24 Mayıs 2022 Salı

Okuma Günlüğü

Şubattan beri okuduklarım üzerine yazmamışım.. Okumaya ara vermedim elbette.. Nedense dökümünü yapmamışım.. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasıyla birlikte elim Cengiz Dağcı'ya gidiverdi ve okul kütüphanesinde bulunan kitaplarını okudum..Badem Dalına Asılı bebekler,Onlar Da İnsandı,Korkunç Yıllar
Oradan Halit Ziya'ya geçtim..
Aşk-ı Memnu ve Kırık Hayatlar'ı tekrar okudum.. Onları bitirince Madam Bovary'i okuyarak klasikleri tekrar okuma rutinini sürdürdüm.. Sonra kütüphanede bulunan bir yazarın kitapları elime geldi.. Naşide Gökbudak.. Hiçbir kitabını okumamıştım..
Sıdıka Hanım adı ilginç geldi.. Okudum..
Sonra onun devamı sayılabilecek Atiye'yi okudum.. İlginçti.. Aynı yazarın Feraye'si de varmış bizde.. Şimdi onu okuyorum.. Ailesinin ,bu kadarı ancak filmlerde olur,dedirtecek hikayesinin kaleme almış.. Edebiyat lezzeti epey eksik ama sürükleyici olduğu kesin bu Elazığlı ve yazmaya epeyce geç başlamış yazarın kitaplarının..
Bir taraftan da kendi kitaplığımdan Halit Ziya'nın Kırk Yıl'ını çıkardım.. İki kitap arasında birkaç sayfa oradan karıştırıyorum..
Bu arada Bahaeddin Özkişi'nin Göç Zamanı adlı kısa hikayelerini bitirdim.. Bu yazardan ilk okumamdı.. Bazı hikayeleri ilginçti.. Arada okuyup da şimdi hatırlayamadığım kitaplar da olabilir.. Demek ki pek iz bırakmamışlar.. Şimdi sanıyorum okuma sırası Halide Hanım'ın kitaplarında olacak.. Hepsini yeniden okuyacağım..

11 Mayıs 2022 Çarşamba

Leylak Güzellemesi

Kardelenle başlayan bahar sevinci,sümbül,nergis,lale derken sonunda yerini leylaklara bıraktı.. Bir yıldır özlemle beklediğimiz leylak seremonisi,senfonisi başladı..
Dolayısıyla bu yıl da keyfini çıkara çıkara leylek mevsimini yaşıyoruz.. Çok şükür.. Üstelik havalar birden ısınıp zaten pek narin olan çiçekleri birden yakıp kavurmadı da.. Zaten on beş günlük saltanatlarını keyiflerince sürüyorlar..
Doya doya seyrettik,kokladık,fotoğrafladık.. Hatta şeker ve limon suyuyla yoğurarak kavanozladık.. Bakalım ne olarak kullanacağız ?..
Yaşadığımız şehirde neyse ki leylak severler pek çok.. Bahçeli her evin bahçesinde mutlaka leylak bulunuyor..
Mezarlıkta da bol bol leylak dikilmiş.. Dolayısıyla bu güzelim çiçeğin hayranı benim gibiler baharın bu günlerinde leylak sarhoşu olarak pek mutlular.. Ve yine şanslıyız ki evimizin bulunduğu sokaktaki birkaç bahçede de leylak var.. Bazıları artık ağaç olmuşlar..
Her akşam üzeri oradan geçerken gözlere burunlara renk ve koku ziyafeti.. Hatta yan sokağımızın adı Leylak Sokağı..
Ancak büyükşehir yayasından sonra bütün sokaklar gibi onu da cadde yapmışlar.. Ancak o sokakta da hiç leylak yok !..
Okul yolumda da epeyce leylaklı bahçe var.. Oktay Rıfat'ın güzelim dizelerini mırıldanarak aralarından geçiyorum: "Köşeyi tutan leylak kokusu Yakamı bırak geçeyim"
O enfes kokuları başka hiçbir şeye benzemiyor.. Fotoğrafları ise onların güzelliğini tam olarak yansıtamıyor ne yazık ki..
Bizim apartmanın bahçesi olmadığı için ancak başkalarının leylaklarını kokluyoruz.. Ama mezarlıkta annemin yanı başına bir beyaz leylak diktim.. Dört yıl önce enfes kokulu çiçeklerini vermeye başladı.. Tek üzüntüm ,bu yıl nedense tek bir çiçek vermesi.. Olsun, adım başı leylak varken tek üzüntüm bu olsun.. Seneye bu güzellikleri yaşamak yine nasip olsun..