29 Ağustos 2014 Cuma

ZAFERE GİDERKEN Mangaldağı'nın Kekikleri

İlçemizin tanıtımı için belediyemizce  oluşturulan POTA adlı kuruluşun düzenlediği Sakarya Savaşı alanlarında tarih yürüyüşü yolu temalı etkinlik geçen hafta başladı.
Son derece anlamlı olarak tren garının önünde toplandık.Anlamlı çünkü,savaş sırasında her türlü sevkiyat buradan yapılıyordu.POTA'nın yöneticisi olan emekli asker bizi toplayıp belediyenin araçlarıyla ilk gün gezisini başlattı.İlk olarak 23 Ağustos cumartesi günü Alagöz Köyü Karargah Müzesi'ne gittik
Derslerimizde Kurtuluş Savaşı Edebiyatı'nı anlatırken sözünü ettiğimiz,Atatürk'ün Sakarya Savaşı'nı idare ettiği,komutanlarıyla birlikte günlerce kaldığı bu köyü ve kaldığı evi sonunda gördüm.O günleri,yaşananları bir de evin sahibi olan Ali Ağa'nın torunundan dinleme fırsatı bulduk.Tarihe tanıklık etmiş olan evin duvarları dile gelse diye düşündüm hep,evi gezerken...O telaşlı,koşuşturmalı,şimdi bize masal gibi gelen; kahramanlarına da masal kahramanı gibi bakılan zamanları şimdinin en hakiki tanığı olan duvarlardan dinlemek ne müthiş olurdu !
İkinci durağımız Malıköy İstasyon Müzesi idi.Bugün de faal olan Malıköy İstasyonu Kurtuluş Savaşı'nın yine en hakiki tanıklarından..Askere alınanlar,cepheye gidenler,cephane sevkiyatı,cepheden gelen yaralılar,hemen bitişikteki depodan dönüştürülen revirde ameliyata alınanlar,bahçede bekleyen gönüllüler,yaralılar,komutanlar,hiç bitmeyen,dinmeyen savaş trafiği...Nereye baksam savaşın anıları...Bir milletin,milletimizin Bağımsızlık Savaşı..O masal kahramanları buradan gelip geçtiler,hem de kimbilir kaç kez..Bazıları burada şehit oldu,burada toprağa verildi.Hele hava kuvvetlerimizin mütevazi barınağı da burası ve tabii şehit pilotlarımızın da..Yakıt kıt,uçağın kanatları için branda yok,yedek parça yok;yoklar içinde verilen bir kahramanlık destanı..
Üçüncü durağımız Zafertepe oldu.Atatürk'ün Sakarya Savaşı'nın sonuna doğru Duatepe'ye taarruz eden ordumuza komuta ettiği ünlü yer..Karapınar Köyü'nün hemen üzerinde yer alıyor.Yazık ki kafilede yer alan yaşlılar ve öğle güneşinin bastırması nedeniyle tepeye çıkamadık.Kısmet başka sefere..Ki ben kendim de gidebilirim.Köy yürüme mesafesi sayılır..Hele şu kavuran sıcaklar bir geçsin..
Son olarak Sakarya Anıtı'na geldik.Cumhuriyetimizin 50.yılı onuruna yapılan anıta geldik.Kafile başkanımız burada da bilgiler verdi ve ertesi günkü gezide buluşmak üzere dağıldık.
24 Ağustos pazar günü Mangaldağı'na gittik.Sakarya Savaşı'nda elimizden çıkan tepelerden biri bu..Buradan Türbetepe'ye çekilmiş,onu da kaybedince Çaldağı'na çekilmiş ve canımızı dişimize takarak direnmişiz.Kaybedilen tepeler de canlar pahasına elden çıkmış elbette...Yol üstündeki bütün köylerde ve yol kenarlarında adı sanı unutulmuş mehmetçiklerimizin mezarlarını gördük.Tam tespitleri henüz yapılmamış;ancak çalışmalar başlamış.
Mangaldağı bin üç yüz metrelik bir tepe..Askerlerimiz burada Yunanlılarla döğüşürken kendilerini koruyabilmek için siper bile kazamamışlar.Hem arazi çok taşlık siper kazmaya müsait değil,hem de gece Polatlı'dan hareket emri alan birlikler bizim otobüsle bir buçuk saatte aldığımız mesafeyi bir gecede almış ve tepeye varır varmaz da tepeyi savunmak için düşmanla döğüşmeye başlamış,yani siper kazmaya vakit de yok.Ancak çevredeki taşlardan bir barikat oluşturulabilmiş.Onların izleri bugün görülebiliyor..Bütün bunları kafile başkanı anlattı.Tepeye kan ter içinde tırmanan bugünün gezginleri olan bizler de o taşlara oturup çevredeki kekiklerin kokularını içimize çekerek dinledik.Her yer kekik...Kimsecikler gelmediği için kocaman olmuş,çiçeklenmişler..Acaba o gün de askerlerimiz düşman mermileri altındayken bu kekik kokularını mı içlerine çekiyorlardı ?Yoksa o hengamede kimsenin kekikleri görecek hali olmamış mıydı?Ama canlar pahasına kaybettiğimiz o tepede kimbilir hangi ana baba kuzularının kanları o kekiklerin de üzerine serpildi.Belki de o kekikler o nedenle bu kadar çok ve güzel kokuyor !Kimbilir..Dile gelseler neler neler anlatırlar o taşlar,bitkiler..şimdi huzurlu bir sessizlikte dinlenen o tepe...Mangaldağı.

12 Ağustos 2014 Salı

Sizin Hiç Tanıdığınız Öldü mü?

Bir kitabın adından alıntı yaparak yazmak istedim Hacı Gülcan'ın ölüm haberini...
Yoksa şöyle yazmak geçiyordu içimden:Mezarcıya mezar kazdılar..
Adı Hacı idi.Bu kadarını biliyordum,bir de şehir mezarlığında mezarcı olduğunu..
İki yılı aşkın süredir sık sık gittiğim mezarlıkta karşılaştığım insanlardan daha doğrusu görevli çalışanlardan biriydi..
Hamlet'teki mezarlık sahnesini canlandırabilecek derecede mezarcı rolüne uygun olduğunu düşünürdüm,kendi kendime..Ortadan uzun boyu,kocaman göbeği,bir nedenle özürlü gözü,haşin denebilecek kadar sert yüz ifadesi ile tam o rolün adamıydı bence ve zaten her gün bu rolü gerçek hayatında canlandırıyordu..
Geçen cumartesi ben her günkü ziyaretim için oradayken sabah selamlaştık,sonra ben ziyaretim sonrası biraz dinlenmek için oturduğumda yanımdan geçti.Biraz ilerdeki yeni bir mezarın yanına yer almış olan biri için 'hapis' diye adlandırdıkları hazır mezar yapmaya doğru gitti.Giderken de yanımda oturan yaşlı mezarcı Ali Dayı ile birbirlerine takıldılar,Kimin önce öleceğine dair..Giderayak Hacı son sözü söyleyip uzaklaştı"Ali Dayı sen bizi de gömersin gayri!"
Meğer doğru söylemiş.O gün onu sağ gördüğümüz son gün imiş.Herkesin oy verme telaşında olduğu gün o da yaşam savaşındaymış.Kalp krizi geçirmiş ve kurtarılamamış...
Dün mezarlığa gittiğimde,belediye işçileri,belediye personeli için ayrılan parselde çalışıyordu."Hayrola,yoksa cenaze mi var?"dedim."Evet,hani bizim mezarcı Hacı var ya,ona kazıyoruz burayı..O başkalarına mezar hazırlardı;biz de şimdi onun için hazırlıyoruz"dediler.İnanamadım.
Bu sabah o kazılan yerin yanına gittim.Açılan çukur doldurulmuş,baş ucuna adı yazılı tahta dikilmiş(Daha 49 yaşındaymış !),üzeri düzeltilmiş;artık o da mezarlık sakinlerinden biri olmuş bile..
Ben de mezarını suladım,dua ettim.Yarın da ilk yeşilliklerini dikeceğim.Toprağı bol,rahmeti bol olsun..Ama hala da aşağıdaki yoldan gelip"Hocam hoşgeldin,Allah kabul etsin!"diyecek sanıyorum.Güle güle Hacı,ışıklar içinde olasın  inşallah !

7 Ağustos 2014 Perşembe

Ziyaretçi

Dün seçim görevi nedeniyle evrak teslimi için eski mahallemizdeki bir okula gitmemiz gerekiyordu.Hazır o tarafa gitmişken eski komşularımızı da ziyaret ederim diye düşünerek işlerimi ayarlayıp evden çıktım.Her zamanki gibi yürüyerek gidip okuldan evrakı teslim aldım.Sonra da eski komşumuz Ayşe Teyze'nin kapısını çaldım.İnsanın habersizce gidip kapısını çalabileceği,güler yüzle karşılanıp sorgusuz buyur edildiği kapılarının olması ne güzel şey !
Evdeydi,zaten her zaman evde..Yaşlı,hasta,yürüyemiyor;ama bir anne ve nine olarak görevlerini asla ihmal etmiyor,şefkatini de...Ben de dahil herkese sevgi ve şefkat dağıtıyor..
Kocası Memduh Amca kısmi felç nedeniyle hastanedeymiş.Kendisi refakat edemediği için çocukları nöbetleşe hastaneye gidiyor,Ayşe Teyze de evdeki düzeni yürütmeye çalışıyor,torunlara göz kulak oluyor..
Oturduk epeyce,Eskilerden konuştuk..O unutamadığım eski komşuluk günlerimizden...Babam,annem rahmetlilerden..
Akşam üzeri kalktım.Giderken de evde kestiği makarnadan,kendi yaptığı bazlamalardan paketledi."Git evde bacınla ye !"diyerek..
Bugün de sabahki mezarlık ziyaretinden sonra eve gelen sütçüden sütü alıp pişirdim.Sonra da hazırlanıp,hastaneye Memduh Amca'yı ziyarete gideyim diye yola çıktım.Hastaneye gittiğimde Onlar da az önce taburcu olup gitmişler meğer..Yetişememişim.Artık telefonla selam söyledim.Ben de bir ay kadar önce ameliyat olan Gülşen Abla'ya gideyim bari deyip oraya yöneldim.Hastaneye yakın oturuyorlar..Evdelermiş.Yine ne zaman çat kapı gitsem güler yüzle karşılandığım bir ev..
Oturduk..Yine eskilerden konuştuk..Biraz da yeni dertlerden..Az önce de okula geldim.Hafta sonunda kendi okulumuzda sandık başında görevliyim.Hem neredeyim ona bakayım,hem de biraz klavye başında 'takılayım' diye girdim kapıdan içeri..Okul her zamanki yaz sakinliği içinde..ve de serinliği..Biraz da burada oyalanır sonra eve doğru yollanırım..Yoğurt mayalanacak,pazara çıkılacak,börek yapılacak..İşler beni bekliyor.

