Belgesel kanallarından birinde bir süredir yayınlanan reality'lerden ..
Dünyanın farklı ülkelerinden mültimilyarder kişiler yine dünyanın farklı ülkelerinde çok yoksul bölgelere bir haftalığına gidiyor..
İyilik yapabilecekleri kişi veya kuruluş arıyorlar..
Kimliklerini gizleyerek..
Böylece karşılarındaki insanları hakiki yaşantılarıyla tanımış oluyorlar..
Biraz şipşak mucize gibi görünüyor başlangıçta..
Ancak birkaç gün bile yetiyor..
Hakiki insanlık henüz ölmedi,demeye..
O yoksulluğun içinde bile o kadar insani nitelik var ki..
Kamboçya'da,İngiltere'nin yoksul mahallelerinde,Uganda'da,Bulgaristan'da,Tibet'te..
Toplam dokuz milyarder ve onların gideceği dokuz bölge seçilmiş..
Herbiri işini,evini, ailesini ve de kimliğini bir hafta için bırakıp insanları tanıma yolculuğuna çıkıyor..
Sonuçta dünyada tahmin edemedikleri kadar yoksulluk olduğunu bizzat görme ve yaşama tecrübesinden geçiyorlar..
Karşılarındaki insanların o yoksulluk içinde yaşama gücü ve direnci bulmasına yardımcı olan yürekli ve insanlık cevheri büyük kişileri tanıyor,onların her türlü olumsuzluk ve yokluğa rağmen çevrelerine ışık,umut ve hayat taşıdıklarına şahit oluyorlar..
Örneğin Kamboçya'nın bir köyündeki yerli halktan bir genç,yanındaki bir Batılı genç kadınla birlikte bir okul yönetiyorlar..
Çocuklar çok uzak mesafelerden bu okula geliyorlar;çünkü hem eğitim görüyorlar hem de aldıkları eğitim karşılığında tek gıdaları olan pirinç almaya hak kazanıyorlar..
Okulu yönetenler de bu pirinci bin güçlükle çevreden temin ediyorlar..
Aileler o kadar yoksul (ve kalabalık) ki,çocukların getirdiği o pirinç onların tek yiyecekleri..
Ve çocuklar yine de o kadar aç ki,lağım suyuyla karışık birikintiden canlı namına ne bulabilirlerse onu yiyerek açlıklarını bastırabiliyorlar..
Bunlara şahit olan İngiliz milyarder hanım,elbette çok etkileniyor ..
Önce yapabileceklerini planlıyor ve kolları sıvıyor:
Önce bütün öğrencilere bir yıl yetecek pirinci satın alıp okula teslim ediyor..
Uzak mesafelerden gelen öğrencilere bisiklet alarak onları yürümekten kurtarıyor..
Okulun tüm ihtiyaçları için bir fon kurup ülkesindeki yardımseverleri seferber ediyor..
Böylece dünyanın bir bölgesindeki küçük bir topluluğun derdine derman oluyor..
Asıl kazanan ise kendisi oluyor elbette..
Onu bağrına basan ve tüm yoksulluklarına rağmen onu ağırlamaya çalışan insanların sıcaklığını yaşıyor..
Ya da milyarder bir Amerikalı,Uganda'da yoksul bir köyde geçirdiği bir hafta içinde bütün köyün tek su kaynağının yakındaki bir mikroplu gölet olduğunu ve çocukların bu nedenle sık sık öldüğünü öğreniyor..
Çocukların eğitimi için çaba sarf eden ama sağlıklarını koruyamayan yoksul köy halkına en iyi yardımın yakındaki su kaynağından borularla köye su getirmek olduğunu anlayınca kolları sıvıyor ve boruları döşetip,bütün köye yetecek bir depo yaptırıyor..
Böylece ilk kez temiz su içme imkanı bulan köy halkının minnetini kazanmanın ötesinde bir yol açıcı oluyor..
Diğer köyler de aynı şekilde kendi köylerine temiz su getirebilmek için yola çıkıyorlar..
Dünyanın bir küçük noktasında da hayatlar değişiyor..
Böylece kendileri için küçük ama o yoksul bölgeler için çok büyük olan yardımlarla pek çok hayat ve aslında gelecek kurtarılmış oluyor..
Üstelik kendileri de hiç tanımadıkları dünyalara girerek,daha çok para kazanmak için değil,bir bölge halkının biraz daha iyi koşullarda yaşayabilmesi için çabalamanın tatmin edici hallerini yaşama fırsatı buluyorlar..
Umarım devam eden bir proje olur..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder