3 Ekim 2025 Cuma

"İspanya'daki Şatolarımız"8

SEVİLLA'DAN MADRİD'E KURTUBA'DAN CORDOBA'YA
İspanya gezisinin altıncı günündeyiz.. Sevilla'da.. Bu sabah da Madrid'e doğru yola çıkacağız.. Yol üzerinde olan Cordoba'ya yani Kurtuba'ya da isteyenler için uğranılacak.. Hiç istemez miyiz?..
İki saat kadar süren yol boyunca manzaramız altı gündür hep aynı.. Zeytin ağaçları,badem ağaçları,hasadı yapılmış buğday tarlaları,bostanlar,sulama amacıyla yapılmış göletler,damla sulama boruları.. Uzaklarda makilikler,ormanlar.. Guadalquivir (Vadi'il Kebir)Nehri'nin kıyısındaki bu güzel şehir gemileri yakarak İspanya topraklarına geçen Tarık Bin Ziyad'ın başkenti olmuş.. İspanyolca'da Arapça'dan geçen 4000 kelime varmış.. Bu nehrin adı da onlardan biri.. Sokak isimlerinde,meydan isimlerinde,şehir isimlerinde yaşıyor bu kelimeler.. El Kasım,El Musaffar,Al Vandal(Endülüs) birkaç örnek.. Berberi bir köle olan Tarık Bin Ziyad'ın 711'de Toledo'yu fethiyle giriştiği mücadele nerelere doğru gitmiş,tarihi nasıl değiştirmiş.. Pern'e kadar ilerleyen Arap mücahitleri Şarlman'ın ordusu durdurmuş.. Fransız destanı "Rolland'ın Türküsü"(Chanson de Dolland) bu konuyu işliyor.. 757-1231 arasındaki Endülüs Emevi Devleti ne büyük bir kültür hamlesi yaratmış.. Bütün İspanya'da görülüyor bu..
Cordoba'ya geldik.. Şehrin kıyısında,nehrin kenarında durduk..
Bir köprüyle şehre bağlanan Cordoba Camisi ve çevresini önce karşıdan seyrettik.. Sonra köprüyü geçtik..
Bu arada aşağıda gürül gürül akan nehre de bir göz attık elbette..
Zaten kafamızı çevirdiğimiz her yer su,yeşil,tarihin içinden gelmiş yapılar,sokaklar,şehirler..
Korumaya,yaşatmaya gösterilen özeni hem imrenerek izliyoruz hem de kendi ülkemizde tarihi koruma adına yapılan yanlışlıkları hatırladıkça içimiz buruluyor..
Kurtuba Camisi içinde de bir zamanlar böyle bir vandallık icra edilmiş yazık ki..
Şehir Müslümanların elinden tekrar Hristiyan mülkiyetine geçince caminin orta yerine kocaman bir kilise kondurmak isteyen zamanın yetkilileri ilk zılgıtı da kraldan (Şarlman)iltifat beklerken işitmişler.. "Böyle eşsiz bir yapıyı olduğu gibi korumak varken zaten örneği her yerde bulunan bir yapıyı(kiliseyi) bunun içine kondurmak nasıl affedilmez bir hatadır?"
Hakikaten o güzelim caminin içine görgüsüzce kondurulan kilise çok eğreti duruyor ve her yerde söylendiği gibi caminin asıl yapısındaki ışık ve rüzgar dağılımını bozacak konumda yerleştirildiği için cami estetiğini ve ferahlığını da yok etmiş..
Hristiyanlık adına ne varsa fresk,tablo,heykel,ahşap işi,cam işi,altın gümüş işlemeli eşya yığın yığın..
Caminin sakin,dingin,sade,yalın dolayısıyla zarif hali böylece daha da ortaya çıkmış..
Fakat olmadık yerden camiyi böldükleri için ışığın kesilmesi nedeniyle epey loş bir ortam oluşmuş..
En güneşli havalarda böyle olursa bulutlu havalarda alacakaranlık oluyor demektir.. Yazık olmuş..
Çok beğendiğimiz, içine sokuşturulan kilisenin bozduğu ahengine üzüldüğümüz camiyi ve tabiî kiliseyi gezdik,fotoğraflar çektik,içerde çığlık çığlık koşuşturan çocuklara gülümsedik..
Asıl halindeyken kimbilir nasıl ferah,havadar bir yapıydı Kurtuba Camisi.. Ama yine de yaşlı ve bilge bir insan gibi gelenlere güzelliğini sunuyor..
Kiliseden değil ama camiden etkilenerek ayrıldık.. Camiyi iyice gölgelemek için yeri göğü inleten sesleriyle çan kulesine gülümsedik.. O yine bir minare çünkü.. Çanlarını delice bir hırsla çalsa da.. Kurtuba'da..