24 Nisan 2024 Çarşamba
Okuma Saati
Okuyup bitirdiğim kitapların dökümünü yapayım..
Suat Derviş'ten Çöken İstanbul,yine Suat Derviş'ten Yeniden yaşayabilseydik,Füruzan'dan tekrar okuduğum Benim Sinemalarım,yine Füruzan'dan Berlin'in Nar Çiçeği,Ayfer Tunç'tan Kırmızı Azap,yine Ayfer Tunç'tan Mağara Arkadaşları,Halide Hanım'dan Sevda Sokağı Komedyası ve yine Halide Hanım'ın Kerim Usta'nın Oğlu romanları..
Şimdi elimdeki de yine Füruzan'ın Yeni Konuklar'ı..
Suat Derviş'le başlayayım..
Çöken İstanbul,Suat Hanım'ın gazeteci olarak çeşitli gazeteler hesabına yaptığı röportajlarının kitap basımı..
İstanbul'un yoksullarının haberleri hepsi ve okudukça insanın içini acıtıyor..
1937'de yapılan bu röportaj dizileriyle sanki bir anlamda Cumhuriyet'in kurulması ile bu yokluklar içinde yaşayanların yaşamlarında bir şey değişmemiş ya da Cumhuriyet yoksul ve işsizlerin derdinin devası olamamış gibi bir anlam da çıkıyor..
Varlıklı bir aileden gelen Suat Hanım ve onun gibi Osmanlı dönemi zadeganlarından bazılarının hayatları Cumhuriyet sonrası bir çöküş olmuştu..
Belki bunun kırgınlığı yaşamına ve yazılarına yansımıştır,kimbilir..
Suat Hanım'dan okuduğum ikinci kitap Yeniden Başlayabilseydik bir aşk romanı..
Suat Hanım'ın birçok romanında olduğu gibi kendi yaşamından veya tanıdığı insanlardan izler taşıyor..
Füruzan'ın Benim Sinemalarım'ı bir öykü kitabı..
Oradaki incelikle yazılmış küçük,kırgın,kırılmış ,yoksul,kimsesiz insanların yüreğe dokunan öykülerini bir kez daha okudum..
Füruzan'ın Berlin'in Nar Çiçeği romanı ise bizim "Almancı"larımız üzerine..
Almanya'ya işçi olarak giden iki çocuklu bir Türk ailenin orada yerleştiği bir dairede komşuluk ettikleri yaşlı bir Alman hanımla giderek sıcaklaşan ilişkileri anlatılıyor..
Berlin'in Nar Çiçeği,Türk ailenin Berlin'de doğan üçüncü çocukları,sevimli bir kız bebek..
Yaşlı Alman hanım onu o kadar seviyor ki,o zamana kadar mesafeli olduğu aileyle yakınlaşmaları hep bu bebek üzerinden oluyor..
Ailenin,yaşlı hanımın,apartmandaki diğer sakinlerin anlatımları da Füruzan'ın bildiğimiz incelikli,derinlikli anlatımı..
Yine içe işleyen,dokunan bazen acıtan..
Sevdiğim yazarlardan biri olan Ayfer Tunç'un Kırmızı Azap'ı da öykü kitabı..
Bazı yönlerden onu da Füruzan'ın anlatımlarına yakın buluyorum ve onun için çok severek okuyorum galiba..
Mağara Arkadaşları ise ana karakter olarak bir apartmanı almasıyla enteresan..
Her bir dairesinde oturanların öykülerini okuduktan sonra apartmanın hepsini içine almasını haklı gördüm doğrusu..
Halide Hanım'ın Sevda Sokağı Komadyası ve Kerim Usta'nın Oğlu romanları,yazarın ne kadar kolaylıkla yaza.ildiğinin birer örneği adeta..
Bir de 1950-1960'lar Türkiyesinin birer fotoğrafı..
Kolaycacık okunan iki roman..
Diğerleri gibi..
19 Nisan 2024 Cuma
Yine Leylaklar...
Leylak mevsimi geldi..
Leylak âşıkları için düğünü,bayramı,cümbüşü,senfonisi,balesi..
İyi ki leylaksever bir şehirde yaşıyoruz..
Eski evlerin, apartmanların bahçelerinde mutlaka bir leylak fidanı dikilmiş,buranın iklimini sevdiği için serpilmiş,ağaca dönmüş..
Çiçeklerinin kısacık ömründeki nefis kokularının esintiyle salınışıyla burunlara koku;beyaz,mor ve adını verdiği leylak rengi çiçeklerinin enfesliğiyle gözlere renk ziyafeti sunuyor..
Her leylak mevsiminde de Oktay Rıfat'ın güzelim dizeleriyle geçiyorum yanlarından..
"Köşeyi tutan leylak kokusu,
Yakamı bırak,gideyim !"..
Keşke hiç bırakmasa yakamızı..
Ama o zaman da belki bu kadar düşkün olmaz,her sene açma zamanını sabırsızlıkla beklemezdik..
Hoş geldin leylak mevsimi,bir kere daha !..
Koklamaya,seyretmeye.fotoğrafını çekmeye bu yıl da doyamadık !..
17 Nisan 2024 Çarşamba
Trendeki Kız
Konya Devlet Tiyatrosu'nun oyunu..
Ankara'ya turneye geldiği geçen hafta sonunda Cüneyt Gökçer Sahnesi'nde izledim..
Paula Hawkings'in yazdığı eseri Ekin Tunçay Turan dilimize çevirmiş..
Zeki Gürdal Karaoğlu yönetmiş..
Küçük bir oyuncu ve kocaman bir emekçi kardosu olan oyunla ilgili aklımda pek bir şey kalmadığını,üstelik aradan sadece dört gün geçmişken, utanarak yazıyorum..
Demek ki,oyunun içine girememişim..
Bunda tiyatrodan çok sinevizyona yaslanmasının beni sinirlendirmesi de etkili olmuştur belki..
Filmleri de yapılan bir eserden tiyatroya uyarlanan Trendeki Kız'ın konusu kısaca şöyle:
Hayatıyla ilgili birçok sorun yaşayan,evliliği sona eren Rachel'in işine giderken bindiği trenin penceresinden gördüğü başka bir çifti dikkatle izlemesi,hayatını değiştirir..
İşinden de ayrılmasına rağmen sadece o çifti görmek için trene binmeye ve görebildiği kadarıyla o çifti tren penceresinden izlemeye başlar..
Sonra izlediği çiftten kadını başka bir adamla görür..
Çok şaşırır elbette..
Onları mutlu bir çift olarak görmüştür..
Sonra da hiç hatırlamadığı bir olay sonucu o kadın cinayete kurban gitmiş,kendisi de kan içindedir..
Ne olup bittiğini hatırlamamaktadır..
Sürekli tükettiği alkol de hafıza bulanıklığında bir etkendir..
Cinayeti araştıran polis onu sıkıştırdıkça bunalımı artar..
Finalde de bizi bir sürpriz beklemektedir..
Ancak bu sürpriz oyunu sahnede en önden izleyen bizler için o kadar acemice oynandı ki,doğrusu izlediğimiz oyundan hiç tat alamadan çıktık..
Ya da ben çıktım,diyeyim..
Yanımdan geçen genç izleyiciler heyecanla,pek etkilendiklerini anlatıyorlardı..
Onlar adına sevindirici.kendi adıma hayıflandırıcı bir izlemeydi kısacası..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)