5 Ekim 2021 Salı

Sivrihisar

İzmir,Eskişehir tarafına giderken kenarından geçer,bir gün içine gireriz elbet,derdik.. O gün pazar günüymüş.. Eski öğrencilerimden Semih ve Serhat'ın memleketleri.. Bir sohbetimizde,anne ve babasının sık sık Sivrihisar'a gittiklerini söylemişlerdi.. Pazar günü de hem memleketlerini gezmek hem de her zamanki çeşmeden su doldurmak için yine Sivrihisar'a gitmek istemişler.. Semih de beni aradı.. O sırada Audrey Hepburn üzerine bir belgesel dramayı izlemiş,üzerine Tiffany'de Kahvaltı filminin sonuna gelmiştim.. Önce kararsız kaldım,öğrencilerimle değil,tanımadığım anne ve babalarıyla gideceğim;acaba onlara ağırlık verir miyim ? Semih'in ısrarı üzerine "peki"deyip acele hazırlandım,beni bekledikleri yere gittim.. Sonbahar renklerine bürünmüş kır manzaraları eşliğinde yola çıktık.... Sivrihisar'a yaklaştıkça yeşil alan arttı.. Bu arada şehre adını veren iğne ucu gibi sivri kayalıklar ufukta belirdi.. Küçük,sevimli bir şehir Sivrihisar.. Eski olduğunu da eklemek gerek..
Bütün eski şehirler gibi,sokaklar daracık.. Günümüzün özel araç bolluğunda bu da trafiği bunaltıyor elbette.. Hele de bir yıldan beri devam eden bir dizi nedeniyle (Gönül Dağı isimli bir diziymiş,bilmeyen bir bendim galiba ! )bütün Sivrihisar ziyaretçi akınına uğramışken..
Nitekim bizim orada olduğumuz süre zarfında sokaklar şehri ziyarete gelenlerle dopdoluydu.. Hatta bizden bir gün önce pek ünlü tarihçimiz İlber Ortaylı da şehri ziyaret etmiş.. Semih'in babası bizi önce şehir sokaklarından geçirip kısa bir sokak turu yaptırdı.. Kaymakamlık,adliye binalarının yanından geçip ünlü ve pek eski Sivrihisar Ulu Camisi'ne geldik.. Oradan yukarı giden sokağı izleyerek ünlü Ermeni Kilisesi'nin önüne geldik..
Onun da yanından geçerek güzel,bakımlı bir parka ulaştık..
Park, heykel sanatçısı Metin Yurdanur'un açık havada sergilemek üzere serpiştirdiği heykellerle donatılmış.. Üstelik yemyeşil çimenler ve çiçek öbekleriyle de bezeli olunca insanın içi açılıyor.. Atatürk,Yaşar Kemal,Abidin Dino gibi ünlü ve tarihi kişilikler yanında; Kurtuluş Savaşı'nı simgeleyen sırtında mermi taşıyan,kağnısıyla cephane taşıyan Türk kadını,silah yapımında çalışan Türk erkeği gibi örnekler de vardı.. Bol bol da bilim,sanat gibi temaları simgeleyen kadın ve erkek heykelleri.. Her heykel grubunun dibinde durup fotoğraf çeken,çektirenleri izlemek de keyif veriyordu doğrusu.. Böyle heykel parkları her yerde olmalı demek ki..
Heykel parkından sonra şehrin bir başka simgesi saat kulesinin bulunduğu kayalığa çıktık.. Güzel bir seyir terası oluşturmuşlar.. Şehri ve önünde uzanan bütün vadiyi seyredebiliyorsunuz.. Kahve keyfi yapmak isteyenler için bir de kafe kondurulmuş hemen girişe.. Tam o anda saat 15.00'ı vurunca saatin çalıştığını da hem şaşkınlıkla hem memnunlukla görmüş,duymuş olduk.. (Bizim şehrimizin bir parkına da bir saat kuleciği kondurulmuştu yıllar önce,kurulduğu gün dışında çalışmadı,en sonunda sökülüp götürüldü de çalışmayan saatin önünden geçmek ızdırabından kurtulduk !)
Sonra istikametimiz hemen alttaki Ermeni kilisesi oldu.. Güzel,bakımlı bir bina.. Şimdi çok amaçlı kullanılıyor olması da ayrı güzel.. Biz oradayken İran asıllı bir fotoğraf sanatçısının Sivrihisar konulu fotoğraf sergisi vardı.. Hem yapıyı hem sergiyi gezdik.. (Kendi şehrimizde böyle bir sanat galerimiz bile olmaması ne acı;üstelik nüfusu bizim onda birimiz kadar; Sivrihisar'ı gezerken aklımdan geçenlerden biri de bu oldu !)
Vakit dar olduğu için oradan da şehrin simgelerinden Ulu Cami'ye geçtik.. Yol üzerindeki bir türbeyi de ziyaret etmeyi ihmal etmeyerek.. Selçuklular döneminde Anadolu'nun fethi ile görevlendirilen Melik Bey'in burada ölen kardeşi Sultanşah için yaptırılan türbenin üzeri mescit olarak düzenlenmiş.. Duvardaki taş işlemeleri çok güzeldi.. Türbe önündeki plakette, iki savaşçı kardeşin babalarının İlhanlılar dönemi kumandanlarından Kiro Baltu olduğu bilgisi de ilginç geldi.. Ulu Cami dışardan çok mütevazi bir yapı.. İçine girince ise yüzyılları aşıp gelen bir mabedin sakin,dingin havası dışarıda akan hayatı unutturuveriyor.. Ağaç sütunlar,o sütunların oturtulduğu mermer kaideler ve/veya mermer sütun başlıkları Anadolu'da yaşamış farklı kültürlerin eserlerinin birarada nasıl uyumlu olabileceğinin örneği olmuşlar.. "Unutulmamak istiyorsan bir eser bırak" sözünün somut örneği bu yapıyı da ziyaret ettikten sonra,öğrencilerimin anne ve babası her zaman yemek yedikleri pideciye yöneldiler.. Benim gündüz bir şey yemek alışkanlığım olmadığı,bu türlü gezilerde kafilenin diğer üyeleri yemek yerken,ben de o arada bulunduğumuz yer neresiyse kısa bir süre de olsa kendi başıma gezdiğim için bu kez de öyle yaptım.. Onların iznini isteyip,yarım saat için Sivrihisar sokaklarına daldım..
Küçücük şehrin daracık sokaklarında sağlı sollu sıralanan,eski ama güzelliğini hâlâ koruyan,sivil mimarinin güzel örneklerinden, çoğu Cumbalı,bağdadi sıvalı evleri keyifle seyrede seyrede yürüdüm.. Yarım saat sonra yemeklerini bitiren anne baba ile tekrar bir araya geldik.. Aylık alışverişlerini yaptılar.. Çeşmeden sularını doldurdular.. Yemek,çay,içmek için sadece bu suyu kullanıyorlarmış.. O nedenle de ayda bir olsun buraya geliyorlar.. Şehrin girişindeki eski parkta kısa bir akşam gezintisinden sonra,güneş batmak üzere ufka iyice eğilmişken, evlerimize dönmek üzere yola koyulduk.. Sivrihisar gezip görmeyi,vakit ayırmayı hak eden bir kent.. Kurtuluş Savaşı'nda defalarca Yunan işgaline uğrayan bir kent olarak yakılıp yıkılmaması sevindirici.. O güzelim evlere yazık olurdu..
Gerçi şimdi de zamanın tahribine direnemeyenlerle dolu şehrin sokakları.. Restore edilen birkaç şanslı evin yanında kurtarılmayı bekleyen pek çok mahzun ev de var..
Öğrencilerimin anne babalarının evleri de bunların arasında.. Doğdukları şehri özleyerek geldiklerini ama doğdukları evlerde kalamadıklarını üzülerek anlattılar..
Fotoğraftaki takılar Sivrihisar kuyumcularının üretimi.. Küpeleri yıllar önce Elif için,Semih'lerin dükkanından satın almıştık..O zaman Elif'e,çingene küpesi istiyorsun diye çok takılmıştım..Meğer şehrin simgelerinden biri de bu takılarmış..Sözümü yutuyorum.. Son bir şey ekleyerek yazıyı bitireyim..Pazartesi başladığım yazıyı çarşamba günü,yani bugün bitirebiliyorum..100 yıl önce bugün Batı Cephesi karargahı Sivrihisar'a taşınmış..O ev hangisiydi acaba?Hâlâ ayakta mı?Bir dahaki sefere öğreniriz umarım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder