30 Temmuz 2021 Cuma
Kitap Oburunun Masasından-15
Bayram geçti..
Memleketin her yerinde adeta patlayan yangınlarla memleketin ufku karardı..
Benim yaşadığım şehirde bile..
Askeri bölgedeki bir parsel yeşilden başka, ancak tek katlı evlerin bahçelerindeki ağaçların yeşiliyle renklenebilen Anadolu bozkırının parlayan yıldızının o küçücük yeşil parselini yakmaya kalkışmak da nedir ?
Bu arada okuyup bitirdiğim kitapları da şuraya iliştirip geçeyim..
Tarık Buğra'nın iki kitabını bitirdim..
Önce Osmancık..
Kemal Tahir'in Devlet Ana'sını okuduktan sonra aynı konuyu bir de Tarık Buğra'nın kaleminden okumak istemiştim..
Yıllar önce okumuştum..
Hafıza tekrarı yapmış oldum..
Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu daha milliyetçi daha mistik bir bakışla izah ediyor..
Şeyh Edebalı'ya daha fazla önem yüklüyor..
Kitaptan bir cümle:"Soyludur o..Bal köpüğünden bal çıkar."
Tarık Buğra'nın çok severek yine okuduğum kitabı da Yağmur Beklerken..
1930'da Atatürk'ün tekrar başlattığı çok partili seçim denemesi ve Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurulması ve kapatılması sürecinde yaşananları bir ege kasabasından anlatıyor..
Kasabanın adı verilen ve kasabalıların girişimiyle kurulup İstanbul ve İzmir'de şubeler açan özel bankası olan bu ilçenin avukatlarından Rahmi'nin gözünden bütün hikayeyi öğreniyoruz..
Serbest parti,seçim telaşı yanında kasabayı çok etkileyen bir mesele de kuraklık ve yağması beklenen ama bir türlü yağmayan yağmurlardır..
Kitabın çok içten ve sevimli olmasını sağlayan bir özelliği de kasabalıların yöre ağzıyla konuşturulmaları..
Yine çok severek okudum..
Romandan bir alıntı:"İnsanların ve cemiyetin,duasını bilmedikleri,çünkü ne olduğunu bilemedikleri bekleyişleri..şöyle söyleyeyim..idrak edemedikleri ihtiyaçları da vardır.Halk onları,ancak,toprağın yağmur bekleyişi gibi bekler.Dilsiz,kelimesiz,aksulamelsiz."
Bayram tatili boyunca okumak için seçtiğim kitaplar arasında beş tane de Reşat Nuri romanı vardı..
Reşat Nuri'nin-nedense-okumadığım romanlarını alıp okudum..
Önce Dudaktan Kalbe..
Çok bilinen bu aşk romanını okumamıştım..
Okudum kınalı yapıncağın hüzünlü hikayesini..
İkinci Reşat Nuri romanı yine çok bilinen Akşam Güneşi ..
O da emekli asker Nazmi ile eşinin kardeşi Jülide'nin aşkları..
Yazarın ithaf bölümünde yazdığı gibi eserin gerçek kahramanı sevgili eşi hangi kahramana karşılık geliyor acaba?
Delişmen Jülide mi,yoksa onun çok mütevazı,çok fedakar ablası mı?
Konunun "M...s" adlı bir Akdeniz adasında geçiyor olması da ilginçti..
Meis mi acaba?
Reşat Nuri'nin üçüncü romanı Harabelerin Çiçeği kısa bir roman..
Bu nedenle içine iki de hikaye eklenmiş:Eski Ahbap ve Boyunduruk..
Üçü de kadın erkek ,evlilik konuları üzerine kaleme alınmış..
Dönemin gazetelerinde tefrika edildiği için biraz tefrika roman havası da var..
Dördüncü kitap Kan Davası..
Yazarın pek sevdiği ve Çalıkuşu,Acımak,Yeşil Gece romanlarında da yer verdiği eğitim meselesini işlediği bir eser..
Bu seferki öğrencilerse biraz daha dramatik bir şekilde seçilmiş..
Kimsesiz,üstelik suça karışmış,kendi köylüsünün de köyden sürüp attığı çocukların eğitimini gönüllü olarak üzerine alan eski asker Ömer'i ve aralarında kan davası olan iki köy halkını anlatıyor..
Son olarak Miskinler Tekkesi'ni okudum..
Bu romanda Reşat Nuri,dilenciliği ele almış..
Bir 'meslek' olarak dilencilik ve dilenciler üzerine roman yazmak aklına gelmiş ve kalemi eline almış demek ki..
Varlıklı ve güngörmüş bir ailenin olağandan koca kafalı "küçük bey"i talihinin hazin sonucu olarak dilenciliğe kadar düşen bir hayat yaşar..
Bu arada evlilik dışı doğmuş olan küçük İsmail'i de alıp okutur..
Dönem ise meşrutiyetten cumhuriyete giden bir süreci izler..
Diğerlerine göre daha ilginç bir kitaptı..
Kitaptan bir alıntıyla sözü noktalayayım:"Ah şu çocuklar!Bir oyuncak gibi daima oynayacağımı sanırken,hiç beklemediğimiz bir anda elimizde ateş alan havai fişekler ! Gökte kandil kandil uçtuktan sonra nereye döküleceklerini bilmek mümkün müdür?"
İstanbul'dan Elif geldi..
15 ay sonra yüz yüze görüşmek nasip oldu..
Şimdi onun getirdiği kitapları okumak zamanı..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder