12 Ocak 2025 Pazar

Lobotomobilin Üç Seferi

Hafta sonu izlediğim tiyatronun adı.. Bursa'dan Ankara'ya bir Haftalığına turneye gelmiş.. Küçük Tiyatro'ya misafir olmuş.. Aslında Medea Material'a olmazsa Kurtlar Sofrası'na gitmek iste(r)dim ama onlara bilet bulmak ne mümkün !.. Umduğumuzu değil bulduğumuzu izlemek durumunda kaldık..
George Brant'ın yazdığı oyunu Nazlı Gözde Yolcu çevirmiş,Ç.Umut Tanyolu yönetmiş.. Bir perdelik oyun bir saatte bitti..
Oyuncu kadrosunu oluşturan Halil Balkanlar,Melike Ergüzen,Kemal Okur,Baran Balkanlar,Ahmet Kızıl,Seren Bulut; mütevazı,eli yüzü düzgün bir oyun sundular.. Hafif bir interaktif havası ile ille kendini gösterme heveslisi birkaç seyircinin katılımıyla da ilgiyi biraz daha arttırdılar..
Amerika'da lobotomi uygulamasının öncüsü olan Dr.Walter J.Freeman'ın,ailesinin ve hastalarıyla onların ailelerinin dramlarının anlatıldığı bir oyundu..
Aklımda kalan genç oyuncu Baran Balkanlar'ın iyi performansı oldu..
Bir de sanırım beyin loblarını temsil eden sahne dekorları..

9 Ocak 2025 Perşembe

Gittikçe Artıyor Yalnızlığımız

"Hayata beraber başladığımız/ Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir/ Gittikçe artıyor yalnızlığımız" İki gün önce derste Cahit Sıtkı konusunu işlerken onun dizelerini bugün de Selim İleri için kullanacağımı bilemezdim.. Dün sabah radyoda öğle haberlerinde vefatı bildirildi.. O da mı,dedim kendi kendime.. Bir yandan da,aylar önce, bir televizyon programındaki son halini görünce ne kadar üzüldüğümü hatırladım.. Tekerlekli sandalyede,küçülmüş,neredeyse yamulmuş,ezik duruşunu.. İnsanların arasına böyle çıkmak istemezdim ama şartlar bölye gerektirdi,diyordu adeta hal diliyle..
Onun anlatımıyla ilk kez "Nişanlı Kız" öyküsüyle tanışmıştım.. Ancak Füruzan'da bulunabilen incelikli,kırılgan anlatımına bayılmıştım.. Bir de Hümeyra , Kadir İnanır ve Kamran Usluer'in rol aldıkları "Kırık Bir Aşk Hikayesi "(1981)filminin senaryosunu onun yazdığını öğrenince,"Nasıl da belli"demiştim.. Kartal Tibet ve Hale Soygazi'nin hayat verdiği "Bir Demet Menekşe "(1973) hele.. Ya yine Kadir İnanır'ın bu kez Selma Güneri ile birlikte canlandırdıkları, unutamadığım ,"Askerin Dönüşü"(1974).. İnsanın içine işleyen diyalogların onun kaleminden çıktığı besbelliydi.. Hayat ve zalim insanlar karşısında direnemeyen,yenilmeye mahkum insanların hikayelerini öyle hem iç acıtan hem akıldan çıkmamacasına etkili bir dille anlatan bu kalemi insan nasıl unutabilir? Sonraki yıllarda "Oburcuğun "başlıklı mutfak hikayelerinden oluşan denemelerini yayımladı.. Bir tanesini kardeşimin kitaplığında bulup okumuştum.. Bu kez hüznün yerini keyif almıştı ve elbette keyifle hatta hazla okunuyordu.. Okunmaya da devam edecek.. Işıklar içinde ol Selim İleri.. Gittiğin yerde yüzündeki hüzün ebediyyen silinmiştir umarım..