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Hay Bin Kunduz ASKİ !

Hafta sonundan bugüne mezarlık oldu kerbela..Çeşmelerin bakımı ve tamiri yapılıyormuş,bu nedenle suyu bir kesmişler, daha gelmedi..Üstelik tamir ettikleri çeşmedeki su kaçağı da aynen devam ediyor.
Çalışanlara da bir şey diyemiyorum;çünkü büyükşehir belediyesine bağlandığımız için su işlerine bakanlar Ankara'dan geleceklermiş!?!
Böyle kepazelik olur mu?"Biz bildiriyoruz arızayı ama Ankara'dakiler gelmiyor.Biz de kendi imkanlarımızla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz yine de.."diyor bizim belediye çalışanları..
Rezaletin daniskası..Su burada,arıza burada;tamir için Ankara'dan gelecekler de,Ankara'daki arıza ve bakımlardan da fırsat kalacak da, bizim de işimiz görülecek !Ölme eşeğim ölme..
Bunu hangi akıllı düşündü,bilmiyorum ama o aklıyla bu memlekete çok geliyor,başka bir memlekete transfer etsinler de  parlak fikirlerini biraz da orada yumurtlasın !
Bugünle üç gündür ben de sulanması gereken mezar ve çiçek,fidan için 250 metrelik mesafeden su taşıyorum.Fazla gücüm de olmadığı için her seferinde on litre suyu ancak getirebiliyorum.Bugün dokuz kere aynı mesafeyi gitmek zorunda kaldım.Sadece çiçekleri sulamak için..Birkaç da minik çam fidanını..Tabii bir de annemle babamın mezarlarını..Gölgede 35 derece sıcaklıkta zavallıcıklar kuruyuveriyorlar hemen...Dolayısıyla her sabah mezarlık yoluna düşmek zorundayız..Bir de su olmayınca..Hay bin kunduz ASKİ !!

1 Ağustos 2014 Cuma

Geçmiş Bayramınız Kutlu Olsun

Bir bayram daha geçti.Aile üyeleri,tanıdıklar ve öğrencilerimden oluşan ziyaretçi gruplarını ağırlayarak..Uzaklarda olanlarla telefon mesajları veya konuşmalarıyla iletişim kurarak..Eh,bundan iyisi can sağlığı..
Seneye kısmet olursa bir ramazan daha yaşarız,bir bayram trafiğini daha keyifle atlatırız inşallah.
Benim için iyi olan şeylerden biri de mezarlık ziyaretçilerinin arttığı bir bayram olmasıydı.Kandil gününden başlayarak arife ve bayram sonuna kadar mezarlık hep ziyaretçi doluydu.Elleri çiçekli ziyaretçiler mezarlarını ziyaret edip çiçek dikti.yabani otlarını temizledi.bakımını yaptı,suladı.Ama çiçeklerin her gün sulanması gerektiğini unuttu.Şimdi o çiçekler de kurumaya yüz tuttu.Benim 'mücavir alanım' içine girenleri suluyorum.Yani yolumun üzerindekileri..Diğerleri için ne yazık ki yapabileceğim bir şey yok.
Bütün ülkede var mıdır,bilmem ama şimdi bir hafta kadar 'geçmiş bayramın kutlu olsun'dönemindeyiz.Karşılaştığımız herkes bu cümleyi kuruyor.İster istemez siz de aynı şekilde karşılık veriyorsunuz..
Arife gününden beri bunaltan yaz sıcakları da berdevam tabii..Terleye terleye yaşıyoruz bugünlerde ve tüm doktorları memnun edecek kadar çok su içiyoruz..
Son olarak da dün mezarlık dönüşü gördüğüm kamyondan söz ederek bitireyim.İzmir plakalı kamyonun ön camına sıralanmış pelüş ayıcık,tavşancık,kediciklerden oluşan renk renk oyuncak dizisi tüm cam kenarını kaplıyor ve karşıdan çok sevimli duruyordu.Torunların hediyesi midir yoksa şoför amcanın çocuk ruhunun yansıması mıdır,bilmiyorum ama insanı gülümsettiği kesin.Umarım o kamyonu tekrar görürüz..