Geçen ekim ayında şehit olan Yüzbaşı Ozan Özgür Çevik'in ablasının evindeydim..
Kızı okulumuzun öğrencisi..
Acının biraz olsun yatışmasını beklediğim için , gecikmiş bir taziye ziyaretiydi..
Ama hiç yatışmamıştı acı da gözyaşı da..
Dördü kız,ikisi erkek altı kardeşlermiş;ziyaretine gittiğim hanım da en büyük çocuk ve ablaymış..
Ailenin en küçüğüymüş Özgür Yüzbaşı..
Doğal olarak, tekne kazıntısı olduğu için, en sevileni de..
(Boğazımda bir yumru)
Askerlik mesleğini aşkla,onurla ,fedakarlıkla sürdürmüş yıllarca..
Geriye de aileye kazandırdığı onur ve acı kalmış..
Ablası zaman zaman ağlamaktan tıkanarak anlattı..
"Uçaktan cenazesi tabutla indirilirken bavullarına da selam verildi kardeşimin.."
(Boğazımda bir yumru daha)
Bavullardan çıkan elbiseleri ve botları öylece duruyor..Kardeşim o botları kokluyor hala..Hiçbir eşyasını da verdirmiyor kimseye.."
(Bir yumru daha)
"Asker elbisesinin cebinden bir ceviz çıktı,yiyemediği.."
(Bir tane daha)
"Aliağa halkı günlerce evimize taşındı..Tencerelerle yemek taşıyıp misafirlerle ilgilendi..Üstelik hiçbirini tanımıyorduk..Şehidimizin ailesi diyerek bizlere kucak açtılar,sahip çıktılar..Aradan beş ay geçmesine rağmen hala evimiz hal hatır soran yetkili,yetkisiz Aliağa halkıyla doluyor,annem,babam yalnız bırakılmıyor.."
(Yumrulara bir de geç kalmışlığın utancı eklendi)
"Şimdi her şehit haberini duyduğumda yeniden, yeniden kahroluyorum,acı hiş eksilmiyor.."
(Sessizce yumruların gitmesini bekliyorum ki konuşabileyim)
İki saat boyunca ağladı,anlattı;anlattı,ağladı..
Sabır temennisinden başka ne denilebilir?
Oğlu Abdullah'ı sekiz yıl önce şehit olarak toprağa veren Fatma Hanım farklı mı?
Ya üç ay önce askere giden oğlu Şahin'in cenazesinin gelmesiyle adeta yaşayan ölüye dönüşen Ayşe Hanım?
Ya da on dört ay önce toprağa giren şehit kocası Cüneyt'in mezarında hıçkırıklara boğulan Serap Hanım..
Bildiğim,tanıdığım diğer şehit anneleri,eşleri,çocukları,kardeşleri farklı mı?
Acının dili her yerde aynı..
Onlar da bayrağa sarılı tabutun ardından yürümediler mi?
Sevdiklerinin cebinden çıkan son yadigarla hıçkırmadılar mı?
Hala kokusunu taşıyan eşyalarını öpüp koklamadılar mı?
Sonsuz bir ayrılığın acısıyla kavrulanları nasıl teselli edebilir insan. saygılı bir sessizlikle onları dinlemekten gayrı?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder