İlçemizin tanıtımı için belediyemizce oluşturulan POTA adlı kuruluşun düzenlediği Sakarya Savaşı alanlarında tarih yürüyüşü yolu temalı etkinlik geçen hafta başladı.
Son derece anlamlı olarak tren garının önünde toplandık.Anlamlı çünkü,savaş sırasında her türlü sevkiyat buradan yapılıyordu.POTA'nın yöneticisi olan emekli asker bizi toplayıp belediyenin araçlarıyla ilk gün gezisini başlattı.İlk olarak 23 Ağustos cumartesi günü Alagöz Köyü Karargah Müzesi'ne gittik
Derslerimizde Kurtuluş Savaşı Edebiyatı'nı anlatırken sözünü ettiğimiz,Atatürk'ün Sakarya Savaşı'nı idare ettiği,komutanlarıyla birlikte günlerce kaldığı bu köyü ve kaldığı evi sonunda gördüm.O günleri,yaşananları bir de evin sahibi olan Ali Ağa'nın torunundan dinleme fırsatı bulduk.Tarihe tanıklık etmiş olan evin duvarları dile gelse diye düşündüm hep,evi gezerken...O telaşlı,koşuşturmalı,şimdi bize masal gibi gelen; kahramanlarına da masal kahramanı gibi bakılan zamanları şimdinin en hakiki tanığı olan duvarlardan dinlemek ne müthiş olurdu !
İkinci durağımız Malıköy İstasyon Müzesi idi.Bugün de faal olan Malıköy İstasyonu Kurtuluş Savaşı'nın yine en hakiki tanıklarından..Askere alınanlar,cepheye gidenler,cephane sevkiyatı,cepheden gelen yaralılar,hemen bitişikteki depodan dönüştürülen revirde ameliyata alınanlar,bahçede bekleyen gönüllüler,yaralılar,komutanlar,hiç bitmeyen,dinmeyen savaş trafiği...Nereye baksam savaşın anıları...Bir milletin,milletimizin Bağımsızlık Savaşı..O masal kahramanları buradan gelip geçtiler,hem de kimbilir kaç kez..Bazıları burada şehit oldu,burada toprağa verildi.Hele hava kuvvetlerimizin mütevazi barınağı da burası ve tabii şehit pilotlarımızın da..Yakıt kıt,uçağın kanatları için branda yok,yedek parça yok;yoklar içinde verilen bir kahramanlık destanı..
Üçüncü durağımız Zafertepe oldu.Atatürk'ün Sakarya Savaşı'nın sonuna doğru Duatepe'ye taarruz eden ordumuza komuta ettiği ünlü yer..Karapınar Köyü'nün hemen üzerinde yer alıyor.Yazık ki kafilede yer alan yaşlılar ve öğle güneşinin bastırması nedeniyle tepeye çıkamadık.Kısmet başka sefere..Ki ben kendim de gidebilirim.Köy yürüme mesafesi sayılır..Hele şu kavuran sıcaklar bir geçsin..
Son olarak Sakarya Anıtı'na geldik.Cumhuriyetimizin 50.yılı onuruna yapılan anıta geldik.Kafile başkanımız burada da bilgiler verdi ve ertesi günkü gezide buluşmak üzere dağıldık.
24 Ağustos pazar günü Mangaldağı'na gittik.Sakarya Savaşı'nda elimizden çıkan tepelerden biri bu..Buradan Türbetepe'ye çekilmiş,onu da kaybedince Çaldağı'na çekilmiş ve canımızı dişimize takarak direnmişiz.Kaybedilen tepeler de canlar pahasına elden çıkmış elbette...Yol üstündeki bütün köylerde ve yol kenarlarında adı sanı unutulmuş mehmetçiklerimizin mezarlarını gördük.Tam tespitleri henüz yapılmamış;ancak çalışmalar başlamış.
Mangaldağı bin üç yüz metrelik bir tepe..Askerlerimiz burada Yunanlılarla döğüşürken kendilerini koruyabilmek için siper bile kazamamışlar.Hem arazi çok taşlık siper kazmaya müsait değil,hem de gece Polatlı'dan hareket emri alan birlikler bizim otobüsle bir buçuk saatte aldığımız mesafeyi bir gecede almış ve tepeye varır varmaz da tepeyi savunmak için düşmanla döğüşmeye başlamış,yani siper kazmaya vakit de yok.Ancak çevredeki taşlardan bir barikat oluşturulabilmiş.Onların izleri bugün görülebiliyor..Bütün bunları kafile başkanı anlattı.Tepeye kan ter içinde tırmanan bugünün gezginleri olan bizler de o taşlara oturup çevredeki kekiklerin kokularını içimize çekerek dinledik.Her yer kekik...Kimsecikler gelmediği için kocaman olmuş,çiçeklenmişler..Acaba o gün de askerlerimiz düşman mermileri altındayken bu kekik kokularını mı içlerine çekiyorlardı ?Yoksa o hengamede kimsenin kekikleri görecek hali olmamış mıydı?Ama canlar pahasına kaybettiğimiz o tepede kimbilir hangi ana baba kuzularının kanları o kekiklerin de üzerine serpildi.Belki de o kekikler o nedenle bu kadar çok ve güzel kokuyor !Kimbilir..Dile gelseler neler neler anlatırlar o taşlar,bitkiler..şimdi huzurlu bir sessizlikte dinlenen o tepe...Mangaldağı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder