Bir yandan plak kaydından şarkıyı dinliyorum..
Bir yandan gazetedeki haberi okuyorum..
Ve fotoğraflarına bakıyorum talihsiz kızın..
Adı Serpil,soyadı Durmuş..
Henüz 25 yaşındaymış..
Martın 27'sinden beri kayıpmış..
Sonunda bulunmuş..
Cesedi..
Henüz iki yaşındayken babasını kaybeden kızcağızın bir de erkek kardeşi varmış..Tekrar evlenen annesinin yeni kocası sadece bir çocuğa bakacağını söyleyince anne,oğlunu yanına alıkoyup küçük kızı evlatlık vermiş..
Ancak kaderin oyunu bitmemiş..Bu kez de evlatlık olarak alan ailenin kadını ölmüş..Adam yeniden evlenmiş ama bu kez adam da ölmüş..Böylece Serpil'i evlatlık alan aileden geriye adamın yeni eş olarak aldığı iki çocuklu dul kadın kalmış..
O sıralarda artık beş yaşındaki kızcağız da kalan ömrünü o yabancılarla yaşamak durumunda kalmış..
Fotoğraflarından gördüğüm ise acılarla kavrulan bir çocuk yüzü..
Okuyoruz..
Küçücük yaşlarda yaşanan travmaların nelere yol açabileceğini..
Babası ölen,annesinin terk etmek zorunda kaldığı,evlatlık olarak başladığı yeni hayatı da türlü kopmalarla dolu geçen bir kız çocuğu kendini toparlayamazsa,hele de kolundaki dövmeden anlaşıldığı gibi,hassas yaradılışı yaralı kalbine eşlik ederse..
Hayata tahammül edememiş..
Defalarca kendini yok etmeye kalkmış..
Onu yok sayanlara ve kaderine inat..
Ölümü de kimsesizler mezarlığında,kimliği teşhis edilemedi olacaktı..
Eğer..
Evlatlık alan adamın son karısı ortaya çıkıp kayıp ilanı vermese..
Ve kimliği bilinemeyen bir cesedin kolundaki dövmeden onu teşhis etmeseydi..
Sonunda cesedi teşhis edilen evlatlık Serpil'i morgdan almaya gelenler arasında öz annesi de varmış..
Haberin son cümlesi de şu:
Buruk Mezarlığı'nda toprağa verildi..
Ömrü burukluk içinde geçen bir kızcağız için ne de uygun bir son mekan ismi..
Kendini sevmeyenlere inat,şiiri ve şairleri çok seven kızın kolundaki dövmede yazdırdığı isim
19.yüz yılın romantık Rus şairlerinden Vasily Zhukovsky..
Plak hala dönüyor Hülya Kırbağ'ın yumuşacık sesiyle:
"Kalmasın takatin/Beklemekten senin de /Geleceğim diyordun/Dört mevsimin birinde
Kendimi unuturdum/Bakınca gözlerine/Başımı koyardım/Yumuşak dizlerine"
Takati kalmayıp da gidenlere..
Bir de..
Beş yıl önce bugün son nefesini veren anneme..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder