Bu kez kemik sintigrafisi için..
Ondan üç gün önce kontraslı mrg için..
Ondan bir hafta önce mr için..
Artık boş vakitlerimde hastanelerdeyim yani..
Sol bacak kasılmasıyla başlayan hikaye bakalım nerelerde bitecek?
Sabah onda nükleer tıp önünde başlayan bekleme çilesi öğleden sonra üçte mr masasında göğsüme bırakılan bir kağıt ve damarlarımda,sanırım,hala dolaşan radyoaktif maddeyle bitti..
Koca bir bekleme salonunda oturup bekleyen biz kader mahkumlarının yabancılığı, adlarımız okunarak içeri alınıp damarlarımıza enjekte edilen (eskiden zerk edilen derdik) radyoaktif maddeden sonra( kapatıldığımız desem yalan olmaz)radyasyon bölgesi odasında geçecek üç buçuk saatlik bekleyişle, zorunlu ahbaplığa döndü..
Dışarda birbirini hiç tanımadan yan yana oturan bizler içerde dertleştik,söyleştik,birbirimize yaklaştık..
Dışarda bizi bekleyen yakınlarımıza ya sabır çektiren uzun saatler bizim için sohbet ve dert dinleme seansı oldu..
Ah ne dertler,ne hastalıklar varmış meğer,benimkine çok şükür dediren!
Bu arada sürekli su içiyor ve tuvalete taşınıyoruz..
Biz radyasyon yayar canlılar için koridorun sonuna itilmiş bekleme salonunun bir bölümü de iki kabinli tuvalet olarak düzenlenmiş..
Kadın ve erkek ayrımı olmaksızın aynı tuvaletleri kullandık hiç çekinmeden ve hastalığın zorunlu yakınlaştırmasıyla..
Neredeyse yirmi dakika arayla yapılan bu tuvalet ziyaretleri arasında da sohbetler hiç kesilmedi elbette..
Kimi bizden uzak duran,kimi yaklaşmaktan çekinmeyen sağlık görevlileriyle olan hallerimiz de başka bir komediydi..
Sonunda bedenimizde yaymaya devam ettiğimiz radyoaktif maddeyle şehre ve evlerimize dağıldık..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder