15 Haziran 2021 Salı
Güzel Kokulu Ruhlar Gölünün Kadınları
1993 yapımı bir Çin filmi..
Dün TRT2'de izledim..
Konusu itibariyle ilgimi çekince filmin sonuna kadar ekranın önünden kalkmadım..
Orta yaşların başındaki bir kadın köyünde küçük imalathanesinde ürettiği susam yağını hem köyünün halkına hem kentte satmaktadır..
Kentteki satışta kocasının kardeşi yardımcı olmaktadır..
Kendisinden yaşlı,bastonla aksayarak dolaşan,meyhaneden çıkmayan bir kocası,yirmilerinde ama akıl fukarası bir oğlu,on iki yaşlarında bir kızı vardır..
Köyünde sevilen,sayılan bir kadındır..
Bir üzüntüsü,geceleri çişe tuttuğu,sonra da oyuncak bebeği ile uykuya yatırdığı zeka özürlü oğludur..
Onu evlendirme fikrine kapılır;böylece biraz daha durulacağını umar..
Bir gün imalathanede çalışırken evinin önünde bir araba durur..
Köy halkının kapı önüne yığılmasına neden olan bu misafir bir Japon işkadınıdır..
Çin'e yaptığı ziyarette bu susam yağını tesadüfen tatmış,çok beğenmiş,nerede üretildiğini sormuş ve kendisiyle tanışmak üzere yanında bir tercüman ile köyü ziyarete gelmiştir..
Bu konuda yine kocasının kardeşi devreye girmiş,iki tarafı buluşturmuştur..
Misafirini susam yağı atölyesine götüren kadın daha sonra onu köyün kıyısında bulunduğu gölde tekne gezintisine çıkarır..
Bu arada gölün efsanesini anlatır..
Bir zamanlar iki genç kız bu gölde boğulmuşlardır..
Bedenleri gölden çıkarılıp gömülmüş,ruhları ise turna kuşları gibi gölün üzerinden uçmuştur..
Üç kaynağın aktığı gölün suyunun susam yağına benzersiz tadını verdiğini de ekler..
Japon işkadını çok etkilenir,işbirliği teklif eder..
Böylece üretilen susam yağı Japonya'da da satılacak,ayrıca atölyeye yeni sanayı ürünü makineler gelecek,üretim de kazanç da artacaktır..
Hatta Japon işkadını onu kentte bir yağ fabrikasına götürür,makineyle üretimin kolaylıklarını görmesini sağlar..
Bütün bu gelişmeler küçük bir aile işletmesinden daha düşük ölçekli bir üretim atölyesine doğru gelişmesini sağlar köydeki kadının ve ailesinin..
Böylece kafasındaki bir düşünceyi icraata koyar..
Çok yoksul,çok çocuklu bir çiftçi ailenin kendisine olan yüklü borçlarına karşılık genç ve sessiz kızlarını oğluna almak ister..
Genç kız ailesinin asla ödeyemeyeceği borç nedeniyle kendisini feda eder,o zeka fukarası delikanlıyla evlenmeyi kabul eder..
Gönlü ise susam yağı atölyesinde çalışırken tanıdığı,şimdi ise kentteki satış bölümünde çalışmaya gönderilen delikanlıdadır..
Ancak çaresizdir..
Yönetmen bize burada bir Çin köy düğününün bütün güzelliklerini gösterdiği düğün sahnesi hazırlamış..
Ancak gelin kızın acı kaderini bildiğimiz için içimiz buruk izliyoruz bütün düğün renklerini..
Damat ve gelin misafirlerin kahkahaları eşliğinde odalarına çekilirler..
Biraz sonra yarım akıllı damat elinde kızın iç çamaşırları ile annesine koşar,hepsini çıkarmayı başardığını söyleyerek kendince öğünür..
Anne hemen onu tekrar gelinin odasına götürüp içeriye koyar..
Davetlilere bol bol ikramda bulunarak bu tuhaf düğünün,birbirine uymayan bu çiftin dedikodusunu önlemeye çalışır..
Ancak kızcağız yarım akıllı olması yetmezmiş gibi kendisini sevmek yerine ısıran,çimdikleyen bu tuhaf kocanın evinden kaçıp ailesine döner ertesi sabah..
Kadın bir süre durumun yatışmasını bekler,sonra gelinine hediyeler gönderir,eve dönmesini rica eder..
Ancak gelini hiçbir şekilde geri dönmez..
Bunun üzerine Çinli bir kayınvalde öfkesiyle, bu isyankar geline haddini bildirmek için kayığa atladığı gibi kızın evine gider..
Yoksul evinde iki gözü iki çeşme ağlayan kızcağıza hiç acımadan ya hemen kendisiyle gelmesini ya da ailesine verdiği borcun hem de faiziyle derhal ödenmesini talep eder..
Kızın sessiz annesi sadece ağlamaktadır..
Kızına hiçbir şekilde arka çıkamaz..
Kızcağız gözünün yaşını siler..
Yataktan çıkar..
Kayınvaldesiyle eve döner..
Kaderine razı olmuştur..
Bu arada bu otoriter ve henüz genç kayınvaldenin hikayesini de öğreniriz..
Henüz yedi yaşındayken evlerini yıkan bir selin ardından babası onu şimdiki kocasına satmıştır..
13 yaşına geldiğinde de adamın karısı olmuştur..
O gece yaşadıkları üzerine intihar etme kararıyla gölün kıyısına indiğinde onu durduran kayınvaldesi olmuştur..
Sabretmesini,bu yaşadığı felakete dayanırsa ileride daha iyi bir hayatı olacağını söyleyip teselli eden kayınvaldesinin sözleri üzerine hayatını sürdürmüştür..
Zeka özürlü doğan oğlundan sonra da yaşlı kocasından başka bir çocuk sahibi olmamak için doğum kontrol hapı almaya başlamıştır..
Bu arada kocasının kardeşi ona aradığı sevgiyi vermiş,onunla gizli bir ilişkiye başlamış,hatta bir kızı dünyaya gelmiştir..
Kaynı ile yeni bir hayata atılmaya da hazırdır..
Ama kaynı kentte yaşamak,kentli bir kadınla evlenmek kararını açıklayınca,onunla gizli ilişkiyi sürdürmekten başka çaresi kalmamıştır..
Haşin ve kaba kocası bir şeyin farkında değilken bir gün tesadüfen doğum kontrol haplarını bulur..
Kendisinden hep uzak duran karısının bu yaptıklarının hesabını sorar,döver..
Hatta kızlarının babasının kendisi olup olmadığını sorarak sıkıştırır..
Bu arada gizli aşkının son ziyaretinde ona yaptığı bir itiraf kadının hayatında yeni bir dönemin başlamasına sebep olur..
Kaynı artık yaşlarının ilerlediğini,hatta kadının artık kayınvalde olduğunu,yakında mutlaka büyükanne de olacağını,bu ilişkiyi bitirmenin en doğrusu olacağını söyler..
Sadece kendisinden olan kızının okuması için her zaman yanında olacağını söyler..
Onların bu son buluşmalarında kocasının aniden eve erken dönmesiyle kaynını pencereden gönderen kadın kocasıyla tartışırken,pencereden çıkan adamı gelini görüp irkilir..
Ertesi sabah kadın gelinine bütün bu şahit oldukları üzerine diline sahip olmasını tembihler,hatta tehdit eder..
Ancak kendisi öyle bir ruhsal çöküntüye uğrar ki,kısa süre içinde yerinden kalkamaz hale gelir..
Bu süre içinde evi çekip çeviren ve ona şefkatle bakan yine gelini olur..
Günler süren rahatsızlıktan sonra nihayet bir gece ay ışığında gelininin göl kıyısına indiğini görüp peşinden gider..
Kızcağız yarım akıllı kocasının her gece ısırdığı,çimdiklediği bedenini serin sularla yıkamak için göle inmiştir..
Sessiz gelininin çektiği işkence dolu hayatının farkına varan kayınvalde,ona yaptığı kötülüğü telafi etmeye karar verir..
Kendi mahvolan hayatı gibi bu genç kadının hayatını da mahvetmemelidir..
Gelinine oğlundan ayrılıp kendine yeni bir hayat kurmasını söyler..
Kızcağızın cevabı ise hıçkırıklarla olur..
Kendisini artık kimsenin istemeyeceğini söyleyerek gözyaşlarına boğulur..
Seyrederken insanın içini burkan bir filmdi..
Ancak Çin'in aile hayatını,geleneklerini,kırsal kesimin günlük hayatını öyle güzel pastoral görüntülerle vermiş ki,105 dakika su gibi geçti gitti..
Çin'de de kadının adının olmadığını hüzünle izledim..
Yönetmen Xie Fei'nin duru anlatımına da bayıldım..
Filmin gittiği her festivalden ödüller alarak dönmesine şaşmamak lazım..
Hak ediyor..
Evrensel konuları işleyenlerin neden daima izlendiğini,okunduğunu,unutulmadığını da bir kere daha gördüm..
İnsan dünyanın her yerinde aynı insan..
Seven,acı çeken,kaderinin çizgisinden çıkamayan,çaresiz..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder