksik kalsın..
İnsanın panikle elleri nasıl da titriyor,eli ayağına dolaşıyormuş..Bir kere daha kendi üzerimde gördüm.Soğukkanlılık başkalarını sorunları yanında oluyormuş meğer..Yıllar geçtikçe daha olgun olduğunu düşünmek sadece bir yanılgı imiş.Bu küçücük olaydan da bunu öğrendim.Daha olgunluk kapısının önüne gelmemişim demek ki..Hayatta her şeye hazırlıklı olmak gerekir diyerek kendimi her zaman en kötüsüne hazırlayarak yaşadığımı sanırken küçük bir aksilik, daha bu konuda pek çok eksiğim olduğunu bana pek güzel gösterdi..Tedbirli olmaya,tedbirli düşünmeye devam,yılgınlığa ise geçit yok !
Beni almaya gelen idareci  paparayı yedi tabii..Eve gidene kadar "Beni nasıl unutursunuz?"cümlesini duymak zorunda kaldı..Meğerse bu konuda sabıkalı imişler,bu ilk vukuatları değilmiş !Olsun,siz beni nasıl unutursunuz?Ya cep telefonum yanımda olmasaydı !Okulda olduğumu evden kimse bilmiyor,beni burada aramak kimsenin aklına gelmezdi.Ne yapardım o zaman ?Bu nasıl idareciliktir?
Sağolasın ALO155,Seni düşünenler de sağ olsun !

11 Temmuz 2014 Cuma

Sıcak Çok Sıcak

Yanıyoruz...
Sıcaklardan perişanız..
Mevsim gereği, biliyoruz,ürünlerin olgunlaşması için gerekli, biliyoruz,­-yaşlıların dediği gibi dersek-sıcaklardan zarar gelmez, biliyoruz;lakin çok sıcak,iftar saatine dek evlerin serinliğinde yaşamaya mecburuz..
Sokağa çıkar çıkmaz güneşin sıcağı vahşi bir hamle ile kafamıza dişlerini geçiriyor,en yakın saçak altlarındaki duvar diplerindeki,ağaç altlarındaki gölgelere seğirtiyoruz.Gerekirse bunun için kaldırım değiştiriyor,yolun bir o yanında,bir bu yanında gölge takipçisi oluyoruz.
Okula gelene dek bugün de öyle yaptım.Yine de okul kapısına geldiğimde beynim pelteleşmiş gibiydi.İnternetten gazetelere göz gezdirip gündemi takip ederken vakit epey geçti.İçerisinin serinliği de çok iyi geldi.
Şimdi ikindi vakti eve gidiş derdi var.Eve kadarki yarım saatte yine beynim pelteye dönecek.Ama vakit geçirebilmek için de bunlara katlanacağız.
Susuzluk nedeniyle ciddi bir iş de yapamıyoruz.Müdür yardımcımız Murat Bey'in deyimiyle bir müddet daha "oruç gezdirmeye" devam edeceğiz.
Sabah çok erken saatte gidip,çiçek ve çamlarını suladığımız mezarlık ziyareti dışında kayda değer pek işimiz yok şimdilik...Haftaya sıcaklar biraz düşme eğilimine giriyormuş,umarız biraz nefes alınır seviyeye gelir..Ben de nicedir ertelediğim yaz ve bayram temizliği seferberliğine başlayabilirim..Yeter bu tembellik.....

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Bir Tavşan,Bir Baykuş,bir Tilki,Bir de Yılan

Dünkü mezarlık ziyaretimde bir mezarın üzerindeki gül fidanını sularken önümden hızla kaçan tavşanı görünce ben de boş bulunup ürktüm önce,sonra da seslendim arkasından yavaşça:"Kaç tavşancık,saklan,seni görmesinler yoksa yerler !"
İki yıldır çeşitli zamanlarda karşılaşıyoruz.Benim gördüğüm bu zamana dek yaşamayı başardı.Umarım daha çok yıllar yaşasın o kocaman kulaklarıyla...
Tilkiyi ise geçen seneden beri görmedim.Tavşan mı yedi desem,saçma olacak!Kocaman kuyruğuyla pek de alımlıydı..
Akşam üzeri ya da sabah çok erken gittiysem baykuşla da göz göze geliyoruz.Uzun ve derin bakışlarla bana bakıyor sessizce,sonra kocaman kanatlarını açıp üzerimden pike yaparak uçup gidiyor..
Dün sıcağa kalmayayım diye çok erken gitmiş,hızla sulanması gereken çiçekleri suluyorken,uzunca kuyruğunu görünce,ne yalan söyleyeyim,bayağı ürktüm.Ne yapacağımı da bilemedim.Ayak seslerime rağmen hiç kımıldamayınca ya ölü ya da uyuyor diye düşünüp hızla uzaklaştım.Gece de yılanlı rüyalar gördüm tabii..
Bu sabah yine çok erken yola çıktığımda aklımdaki tek şey,"Ya yine orada kuyruğunu yaymış yatıyor ise ne yaparım",idi..Aynı yerde, karanfilleri sularken baktım.Kuyruk yok,yılan da yok..Demek ki dün gördüğüm ölü değil,uyuyan yılanmış!!Şimdi her sabah yürek tıpırtılarıyla karanfil sulayacağız demektir.Ölüler koruyun beni !!

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Nihayet Kavuştuk Oğlum

İki gün önce mezarlıkta gülleri sularken bir ses duydum,Yere atılan bir taş sesi..Kuş cıvıltılarından başka ses olmadığı için merak ettim.Biraz sonra sırası gelen gülü sularken de anladım sesin nereden geldiğini..
Mezarcı İbrahim,eski bir mezarın içine girmiş,toprağı kazıyor;epey de kazmış olmalı ki,sadece omuzlarından üstü görünüyor.
Selamlaştık.Niçin bu eski mezarı kazdığını sordum,aslında tahmin ederek...
Kazdığı mezarın sahibinin annesinin vefat ettiğini,buraya gömülmesinin istendiğini,o nedenle cenaze gelmeden her şeyi hazırlamak için çalıştığını..anlattı.
Mezar taşına baktım,adı Ayhan Savin.40 yıl önce,25 yaşında vefat etmiş.
Anneciği uzun bir evlat acısı çetmiş olmalı..Bugün acısı ve hasreti bitecek.Oğulcuğuyla koyun koyuna yatacaklar sonunda ve sonsuza kadar...
Mezarı kazmaya devam eden İbrahim'e oğulun cenazesinin yerini bulup bulmadığını sordum."Zaten görünmeye başladı"dedi.Küreğin ucuyla toprağın içinden çıkan bir kafatasının alın bölümünü göstererek..Genç birine ait olan dişler de görünüyordu.İbrahim de bu durumda tam iskeletin üstünde duruyor olmalı,diye düşünerek çekildim.
Mezarlıkta günlük çalışmamı bitirip dönerken aynı çukura tekrar baktım.İbrahim,"sapıtma"dedikleri cenazenin yatırılacağı girintiyi de kazmış,yanına dayayacağı tahtaları hazırlamış,ortalığı düzenlemiş,cenaze için hazırlığını tamamlamış...
Dün sabah mezarlığa gittiğimde yine gülleri sulayarak o mezara vardım.Baktım,o çukur doldurulmuş,üzeri güzelce düzeltilmiş,sulanmış,anneciği oğluyla koyun koyuna ilk gecesini geçirmiş...Huzur içinde olsunlar...

3 Temmuz 2014 Perşembe

Mavi Yusufcuk ve Karga ve Kedi

Okullar tatile girdi,seminer dönemi de bitti,dolayısıyla her gün okula gelmek zorunda değiliz artık;bizim için de yaz tatili bu haftadan itibaren başladı.
Benim de ikinci mesaime daha fazla zaman ayırma fırsatım oldu böylece..
Geçen cumartesiden beri her sabah mezarlıkta,mezar bakımı ile uğraşıyorum.Annemle babamın ve 42 komşularının bakımıyla başladım.Sonraki gün bir yandaki sıradaki mezarların bakımını yaptım.Üçüncü gün şehitliğe geçtim.Üçü boş,34 şehidin mezarının bakımını yaptım.
16 yaşında vefat eden bir kızcağız var.50 sene önce vefat ettiği için kimsesi kalmamış olmalı ki geleni yok.Geçen seneden beri onunla ilgileniyorum.Dördüncü gün onun mezarını bakımını yaparken hemen baş ucundaki  en az elli yıllık dört mezarın da bakımını yaptım.En az on yıldan beri kimsenin ilgilenmediği mezarların hali içler acısı olmuştu.1938'de doğup 1963'te vefat edenMeliha Arıkan,1963'te vefat eden Veliyullah Olcay,1963'te vefat eden Kemal Oğuz,1942'de vefat eden, Darülfünun Arapça Müderrisi Merhum Bay Şevket Eşi Bayan Feride Bürkev(taşında böyle yazıyor)temizlendikten sonra bana bir de sürpriz gösterdiler.Bu eski mezarların her birinde on beş santim yüksekliğinde humuslu toprak oluşmuş,yani nereden toprak bulacağımı biliyorum artık.
Asıl sürprizi dönüş yolunda gördüm.
Bir yusufcuk yanından geçtiğim bir çama konuverdi.Kocaman ve de masmavi..İlk kez bu renk yusufcuk gördüm..
Sanki temizlenen mezarların sahibi olan ruhların bir jesti gibi geldi.Çünkü ben hayran hayran böceği incelerken hiç kaçmadan konduğu yerde kaldı.
Ramazan başlangıcı olunca,öğleden sonra da aile büyüklerine ziyaretler yapmak gerekti.Bunlardan birinde bir tanıdığın daha vefat ettiğini duydum.Böylece ramazan tebriğine bir de taziye eklendi.
Vefat eden kadıncağızın mevlidinin okunduğu gün evinin balkonuna bir karga gelip konmuş.Ev halkı ne kadar uzaklaştırmaya çalışsa da karga gitmemiş..Saatlerce balkonda beklemeyi sürdürmüş...
Annemin vefatından sonra  böyle bir şeye biz de şahit olmuştuk..Annemin defnedilişinin dört veya beşinci günü akşam üzeri balkona tırmanan bir sarman kedi saatlerce pencereden içeriyi gözlemiş,hatta içeri girmek için fırsat kollamıştı.Ertesi gün de balkon kapısının açık kaldığı bir an içeri girmiş,biz fark edene dek evin her yerini dolaşmış,sonra da taziye için gelen bir misafir grubunun yanında kucağıma tırmanıp uzanmış ve dakikalarca kucağımda yatmıştı.Sonra da geldiği gibi gitmiş,bir daha da görünmemişti.
O nedenle bu türlü hikayeleri önemli buluyorum.O karga, bence henüz vefat eden Sevim Teyze'ydi.Evini son bir kere ziyaret etti ve gitti.Tıpkı iki sene önceki kedi gibi..Annemin de evini son bir kere ziyaret ettiğini düşünürüm hep...