Yeni sezon oyunlarından biri de Ülker Köksal'ın yazdığı Sacide..
Yaşı geçkince bir ev terzisi kızcağız olan Sacide'nin evlenebilme,kendi yuvasının hanımı olabilme çabasının işlendiği oyunda giderek onun birey olarak kendi değerinin farkına varabilmesini de izleriz..
Yıllar önce ben de öğrencilerimle sahnelemiştim..
Ezik,ezilmiş bir kızın giderek başını dik tutmayı öğrenmesinin hikayesini sevmiştim..
Bu sezon sahneye konulduğunu görünce de 'benim Sacidem'le gidip izlemek istedim..
Şimdi artık yetişkin bir hanım olan eski öğrencim,yeni meslektaşım Zeliha'yı aradım..
İkimize de uygun olan zaman geçen pazar matinesiydi..
Gittik,izledik..
Oyunu bildiğimiz için bizim açımızdan bir sürpriz yoktu..
Oyunculuk açısından da çok 'kuş konduracak' bir yorum yapılmamıştı..
Kadın seyircilerin beğenerek izleyecekleri bir oyun olduğunu söyleyeyim..
Pervin Ünalp'in yönettiği bir oyun olarak merakla beklemiştim halbuki..
Dekor ve kostümlere çok özenilmiş bir oyun çıktı sadece karşıma..
Bu nedenle Murat Gülmez'i dekoru için,Sena Pınar Sum Özdamar'ı kostüm için kutlamak gerek..Musa Göçmen'i de arada işittiğimiz içe işleyici müzik için..
Umarım beğenilir ve uzun süre sahnede kalır,diye de ekleyeyim yine de..
Bizimki, yani on altı yıl önce öğrencilerimle sahnelediğimiz yorum daha samimi geldi bana ve Sacide'me yani Zeliha'ya..
Kol kola yürüyüp çıktık oyundan,dilimizde anılarla..
18 Ekim 2016 Salı
17 Ekim 2016 Pazartesi
Rumuz Goncagül
2016-2017 tiyatro sezonunu açtım..
Cumartesi matinesinde Şinasi Sahnesi'ndeydim..
Bu sezonun yeni oyunu Rumuz Goncagül'ü izledim..
Nasıl buldun,denilirse..
Yapay buldum,diyeyim..
Son iki yıldır hep bu hisle ayrılıyorum tiyatro salonlarından..
Laf kalabalığına,gargaraya getirerek seyirciyi güdürme çabasından bir türlü vazgeçmiyorlar..
Yönetmenlere böyle bir emir mi veriliyor acaba,diyesim var..
Çıkışta genç bir seyirci"Hiç de ahım şahım bir oyun değildi"deyince,hele şükür,dedim..
Yoksa bende bir tuhaflık olduğunu düşünmeye başlayacaktım..
Bilmeyenler için kısaca özetlemek gerekirse,geçim sıkıntısı çeken bir annenin kızını evlendirmek için gazete ilanıyla koca bulma çabası ve içine düştükleri durumun anlatıldığı bir oyun Rumuz Goncagül..
Haksızlık etmeyeyim,on sekiz kişilik oyuncu kadrosu ellerinden geleni yaptı.
Sekiz kişilik orkestra da iyiydi...
Dekor ve kostüm de gözleri okşayacak şekilde tasarlanmıştı..
Kostümler,son zamanlarda moda olduğu üzere, dönem giysisi olarak(1970'li yıllar)düşünülmüştü..
Genç seyirciler ilgiyle ve eğlenerek izlemişlerdir;benim gibiler ise o günleri anarak izledik..
Anne rolündeki Dilara Keyf Günüç'ü ise daha fazla izlediğimi söylemeliyim..
Rolünün altından kalkmakta en başarılı olan oydu..
Yapaylık hissini en az veren de..
Eşi Kemal Günüç orkestrayı yönetirken, o da sahnede 'döktürüyordu'..
İzlenebilir bir oyun ama iz bırakır mı?
Zannetmiyorum..
Cumartesi matinesinde Şinasi Sahnesi'ndeydim..
Bu sezonun yeni oyunu Rumuz Goncagül'ü izledim..
Nasıl buldun,denilirse..
Yapay buldum,diyeyim..
Son iki yıldır hep bu hisle ayrılıyorum tiyatro salonlarından..
Laf kalabalığına,gargaraya getirerek seyirciyi güdürme çabasından bir türlü vazgeçmiyorlar..
Yönetmenlere böyle bir emir mi veriliyor acaba,diyesim var..
Çıkışta genç bir seyirci"Hiç de ahım şahım bir oyun değildi"deyince,hele şükür,dedim..
Yoksa bende bir tuhaflık olduğunu düşünmeye başlayacaktım..
Bilmeyenler için kısaca özetlemek gerekirse,geçim sıkıntısı çeken bir annenin kızını evlendirmek için gazete ilanıyla koca bulma çabası ve içine düştükleri durumun anlatıldığı bir oyun Rumuz Goncagül..
Haksızlık etmeyeyim,on sekiz kişilik oyuncu kadrosu ellerinden geleni yaptı.
Sekiz kişilik orkestra da iyiydi...
Dekor ve kostüm de gözleri okşayacak şekilde tasarlanmıştı..
Kostümler,son zamanlarda moda olduğu üzere, dönem giysisi olarak(1970'li yıllar)düşünülmüştü..
Genç seyirciler ilgiyle ve eğlenerek izlemişlerdir;benim gibiler ise o günleri anarak izledik..
Anne rolündeki Dilara Keyf Günüç'ü ise daha fazla izlediğimi söylemeliyim..
Rolünün altından kalkmakta en başarılı olan oydu..
Yapaylık hissini en az veren de..
Eşi Kemal Günüç orkestrayı yönetirken, o da sahnede 'döktürüyordu'..
İzlenebilir bir oyun ama iz bırakır mı?
Zannetmiyorum..
10 Ekim 2016 Pazartesi
Yaşlıyım,Kederdesin,Yaslıyız
Hafta sonlarında,tanıdığım birkaç şehit ailesini,aile dostlarını,eski komşuları ve huzurevini ziyaret ettim..
Okul sezonu açıldı,yoğun sayılabilecek bir programım var..
Yoğunluğum giderek artmadan,kış günlerinin kısalığı işleri iyice sıkıştırmadan bitirmek istediğim ziyaretlerimi tamamladım..
Her ziyaretten de biraz buruk ayrıldığımı eklemeliyim..
Şehit annelerinin gözyaşları hiç dinmiyor elbette..
Oğlunu yedi yıl önce şehit veren de,yedi ay önce şehit veren de aynı gözyaşları yanaklarından süzülerek yaşıyor..
Yürekteki yangını ise tarif bile edemiyorlar..
Aile dostlarımız,eski komşularımıza gelince hepsi yaşlanmışlar..
Kapılarını çalanların az olmasından,çocuklarının hoyratlığından,kendilerindeki alınganlığa incelikle yaklaşmamalarından şikayetçiler..
Ağızlardaki dua ya da dilek hep aynı:"İki gün yatak,üçüncü gün toprak!Sen yataklara yatırıp da kapılara baktırma,oğlum kızım dedirme Allahım!"
Huzurevindekiler de çok farklı değiller..
Onlarınki çocuklarının ilgisizliğinden yakınmayı da içeriyor..
Kendilerine evlerinin bir köşesini açmak yerine huzurevine göndermeyi uygun gören çocuklarına kırgınlıkları yüzlerine işlemiş..
Ziyaretlerimden memnun oldular..
Ben de hepsini bir kere daha görmekten çok memnun oldum..
Bir dahaki sefere bakalım kimler,hangimiz hayatta olacağız da görüşeceğiz?
Okul sezonu açıldı,yoğun sayılabilecek bir programım var..
Yoğunluğum giderek artmadan,kış günlerinin kısalığı işleri iyice sıkıştırmadan bitirmek istediğim ziyaretlerimi tamamladım..
Her ziyaretten de biraz buruk ayrıldığımı eklemeliyim..
Şehit annelerinin gözyaşları hiç dinmiyor elbette..
Oğlunu yedi yıl önce şehit veren de,yedi ay önce şehit veren de aynı gözyaşları yanaklarından süzülerek yaşıyor..
Yürekteki yangını ise tarif bile edemiyorlar..
Aile dostlarımız,eski komşularımıza gelince hepsi yaşlanmışlar..
Kapılarını çalanların az olmasından,çocuklarının hoyratlığından,kendilerindeki alınganlığa incelikle yaklaşmamalarından şikayetçiler..
Ağızlardaki dua ya da dilek hep aynı:"İki gün yatak,üçüncü gün toprak!Sen yataklara yatırıp da kapılara baktırma,oğlum kızım dedirme Allahım!"
Huzurevindekiler de çok farklı değiller..
Onlarınki çocuklarının ilgisizliğinden yakınmayı da içeriyor..
Kendilerine evlerinin bir köşesini açmak yerine huzurevine göndermeyi uygun gören çocuklarına kırgınlıkları yüzlerine işlemiş..
Ziyaretlerimden memnun oldular..
Ben de hepsini bir kere daha görmekten çok memnun oldum..
Bir dahaki sefere bakalım kimler,hangimiz hayatta olacağız da görüşeceğiz?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)