27 Ekim 2024 Pazar

Zorba

Kazancakis'in ünlü eseri.. Ama ondan önce müteveffa Anthony Quinn'in ünlü performansını izlediğimiz filmi hatırlıyorum.. Kitabı sonra okumuştum..
Şimdi de bale olarak izledim.. Hem de nadir çıkan bir fırsatı yakalayarak.. DOB'da matine..
Keşke bunu daha sık yapsalar.. Bizim gibi gece gelme imkanı çok zor olanlar için ne büyük nimet olurdu.. Üstelik tıklım tıklım dolu bir salon, seyircinin de buna ne kadar rağbet ettiğini gösteriyor..
Sahneleme güzeldi.. Zaten nasıl kötü olabilir ki.. Şiirde söylendiği gibi.. "Çiçekli bir sahnedeki kelebekleri" seyrettik.. İki saat süresince..
Bir yandan da bildiğimiz eserin sahnede dansla,müzikle,koroyla yorumlanışını.. Koro çok iyi düşünülmüştü..
Sözleri hiç anlamasak da Marina'nın kara yazgısını,John'un içinde yaşadığı köydeki yabancılığını,Madam Hortans'ın yaşlılığın zavallılığındaki çaresizliğini,Zorba'nın hayat karşısındaki hep güçlü,dirençli duruşunu,köylülerin acımasız yaşam koşullarında acımasız olmak durumunda oluşlarını dans ve müziğin yanı sıra koroyla daha da hissedilir kılmışlar sahneye koyanlar.... İki perdelik oyun Madam Hortans.John,Marina.Manoli,Zorba'nın üzerinde yoğunlaşıyordu.. Özellikle John ve Zorba'nın..
Sergiledikleri performanstan gömleklerinin sırtlarına,saçlarının terli alınlarına nasıl yapıştığını takdirle izledik.. Bunca yorgunluklarını alkışla,bravolarla,ıslıklarla ödüllendiren seyircilerini de tam dört kez bis yaparak karşılıksız bırakmadılar.. Koca bir salon dolusu insan için keyifli iki saatti..
Emeği geçenlerin cümlesine yürekten teşekkürler..

14 Ekim 2024 Pazartesi

Öteki

Tiyatro sezonu açıldı.. Benim için de.. Fazla biletleri olan Sercan ve zarif Ayşenur'un daveti ile hafta sonu Cüneyt Gökçer'de izledik..
Öteki'yi.. Ayşegül Çelik yazmış.İsmet Numanoğlu yönetmiş.. Gürkan Çakıcı müzikleri üstlenmiş.. Beğendik,etkileyiciydi.. Özge Şenol kostüm ve dekoru.. Öteki'nin dışında ben kostümüm diye bağırıyordu.. Biraz özenti geldi bana açıkçası..
Oldukça uzun olan(iki saat kırk beş dakika) iki perdelik oyunda arada çıkanlar olması seyircinin biraz sıkıldığının göstergesi miydi, bilmem.. Ama bazı sahnelerin tekrar gözden geçirilmesinin yararlı olacağını düşünenlerdeniz.. Çok da gerekli olmayan bazı sahneler,bölümler çıkartılabilir.. Daha da derli toplu bir oyun olur hatta..
Konuya gelince..Biraz Frankeştein biraz Makbeth biraz Boş Beşik biraz Tepegöz esinlenmeleriyle biraz da günümüzün birbirine yabancılaşmış toplumlarında içlerinden olmayana karşı yok etme refleksinin harmanlandığı bir oyun izledik.. Çocuk sahibi olamayan bir ailenin erkeği Makbeth'in cadılarından yardım ister.Ceset parçalarından bir bütün yaratılır,canlandırılır.. Ama bir yaratık,"öteki"dir bu.. Adam ve kadın onu çok sever ama diğerlerinden sürekli esirgerler.. Sonunda kadın onu korumak isterken öldürülür..
Vicdan azabıyla çıldıracak gibi olan adam ve "öteki" orayı terk ederler,gittikleri yeni yerde kör bir avukat gençle tanışmaları hayatlarını çok etkileyecektir.. Oyundan en çok hatırlayacağım replik,"öteki"nin karşılaştığı herkese ilk olarak söylediği "Korkma,benim !" idi.. Yekdiğerine korkuyla,ürkerek ya da tiksintiyle bakan insanoğlunun birbirine nasıl davranması gerektiği mesajı veriliyordu oyunda ya da ben öyle anladım..