Pazar günü en büyük bayramımızı kutlamak için şehrimizin meydanındayız..
Cumhuriyet Meydanı'nda..
Protokolü ve görevlileri saymazsak meydanın içini dolduramayan cılız bir kalabalık var..
Asıl kalabalık ise meydanın dışında ve cıvıl cıvıl..
Geçit töreninin başlamasını bekleyen öğrenciler..
Ellerinde Türk bayrakları..
Bir yanda rengarenk giysileri ve pırıl pırıl yüzleriyle halk oyunu gösterisinin ekipleri..
Ve elbette bandosuyla,resmi giysili birlikleriyle askerler..
Asıl güzel olansa..
Annelerinin elinden tutmuş,diğer ellerine de bayraklarını almış minikler..
Bir tören de hemen resmi programdan sonra mezarlıktaydı..
J.Ütğm.Ruşen Ülker'in 28.şehitlik yıldönümü için anma töreni..
Katılımcılar, 1985 yılında Harp Okulu'ndan devre arkadaşları ve annesi..
Birkaç da duyarlı vatandaş..
Toplam on dokuz kişi..
Altı yıldır aksatmadan toplanan arkadaşları ve annesi Gülümser Hanım erkenden gelmiş bekliyordu..
Bir kenarda hoca efendi Kuran'dan ayetler okuyor,herkes sessizce dinliyor..
Annesinin dudakları dualarla kıpır kıpır..
Bir yandan arkadaşları,getirdikleri gülsuyu ve çikolataları herkese ikram ediyor..
Ruşen'in ruhu ruşen(aydınlık) olsun dilekleriyle..
29 Ekim 1989'da teröristlerden ele geçirilen cephanenin sayımı sırasında,bir bombanın patlaması sonucu şehit olmuş..
Henüz 23 yaşındaymış..
Bir kız arkadaşı varmış..
Bir de annesi..
Kız arkadaşı yoluna devam etmiş..
Onsuz..
Annesine gelince..
Hep onunla..
31 Ekim 2017 Salı
30 Ekim 2017 Pazartesi
Yedi Kocalı Hürmüz
Cumartesi..
İstikamet:Modern dans gösterisi olan Tango'S'tan sonra Altındağ Sahnesi..
İzlenecek oyun: Yedi Kocalı Hürmüz..
Ankara Devlet Tiyatrosu'nun bu sezon oyunlarından..
Türkan Şoray'ın güzelim oyunuyla çevrilen filmi biliyoruz..
Ayten Gökçerli televizyon filmini biliyoruz..
Hatta Ayten Gökçer'in seslendirdiği şarkı hala kulaklarımızda..
"Hey Tanrım bana bana bir tane..
Bir de yetmez iki tane..
İki de yetmez..."
Böyle olunca seyirci olarak hem eğlenmeye hazırım,hem de ukalalığa..
Sonucu baştan söyleyeyim..
Eğlendik mi ?..
Eveet!
Hem de çok..
Yadırgadığım şeyler oldu mu?
Eveet!
Birkaç tane..
Detaylı olarak söylersek..
Biraz gazino havasını andırsa da dekor iyiydi..
Özge Akarsu'nun eline sağlık..
Müzikler iyiydi ama bizim kulaklarımızdaki müzikten farklı olunca ben yadırgadım biraz..
Genç ve hiç öncekileri izlememiş biri olsam başka düşünebilirdim tabii..
Sevgi Sanlı ve Murat Gedikli'nun ellerine sağlık..
Kostümler de Özge Akarsu'nun elinden çıkmış..
Epeyce renkli ve hareketli giysiler..
Sıkılırsanız gözünüzü oyalar..
Asıl güzel olana gelirsek..
Oyunculuklar..
Bilhassa Hürmüz'ün kocalarını oynayan demlenmiş oyuncular:Bilal Gürdere(Fişek Ömer),Bahadır Karasu(Hallaç),Şemsettin ZırhlıBekçi Memo),Kayhan Sarıgüllü(Kadı Efendi),Cem Balcı(Laz),Umut Toprak(Doktor)çok keyifle oynadılar..
Meydan sahne biçiminde düzenlendiği için bir süre sonra bütün oyuncular sahnedeydiler..Rolü biten hemen arkadaki halkaya katılıp oyunu izliyor,sırası gelen yerinden kalkıp sahneye katılıyordu..
Havva rolündeki Firdevs Aylin Tez ise hepimizi gülmekten kırdı geçirdi..
Genç oyuncular da başrol , yan rol ayrımı yapılmayan oyunda köşelerde kalmadılar..Böylece bütünlüklü bir oyun çıkmış ve oyunun keyfi herkese dağıtılmıştı..
Seyirciler de, oyuncular da gülerek eğlenerek iki buçuk saat geçirdik..
Hayata daha tahammül ederek dönebilecek kıvama geldik..
Hürmüz rolündeki Pelin Dikmenoğlu biraz geçkin bir Hürmüz rolünde oldukça başarılıydı..
Çöpçatan Safinaz rolündeki Demet Bölükbaşı da öyle..
Umarım yolları açık,salonları dolu,alkışları bol olur..
Yönetmen İsmet Numanoğlu'na da alkışların büyüğü elbette..
Selvi Boylum Al Yazmalım'a göndermelerin sebebini ise anlamadım..
Espriye güldük geçtik gerçi ama..
Bu oyunda kimse kimseye emek vermiyor,son kocaya dek;onu mu demek istedi acaba?
Böyle felsefelere dalmazsanız.sezonun en eğlenceli oyunlarından birini izliyorsunuz demektir..
İstikamet:Modern dans gösterisi olan Tango'S'tan sonra Altındağ Sahnesi..
İzlenecek oyun: Yedi Kocalı Hürmüz..
Ankara Devlet Tiyatrosu'nun bu sezon oyunlarından..
Türkan Şoray'ın güzelim oyunuyla çevrilen filmi biliyoruz..
Ayten Gökçerli televizyon filmini biliyoruz..
Hatta Ayten Gökçer'in seslendirdiği şarkı hala kulaklarımızda..
"Hey Tanrım bana bana bir tane..
Bir de yetmez iki tane..
İki de yetmez..."
Böyle olunca seyirci olarak hem eğlenmeye hazırım,hem de ukalalığa..
Sonucu baştan söyleyeyim..
Eğlendik mi ?..
Eveet!
Hem de çok..
Yadırgadığım şeyler oldu mu?
Eveet!
Birkaç tane..
Detaylı olarak söylersek..
Biraz gazino havasını andırsa da dekor iyiydi..
Özge Akarsu'nun eline sağlık..
Müzikler iyiydi ama bizim kulaklarımızdaki müzikten farklı olunca ben yadırgadım biraz..
Genç ve hiç öncekileri izlememiş biri olsam başka düşünebilirdim tabii..
Sevgi Sanlı ve Murat Gedikli'nun ellerine sağlık..
Kostümler de Özge Akarsu'nun elinden çıkmış..
Epeyce renkli ve hareketli giysiler..
Sıkılırsanız gözünüzü oyalar..
Asıl güzel olana gelirsek..
Oyunculuklar..
Bilhassa Hürmüz'ün kocalarını oynayan demlenmiş oyuncular:Bilal Gürdere(Fişek Ömer),Bahadır Karasu(Hallaç),Şemsettin ZırhlıBekçi Memo),Kayhan Sarıgüllü(Kadı Efendi),Cem Balcı(Laz),Umut Toprak(Doktor)çok keyifle oynadılar..
Meydan sahne biçiminde düzenlendiği için bir süre sonra bütün oyuncular sahnedeydiler..Rolü biten hemen arkadaki halkaya katılıp oyunu izliyor,sırası gelen yerinden kalkıp sahneye katılıyordu..
Havva rolündeki Firdevs Aylin Tez ise hepimizi gülmekten kırdı geçirdi..
Genç oyuncular da başrol , yan rol ayrımı yapılmayan oyunda köşelerde kalmadılar..Böylece bütünlüklü bir oyun çıkmış ve oyunun keyfi herkese dağıtılmıştı..
Seyirciler de, oyuncular da gülerek eğlenerek iki buçuk saat geçirdik..
Hayata daha tahammül ederek dönebilecek kıvama geldik..
Hürmüz rolündeki Pelin Dikmenoğlu biraz geçkin bir Hürmüz rolünde oldukça başarılıydı..
Çöpçatan Safinaz rolündeki Demet Bölükbaşı da öyle..
Umarım yolları açık,salonları dolu,alkışları bol olur..
Yönetmen İsmet Numanoğlu'na da alkışların büyüğü elbette..
Selvi Boylum Al Yazmalım'a göndermelerin sebebini ise anlamadım..
Espriye güldük geçtik gerçi ama..
Bu oyunda kimse kimseye emek vermiyor,son kocaya dek;onu mu demek istedi acaba?
Böyle felsefelere dalmazsanız.sezonun en eğlenceli oyunlarından birini izliyorsunuz demektir..
Tango'S
Cumartesi..
İstikamet: Devlet Opera ve Bale Binası..
Görev:Modern Dans grubunun Tango'S gösterisini izlemek..
Görev olur mu hiç,zevk bu ,neşe,keyif,mutluluk bu..
Elli dakika süren programda biz de yerimizde kıpır kıpırdık..
Dans ne güzel şey!
Gencecik dansçılar, göğüsleri körük gibi inip kalkarak son derece efor isteyen koreografilerini gerçekleştirirken bize düşen, ışıkla dansın uyumunun tadını çıkartmaktı..
Çok keyifli bir elli dakikaydı..
Bundan sonraki gösterilerinin sadece suare olacağı düşünülürse,tek matineyi yakalayabilmiş olan benim keyfim daha da katmerliydi..
Finaldeki minik sürprize de bayıldık..
Gidilmeli ve izlenmeli..
İstikamet: Devlet Opera ve Bale Binası..
Görev:Modern Dans grubunun Tango'S gösterisini izlemek..
Görev olur mu hiç,zevk bu ,neşe,keyif,mutluluk bu..
Elli dakika süren programda biz de yerimizde kıpır kıpırdık..
Dans ne güzel şey!
Gencecik dansçılar, göğüsleri körük gibi inip kalkarak son derece efor isteyen koreografilerini gerçekleştirirken bize düşen, ışıkla dansın uyumunun tadını çıkartmaktı..
Çok keyifli bir elli dakikaydı..
Bundan sonraki gösterilerinin sadece suare olacağı düşünülürse,tek matineyi yakalayabilmiş olan benim keyfim daha da katmerliydi..
Finaldeki minik sürprize de bayıldık..
Gidilmeli ve izlenmeli..
25 Ekim 2017 Çarşamba
Mısır Yazıları-15
Son Söz
Uzun süren Mısır gezisi bahsini soru cevaplı izlenimler yazısıyla bitirelim..
Soru:Mısır'a gidilmeli mi?
Cevap:Evet..
Soru:Neden?
Cevap:Çünkü tarih derinliği sizi gerçekten büyüleyecek..
Fotoğraflarda birçok şey görüyorsunuz ama her şeyi görmeniz için içinde bulunmanız gerek..
Bunu gidince anlayacaksınız..
Soru:Çok mu pahalı?
Cevap:İlk bakışta öyle..
Ancak gecelemelerin lüks otellerde olduğu paket turlarla giderseniz(bizim gibi)geçerli bu..
Yiğit Anadolu gençleri daha uygun fiyatlara gidebilirler..
Soru:Yemek konusunda sıkıntı yaşanıyor mu?
Cevap:Hayır,ülkemizin güneydoğu mutfağını andırdığı için (hassas mideler dışında)otelde
olsun,dışardaki lokantalarda olsun,bir sıkıntı yaşamazsınız,yani bizim grupta kimsenin midesi bozulmadı..Üstelik her lokantada her şeyi silip süpürdüler..
Soru:Alışveriş konusu nasıl?
Cevap:Her gittiğiniz yerde satıcılar peşinizde olacak zaten..
Siz ne almak isterseniz karar verin,yeter..Bir de pazarlık konusunda dirayetli olun..Dörtte bire kadar fiyat kırabilirsiniz..Hatta daha bile fazla..
Bizim gibi, uzun süre ne alacağınızı bilemeyenlerden olursanız havaalanında uçağı beklerken de alışveriş yapabilir,ilginç şeyler bulabilirsiniz..Gözlerinizin ardında biriken anılar daha önemli,alışverişe çok da takılmayın..
Soru:Güvenli mi?
Cevap:Evet.Sizin emniyetinize çok önem veriliyor zaten..
Saygıyla karşılanıp uğurlanıyorsunuz..
Bazı bölgelerde yanınıza sivil polis
veriliyor,gün boyunca size refakat ediyor sessizce..
Soru:Mısır halkı nasıl?
Cevap:Dünyanın her yerindeki,ekmeğinin derdindeki halk nasılsa Mısır halkının orta tabakası da öyle..Yani sabahtan akşama kadar işinin peşinde..
Şehirdekiler ne işte çalışıyorsa onunla,köydekiler tarlasının başında çalışmakla meşgul..
Kadınlar dikkatinizi çok çekecek Mısır'da..
Şehirlerde başı açık çok az kadın gördük..Hepsi başörtülü..Hatta peçeli,,
Çoğunun yüzünü de
göremiyorsunuz..Ama sokak reklamlarındaki kadınlar makyajlı ve saçları yapılı olarak görünüyorlar..Gelenekler Mısır kadınının sokaktaki halini örtülerin
altına itmiş..Yasal zorunluluk değilmiş ama kadınlar böyle daha rahat ediyormuş..Bunu biz de gördük..Kahire Havaalanı'ndan şehre giderken yoldaki akşam trafiğinde otomobil,minibüs,kamyon fark etmeden sürücülerin birçoğu bizim arabamızdaki kızlara laf atmayı ihmal etmedi..Minibüste kadın yolcuları olanlar bile onlar yokmuş gibi davranarak bizim tarafa sarkıp birlikte yol almaya çalışacak kadar gözü karaydılar..Mısır
kadınlarının örtüler altına kaçmasına hak vermedik değil..Bir de Türkiye'de doğmuş olmamıza binlerce kere şükretmedik değil..Bizim memleketimiz kadını bu kadar arkaya atmıyor,bir kısım çevre dışında..Ergenliğe giren her kız çocuğunun başı örtülüyor istisnasız..
Köyler şehirlere göre biraz daha rahat..Çarşaf giymiyorlar,yüzleri açık..Ama şehirler..
Bir iki düğün sahnesine denk geldik..Şaşırarak gördük ki,gelin saçı ve makyajı yapılmış halde gelinliğiyle ortada..Sorduk..Düğünde,ömründe bir kere kızcağızlara istediği gibi süslenme imkanı hoşgörülüyormuş..Onlar da bunu hakkıyla kullanıyor doğrusu..
Soru:Gençler nasıl?
Cevap:Yine dünyanın her yerindeki gençler gibi,meraklı,neşeli,şamatacı,dalgacı..Dünya gençleri ne giyiyorsa ona yaklaşmaya çalışıyor,yeni saç modellerini uygulamaya çalışıyorlar..Yani erkekler..Kızlarda en fazla tunik altında tayt modeli pantolon gördük..
Örf kadınları çok etkiliyor,yani mahalle baskısı..Otel çalışanlarının çoğu erkek örneğin..Kadınlara verilen işler de çok sınırlı..Mesela Kahire Müzesi'nde temizlik görevlileri kadınlardı..Onlar da görevlerini yapmaya çocuklarıyla birlikte gelmişler,bizler müzeyi gezerken onlar da ellerinde bezlerle her şeyi siliyor,çocukları da eteklerinin altında mesainin bitmesini bekliyordu..
Soru:Gezide en unutulmayan ne oldu?
Cevap:Benim için kadınlar,çocuklar ve yoksulluk gözlemlerinden sonra en unutulmaz olan Nil üzerindeki gemi yolculuğu oldu..Kamaranızda,yattığınız yerden Nil'in lacivert sularının üzerinden süzülerek gidiş,kıyıdaki yüz yıllık tablolar gibi duran köylerin görünüşleri hiç
unutamadığım,şimdi de gözümün önüne gelen görünümler..Mısır'a bir kez daha gitmek nasip olursa sadece bu nehir üzerindeki yolculuk kısmını isterim doğrusu..
Soru:Gerçekten çok mu sıcak?
Cevap:Evet..Nemli bir sıcak olduğunu hatırlatayım..Daha bunaltıcı yani..Ama oteller ve yolculuk araçları klimalı,oralarda rahat ediyorsunuz..Dışarısı için sabretmekten başka yapacak bir şey yok..Doktorların su içme öğüdünü Mısır'da çok kolayca yerine getiriyorsunuz..Günlük su içme oranınız iki litreden aşağıya düşmüyor..İyi bir şey aslında..
Soru:Ekstralar için de çok para gidiyor mu?
Cevap:Gezi için evet.Luksor için kişi başı 100 Euro ödedik örneğin..Sethi'nin mezarının girişi için 60 Dolar..Ama bir kez daha gidemeyeceğinizi düşünerek bunları gözden çıkarıyorsunuz zaten..Yemeklerin tamamı paket içinde olduğu için sadece içeceklere para ödüyorsunuz..Onu da gün içinde sizi gezdiren ve suyunuzu ikram eden servisin buzdolabından akşam için birkaç şişe aldınız mıydı, su işini de hallediyorsunuz..Gerisi sizin bileceğiniz iş artık..Yani zevkinize ve kesenize göre davranırsınız..
Soru:Eşya konusunda öneri ne?
Cevap:Şık Latifelerden değilseniz,olabilecek en az eşya ile ve en ince giysilerle gidin,derim..İki günde bir bavul toplamak eziyetine katlanmak zorundasınız unutmayın..Son kaldığımız otelde banyoda çamaşır ipi vardı..Üşenmiyorsanız hemen yıkayıvermek işten bile değil yani..
Sabaha da kuruyuveriyor..Ben üşenmedim..Üç parça giysiyle geziyi bitirirsiniz,boyunuz kadar bavul taşımak zorunda da kalmazsınız..Ben öyle yaptım..
Soru:Son öneriler?
Cevap:Mısır çocuk demek..Her yerde sıcık gülüşleriyle çevrenizdeler..Onlara küçük hediyelikler,şekerler makbule geçiyor..Hele de bizim gibi bayramda gidiyorsanız..Öneririm..
Bir de Mısır'da her yerde herkesten şu sözü duymaya hazır olun:"Yavaş yavaş Hasan Şaş!
Soru:Mısır'a kadar gittin,dansöz izlemeden mi döndün?
Cevap:Hayır tabii ki,yüzen otelimizde bir Arap gecesi yapıldığında hem kadın hem erkek dansçıları izleme fırsatımız oldu..
Nasıl mıydı?Müthiş!Görmek lazım gerçekten..Hala gözlerimin önünde..
Son söz:Türkiyem Türkiyem Cennetim Benim Eşsiz Milletim!
Uzun süren Mısır gezisi bahsini soru cevaplı izlenimler yazısıyla bitirelim..
Soru:Mısır'a gidilmeli mi?
Cevap:Evet..
Soru:Neden?
Cevap:Çünkü tarih derinliği sizi gerçekten büyüleyecek..
Fotoğraflarda birçok şey görüyorsunuz ama her şeyi görmeniz için içinde bulunmanız gerek..
Bunu gidince anlayacaksınız..
Soru:Çok mu pahalı?
Cevap:İlk bakışta öyle..
Ancak gecelemelerin lüks otellerde olduğu paket turlarla giderseniz(bizim gibi)geçerli bu..
Yiğit Anadolu gençleri daha uygun fiyatlara gidebilirler..
Soru:Yemek konusunda sıkıntı yaşanıyor mu?
Cevap:Hayır,ülkemizin güneydoğu mutfağını andırdığı için (hassas mideler dışında)otelde
olsun,dışardaki lokantalarda olsun,bir sıkıntı yaşamazsınız,yani bizim grupta kimsenin midesi bozulmadı..Üstelik her lokantada her şeyi silip süpürdüler..
Soru:Alışveriş konusu nasıl?
Cevap:Her gittiğiniz yerde satıcılar peşinizde olacak zaten..
Siz ne almak isterseniz karar verin,yeter..Bir de pazarlık konusunda dirayetli olun..Dörtte bire kadar fiyat kırabilirsiniz..Hatta daha bile fazla..
Bizim gibi, uzun süre ne alacağınızı bilemeyenlerden olursanız havaalanında uçağı beklerken de alışveriş yapabilir,ilginç şeyler bulabilirsiniz..Gözlerinizin ardında biriken anılar daha önemli,alışverişe çok da takılmayın..
Soru:Güvenli mi?
Cevap:Evet.Sizin emniyetinize çok önem veriliyor zaten..
Saygıyla karşılanıp uğurlanıyorsunuz..
Bazı bölgelerde yanınıza sivil polis
veriliyor,gün boyunca size refakat ediyor sessizce..
Soru:Mısır halkı nasıl?
Cevap:Dünyanın her yerindeki,ekmeğinin derdindeki halk nasılsa Mısır halkının orta tabakası da öyle..Yani sabahtan akşama kadar işinin peşinde..
Şehirdekiler ne işte çalışıyorsa onunla,köydekiler tarlasının başında çalışmakla meşgul..
Kadınlar dikkatinizi çok çekecek Mısır'da..
Şehirlerde başı açık çok az kadın gördük..Hepsi başörtülü..Hatta peçeli,,
Çoğunun yüzünü de
göremiyorsunuz..Ama sokak reklamlarındaki kadınlar makyajlı ve saçları yapılı olarak görünüyorlar..Gelenekler Mısır kadınının sokaktaki halini örtülerin
altına itmiş..Yasal zorunluluk değilmiş ama kadınlar böyle daha rahat ediyormuş..Bunu biz de gördük..Kahire Havaalanı'ndan şehre giderken yoldaki akşam trafiğinde otomobil,minibüs,kamyon fark etmeden sürücülerin birçoğu bizim arabamızdaki kızlara laf atmayı ihmal etmedi..Minibüste kadın yolcuları olanlar bile onlar yokmuş gibi davranarak bizim tarafa sarkıp birlikte yol almaya çalışacak kadar gözü karaydılar..Mısır
kadınlarının örtüler altına kaçmasına hak vermedik değil..Bir de Türkiye'de doğmuş olmamıza binlerce kere şükretmedik değil..Bizim memleketimiz kadını bu kadar arkaya atmıyor,bir kısım çevre dışında..Ergenliğe giren her kız çocuğunun başı örtülüyor istisnasız..
Köyler şehirlere göre biraz daha rahat..Çarşaf giymiyorlar,yüzleri açık..Ama şehirler..
Bir iki düğün sahnesine denk geldik..Şaşırarak gördük ki,gelin saçı ve makyajı yapılmış halde gelinliğiyle ortada..Sorduk..Düğünde,ömründe bir kere kızcağızlara istediği gibi süslenme imkanı hoşgörülüyormuş..Onlar da bunu hakkıyla kullanıyor doğrusu..
Soru:Gençler nasıl?
Cevap:Yine dünyanın her yerindeki gençler gibi,meraklı,neşeli,şamatacı,dalgacı..Dünya gençleri ne giyiyorsa ona yaklaşmaya çalışıyor,yeni saç modellerini uygulamaya çalışıyorlar..Yani erkekler..Kızlarda en fazla tunik altında tayt modeli pantolon gördük..
Örf kadınları çok etkiliyor,yani mahalle baskısı..Otel çalışanlarının çoğu erkek örneğin..Kadınlara verilen işler de çok sınırlı..Mesela Kahire Müzesi'nde temizlik görevlileri kadınlardı..Onlar da görevlerini yapmaya çocuklarıyla birlikte gelmişler,bizler müzeyi gezerken onlar da ellerinde bezlerle her şeyi siliyor,çocukları da eteklerinin altında mesainin bitmesini bekliyordu..
Soru:Gezide en unutulmayan ne oldu?
Cevap:Benim için kadınlar,çocuklar ve yoksulluk gözlemlerinden sonra en unutulmaz olan Nil üzerindeki gemi yolculuğu oldu..Kamaranızda,yattığınız yerden Nil'in lacivert sularının üzerinden süzülerek gidiş,kıyıdaki yüz yıllık tablolar gibi duran köylerin görünüşleri hiç
unutamadığım,şimdi de gözümün önüne gelen görünümler..Mısır'a bir kez daha gitmek nasip olursa sadece bu nehir üzerindeki yolculuk kısmını isterim doğrusu..
Soru:Gerçekten çok mu sıcak?
Cevap:Evet..Nemli bir sıcak olduğunu hatırlatayım..Daha bunaltıcı yani..Ama oteller ve yolculuk araçları klimalı,oralarda rahat ediyorsunuz..Dışarısı için sabretmekten başka yapacak bir şey yok..Doktorların su içme öğüdünü Mısır'da çok kolayca yerine getiriyorsunuz..Günlük su içme oranınız iki litreden aşağıya düşmüyor..İyi bir şey aslında..
Soru:Ekstralar için de çok para gidiyor mu?
Cevap:Gezi için evet.Luksor için kişi başı 100 Euro ödedik örneğin..Sethi'nin mezarının girişi için 60 Dolar..Ama bir kez daha gidemeyeceğinizi düşünerek bunları gözden çıkarıyorsunuz zaten..Yemeklerin tamamı paket içinde olduğu için sadece içeceklere para ödüyorsunuz..Onu da gün içinde sizi gezdiren ve suyunuzu ikram eden servisin buzdolabından akşam için birkaç şişe aldınız mıydı, su işini de hallediyorsunuz..Gerisi sizin bileceğiniz iş artık..Yani zevkinize ve kesenize göre davranırsınız..
Soru:Eşya konusunda öneri ne?
Cevap:Şık Latifelerden değilseniz,olabilecek en az eşya ile ve en ince giysilerle gidin,derim..İki günde bir bavul toplamak eziyetine katlanmak zorundasınız unutmayın..Son kaldığımız otelde banyoda çamaşır ipi vardı..Üşenmiyorsanız hemen yıkayıvermek işten bile değil yani..
Sabaha da kuruyuveriyor..Ben üşenmedim..Üç parça giysiyle geziyi bitirirsiniz,boyunuz kadar bavul taşımak zorunda da kalmazsınız..Ben öyle yaptım..
Soru:Son öneriler?
Cevap:Mısır çocuk demek..Her yerde sıcık gülüşleriyle çevrenizdeler..Onlara küçük hediyelikler,şekerler makbule geçiyor..Hele de bizim gibi bayramda gidiyorsanız..Öneririm..
Bir de Mısır'da her yerde herkesten şu sözü duymaya hazır olun:"Yavaş yavaş Hasan Şaş!
Soru:Mısır'a kadar gittin,dansöz izlemeden mi döndün?
Cevap:Hayır tabii ki,yüzen otelimizde bir Arap gecesi yapıldığında hem kadın hem erkek dansçıları izleme fırsatımız oldu..
Nasıl mıydı?Müthiş!Görmek lazım gerçekten..Hala gözlerimin önünde..
Son söz:Türkiyem Türkiyem Cennetim Benim Eşsiz Milletim!
23 Ekim 2017 Pazartesi
2017
Bugün itibariyle 2017 gün oldu..
Başka bir ifadeyle beş yıl,altı ay , yirmi iki gün ve( 16.20 itibariyle) dört saat ..
Annemin sonsuz hayata geçişinden beri geçen gün sayısı bu..
Mezarının üzerinde açan çiçekleriyle bir başka alemde olduğunu her gün hatırlatsa da..
Yine de alışmak kolay olmuyor..
Unutmaksa zaten mümkün değil..
Onu da babamı da..
Otuz beş yılını tamamladı o da..
Umarım birbirlerini bulmuş,sonsuz hayatlarında da birliktedirler..
Üzerlerinde neşeyle açan çiçekler gibi güzellik ve huzur içerisindedirler..
Başka bir ifadeyle beş yıl,altı ay , yirmi iki gün ve( 16.20 itibariyle) dört saat ..
Annemin sonsuz hayata geçişinden beri geçen gün sayısı bu..
Mezarının üzerinde açan çiçekleriyle bir başka alemde olduğunu her gün hatırlatsa da..
Yine de alışmak kolay olmuyor..
Unutmaksa zaten mümkün değil..
Onu da babamı da..
Otuz beş yılını tamamladı o da..
Umarım birbirlerini bulmuş,sonsuz hayatlarında da birliktedirler..
Üzerlerinde neşeyle açan çiçekler gibi güzellik ve huzur içerisindedirler..
Mısır Yazıları-14
Luksor Tapınağı
Son akşamımızda Luksor Tapınağı'nı görmeye gittik..
Gündüz şehir turunda zaten yanından geçmiştik..
Akşam ışıklandırmayla daha güzel olduğu söylendi..
Pekala,dedik..
Zaten seçim şansımız mı var?
Şehir halkıyla birlikte gezdik..
Gerçekten de etkileyici bir tapınak..
Gece de gündüz de..
Detayları görebilmek açısından gündüz gezmek daha iyi olabilir..
Bu tapınağın da bana enteresan gelen bir noktası,tapınak duvarları üzerinde yükselen cami oldu..
Yapılışndan sonra rüzgarın taşıdığı kumlar bütün tapınağı örtünce görünen sadece sütunların tepesi olmuş..
Zaten bütün tapınakların akıbeti böyle..
O zamanın halkı da bu duvarların üzerine bir cami konduruvermişler..
Arkeologların kazıları ile tapınak açığa çıkarılınca bu kez de cami uzayda yüzüyormuş gibi tepede kalakalmış..
Antik çağın mabedini gezerken ezan ve Kuran seslerini dinliyorsunuz..
Camiyi görmek için de yerden yedi sekiz
metre yukarıya kafanızı kaldırmanız gerekiyor..
Uzay gemisi gibi duvarların üzerinde süzülüyor..
Enteresan bir görüntüydü..
Camiyi oradan taşımak için girişimler olmuş..
Ancak bir çözüm bulamamışlar..
Bence de orada kalmalı..
Turistik fotoğraflarda pek öne çıkarılan bir durum değil yazık ki..
Güneşin gazabı akşam olunca diniyor..
Şehir halkı da kendini sokağa atıyor haliyle..
Bunu gittiğimiz her yerde gördük..
Gördüğümüz bir şey de şu..
Biz harabe,tapınak ne bulursak gezerken,şehir halkı da bizi izliyor,fotoğraflıyor,fırsat bulursa yanımıza sokulup konuşmaya çalışıyor..
Özellikle çocuklar ve gençler..
Dünyanın her yerinde olduğu gibi sokulgan ve sevimliler..
Erkeklere gelince..
Her yerde yanda ve alttaki resimde olduğu gibi cellabiyeli erkekleri göreceksiniz..
Her yaş grubundan..
Her tapınaktaki görevliler böyle..
Gezenleri kontrol etmekle,düzeni sağlamakla görevliler..
Daha çok ise..
Bahşiş koparmanın derdindeler..
Bir de gözlerine kestirdikleri kadın turistlerle flört etmenin..
Hem de hiç çekinmeden..
Bazen taciz boyutunda..
Önceleri eğlenceli geliyor..
Sonra sinirlenmeye başlıyorsunuz..
Eğlenilecek kadın olmak kolay değil..
Hele kadın olmak Mısır'da hiç kolay değil..
Bunun örneğini öyle çok gördük ki..
Alışveriş
Koca Mısır'ı gezmişiz..
Alışverişsiz dönmek var mı?
Zaten döndürmüyorlar..
On gün boyunca satıcılarla köşe kapmaca oynadık..
Hücumlarını püskürttük..
Şimdi bir şeyler alabiliriz..
Papirüs,mermer objeler ve takı almamız için rehberimizin seçtiği dükkanlara götürüldük..
Herkes kesesine ve zevkine göre alışverişini yaptı..
Tur grubu sıkı pazarlıkçı..
Zaten öbür türlü ciddi turist kazığı var..
Örneğin bir şişe meyveli gazozu bir dükkanda elli Mısır lirasına aldık..
Bir saat sonra başka bir dükkanda aynı şişeyi yirmi liraya satın aldık..
Dolayısıyla onlar kazıklamaya,biz de pazarlığa asıldıkça asılıyoruz,,
Gücü gücü yetene..
Alışveriş bölümü de epeyce eğlenceli yani..
Zaten gezinin sonundayız artık..
Güzel anılarla dönmek en doğrusu..
Uyarı:Alışverişte kazıklanmaya karşı dikkat !
Son akşamımızda Luksor Tapınağı'nı görmeye gittik..
Gündüz şehir turunda zaten yanından geçmiştik..
Akşam ışıklandırmayla daha güzel olduğu söylendi..
Pekala,dedik..
Zaten seçim şansımız mı var?
Şehir halkıyla birlikte gezdik..
Gerçekten de etkileyici bir tapınak..
Gece de gündüz de..
Detayları görebilmek açısından gündüz gezmek daha iyi olabilir..
Bu tapınağın da bana enteresan gelen bir noktası,tapınak duvarları üzerinde yükselen cami oldu..
Yapılışndan sonra rüzgarın taşıdığı kumlar bütün tapınağı örtünce görünen sadece sütunların tepesi olmuş..
Zaten bütün tapınakların akıbeti böyle..
O zamanın halkı da bu duvarların üzerine bir cami konduruvermişler..
Arkeologların kazıları ile tapınak açığa çıkarılınca bu kez de cami uzayda yüzüyormuş gibi tepede kalakalmış..
Antik çağın mabedini gezerken ezan ve Kuran seslerini dinliyorsunuz..
Camiyi görmek için de yerden yedi sekiz
metre yukarıya kafanızı kaldırmanız gerekiyor..
Uzay gemisi gibi duvarların üzerinde süzülüyor..
Enteresan bir görüntüydü..
Camiyi oradan taşımak için girişimler olmuş..
Ancak bir çözüm bulamamışlar..
Bence de orada kalmalı..
Turistik fotoğraflarda pek öne çıkarılan bir durum değil yazık ki..
Güneşin gazabı akşam olunca diniyor..
Şehir halkı da kendini sokağa atıyor haliyle..
Bunu gittiğimiz her yerde gördük..
Gördüğümüz bir şey de şu..
Biz harabe,tapınak ne bulursak gezerken,şehir halkı da bizi izliyor,fotoğraflıyor,fırsat bulursa yanımıza sokulup konuşmaya çalışıyor..
Özellikle çocuklar ve gençler..
Dünyanın her yerinde olduğu gibi sokulgan ve sevimliler..
Erkeklere gelince..
Her yerde yanda ve alttaki resimde olduğu gibi cellabiyeli erkekleri göreceksiniz..
Her yaş grubundan..
Her tapınaktaki görevliler böyle..
Gezenleri kontrol etmekle,düzeni sağlamakla görevliler..
Daha çok ise..
Bahşiş koparmanın derdindeler..
Bir de gözlerine kestirdikleri kadın turistlerle flört etmenin..
Hem de hiç çekinmeden..
Bazen taciz boyutunda..
Önceleri eğlenceli geliyor..
Sonra sinirlenmeye başlıyorsunuz..
Eğlenilecek kadın olmak kolay değil..
Hele kadın olmak Mısır'da hiç kolay değil..
Bunun örneğini öyle çok gördük ki..
Alışveriş
Koca Mısır'ı gezmişiz..
Alışverişsiz dönmek var mı?
Zaten döndürmüyorlar..
On gün boyunca satıcılarla köşe kapmaca oynadık..
Hücumlarını püskürttük..
Şimdi bir şeyler alabiliriz..
Papirüs,mermer objeler ve takı almamız için rehberimizin seçtiği dükkanlara götürüldük..
Herkes kesesine ve zevkine göre alışverişini yaptı..
Tur grubu sıkı pazarlıkçı..
Zaten öbür türlü ciddi turist kazığı var..
Örneğin bir şişe meyveli gazozu bir dükkanda elli Mısır lirasına aldık..
Bir saat sonra başka bir dükkanda aynı şişeyi yirmi liraya satın aldık..
Dolayısıyla onlar kazıklamaya,biz de pazarlığa asıldıkça asılıyoruz,,
Gücü gücü yetene..
Alışveriş bölümü de epeyce eğlenceli yani..
Zaten gezinin sonundayız artık..
Güzel anılarla dönmek en doğrusu..
Uyarı:Alışverişte kazıklanmaya karşı dikkat !
18 Ekim 2017 Çarşamba
Mısır Yazıları-13
Luksor
Otelimiz şehir içinde,gezeceğimiz yerlerin bir kısmı da şehir merkezinde olunca uzun yorucu yolculuklar bitmiş oldu..
Şimdi artık yürüyerek veya kısa araba yolculukları ile gezebiliyoruz
Akşam Luksor pazarını gezmeye gittik..
Bizim yerli pazarlarımız gibi.
Hava karadıktan sonra ancak gidebildiğimiz için çoktan toplanmışlardır diye düşünmüştüm..
Yanılmışım..
Güneşin gazabından dolayı asıl alışveriş akşam hatta gece yapılıyor ..
Halk akın akın pazara gidiyordu..
Ertesi sabah Luksor Müzesi'ni ziyaret ettik..
Küçük ama epeyce materyal var..
Mısır tarihi ve sanatı üzerine..
Hele bir mumya örtüsü vardı..
Boncuktan yapılmış ve ne güzel bir desen oluşturulmuş..
Sanatçının yeteneğine ve hayal gücüne hayran oldum,en az üç bin yaşındaki bu eserde..
Dönüp dönüp tekrar baktım..
(Hani fotoğraf diyenlere,fotoğraf makinem beş gün önce kapris yapıp kenara çekildi,diye belirtmiştim,yazıların üçüncüsünde.sanırım..
Dolayısıyla fotoğraf makinesi otelde yatıyor,ben geziyorum..
Gördüklerimden aklımda kalanları yazıp,hazırda fotoğraf bulursam ekliyorum..
Bu yandaki de hazır bir fotoğraf..)
Mısır kentlerinden herhangi birinin sokağı olarak görülebilir..
Binalar eski,dükkanlar açık sergileme usulü,yerli halkla turistlerin birlikte dolaştığı kalabalık sokaklar..
Sadece gözleri görünen simsiyah giysili Arap kadınlarının ,cellabiye denilen uzun entarileriyle Arap erkeklerinin yanında sereserpe gezinen turistlerin görüntüleri başlıbaşına
başına çok ilginç zaten..
Karnak Tapınağı
Luksor'un içinde yer alıyor..
Luksor Tapınağı ile iki buçuk kilometrelik bir caddenin iki ucunda yer alıyorlar..
Girişte iki sıra olarak dizilmiş koç başlı heykellerin arasından geçerek tapınağa giriyorsunuz..
Biz de girdik..
Kocaman bir tapınak kompleksi..
Birçok yapılar..
Hızla gezince hepsini hatırlayamıyorsunuz..
Ama unutamadığım iki sahne var burada..
Antik Mısır'da kutsal sayılan gübre böceğinin bir haykeli var,küçük bir meydanda..
Çevresini tavaf eden birçok da insan..
Bereket getirdiğine mi inanılıyonmuş,ne..
Belli bir sayıda dönülecekmiş..
Gülüp geçiyorsunuz..
Bir de tapınağın dışındaki boş alanın ucuna yerleştirlmiş küçük bir Müslüman mezarı var..
Bizdeki türbe biçiminde..
Kubbenin üzerinde hilal var..
Nedir diye sordum..
16.yüzyılda burada yaşayan bir sufi dervişi ve dört müridinin mezarıymış..
Gidip baktım..
Son derece bakımsız ve pisti..
Ama bir tapınağın hemen dibine yapılışları ilginçti..
Bizde de Ankara'da Hacıbayram Türbesi ve Camii var,tıpkı böyle..
Ama daha bakımlı ve daha zarif..
Tapınakta dikkatimizi çeken bir nokta da dikilitaş oldu..
İstanbul'da Sultanahmet Meyranı'ndaki dikilitaşın aynısı..
Zaten dört tane imiş..
Birisi Fransa'ya götürülmüş..
Biri de Roma döneminde İstanbul'a getirilmiş..
Rehberimiz Emad takılıyor..
Türkiye'den talep ediyoruz,diye..
Hele Fransa'dakini alın da öyle gelin,diyoruz..
Otelimiz şehir içinde,gezeceğimiz yerlerin bir kısmı da şehir merkezinde olunca uzun yorucu yolculuklar bitmiş oldu..
Şimdi artık yürüyerek veya kısa araba yolculukları ile gezebiliyoruz
Akşam Luksor pazarını gezmeye gittik..
Bizim yerli pazarlarımız gibi.
Hava karadıktan sonra ancak gidebildiğimiz için çoktan toplanmışlardır diye düşünmüştüm..
Yanılmışım..
Güneşin gazabından dolayı asıl alışveriş akşam hatta gece yapılıyor ..
Halk akın akın pazara gidiyordu..
Ertesi sabah Luksor Müzesi'ni ziyaret ettik..
Küçük ama epeyce materyal var..
Mısır tarihi ve sanatı üzerine..
Hele bir mumya örtüsü vardı..
Boncuktan yapılmış ve ne güzel bir desen oluşturulmuş..
Sanatçının yeteneğine ve hayal gücüne hayran oldum,en az üç bin yaşındaki bu eserde..
Dönüp dönüp tekrar baktım..
(Hani fotoğraf diyenlere,fotoğraf makinem beş gün önce kapris yapıp kenara çekildi,diye belirtmiştim,yazıların üçüncüsünde.sanırım..
Dolayısıyla fotoğraf makinesi otelde yatıyor,ben geziyorum..
Gördüklerimden aklımda kalanları yazıp,hazırda fotoğraf bulursam ekliyorum..
Bu yandaki de hazır bir fotoğraf..)
Mısır kentlerinden herhangi birinin sokağı olarak görülebilir..
Binalar eski,dükkanlar açık sergileme usulü,yerli halkla turistlerin birlikte dolaştığı kalabalık sokaklar..
Sadece gözleri görünen simsiyah giysili Arap kadınlarının ,cellabiye denilen uzun entarileriyle Arap erkeklerinin yanında sereserpe gezinen turistlerin görüntüleri başlıbaşına
başına çok ilginç zaten..
Karnak Tapınağı
Luksor'un içinde yer alıyor..
Luksor Tapınağı ile iki buçuk kilometrelik bir caddenin iki ucunda yer alıyorlar..
Girişte iki sıra olarak dizilmiş koç başlı heykellerin arasından geçerek tapınağa giriyorsunuz..
Biz de girdik..
Kocaman bir tapınak kompleksi..
Birçok yapılar..
Hızla gezince hepsini hatırlayamıyorsunuz..
Ama unutamadığım iki sahne var burada..
Antik Mısır'da kutsal sayılan gübre böceğinin bir haykeli var,küçük bir meydanda..
Çevresini tavaf eden birçok da insan..
Bereket getirdiğine mi inanılıyonmuş,ne..
Belli bir sayıda dönülecekmiş..
Gülüp geçiyorsunuz..
Bir de tapınağın dışındaki boş alanın ucuna yerleştirlmiş küçük bir Müslüman mezarı var..
Bizdeki türbe biçiminde..
Kubbenin üzerinde hilal var..
Nedir diye sordum..
16.yüzyılda burada yaşayan bir sufi dervişi ve dört müridinin mezarıymış..
Gidip baktım..
Son derece bakımsız ve pisti..
Ama bir tapınağın hemen dibine yapılışları ilginçti..
Bizde de Ankara'da Hacıbayram Türbesi ve Camii var,tıpkı böyle..
Ama daha bakımlı ve daha zarif..
Tapınakta dikkatimizi çeken bir nokta da dikilitaş oldu..
İstanbul'da Sultanahmet Meyranı'ndaki dikilitaşın aynısı..
Zaten dört tane imiş..
Birisi Fransa'ya götürülmüş..
Biri de Roma döneminde İstanbul'a getirilmiş..
Rehberimiz Emad takılıyor..
Türkiye'den talep ediyoruz,diye..
Hele Fransa'dakini alın da öyle gelin,diyoruz..
17 Ekim 2017 Salı
Güz Çiğdemleri
Havalar serinledi.
Güz çiğdemlerinin açma vakti geldi..
Annemin mezarı üzerindeki iki aceleci çiğdem açıp soldu bile..
Babamın mezarı üzerindekilerse temkinli,henüz zarlarını açıp açmama kararındalar..
Diğer mezarlardaki çiğdemler ise..
Yaşasın özgürlük, diyerek çoktan gerinerek açılıverdiler..
Bir de mahallemizdeki iki evin bahçesinin kuytularındaki çiğdemler..
Parlak sarı yaprakları ile ışıldamaktalar..
Kokuları yok..
Ama ne gam..
Görünüşleri öyle güzel ki..
Göreni neşelendiriveriyorlar..
Kış kapıda..
Mevsimin değiştiğini haber veren son güzellikler bunlar..
Bir de kasımpatılar..
Onlar da sabırsızlıkla sıralarını bekliyorlar..
Güz çiğdemleri yüksek yerlerde açan çiçeklerden..
Yaylalarda bu mevsimde açar ve kışlaklara dönme vaktini hatırlatırmış..
Bu nedenle adı 'göç git çiçeği' olarak da bilinirmiş..
Belki de bu sebeple parlak sarı..
Görmemek imkansız..
Yaşadığımız şehirlerde ise görmek imkansız..
Mahallemizde iki evin bahçesinin kuytularında açtığını söylemiştim..
Onlar da yıkılıp yerine apartman yapılınca üzeri betonla kapatılacak..
Geriye birkaç mezar üstünde açan çiğdemler kalacak..
Fotoğraflarını çektiğim çiğdemler gibi..
Yandaki Berber Ahmet'in mezarından..
Alttaki Menekşe Hanım'ın mezarından..
16 Ekim 2017 Pazartesi
Şempanzeler
Başlığına kapılan çocuklu aileler salonu doldurmuşlardı..
Fena yanıldılar..
Şempanzelerin sempatikliğiyle ilgisi yoktu..
Zaten bunu anlayınca da ilk perde sonunda salonu terk ettiler..
Ankara Devlet Tiyatrosu'nun bu sezon oyunlarından biri de bu..
Şempanzeler..
Simon Block yazmış..
İlksen Başarır'ın çevirdiği oyunu Sinan Pekinton yönetmiş..
Dört kişilik bir oyuncu kadrosu vardı..
Olcay Kavuzlu,Esat Tanrıverdi,Deniz Gökçe Koçman ve Mehmet Demiralp..
Olcay Kavuzlu'nun etkileyici oyunculuğuna yaslanır gibi başlasa da diğer oyuncular da geride kalmadılar..
Özellikle ikinci perdede herkes oyunculuk yönünü sergiledi..
İlk perdede biraz sarkan oyuna tahammül ederseniz ikinci perdede tiyatro adına tatmin edici bir düzey izliyorsunuz..
Konusuna gelince..
Kentte yaşayan insanlar olarak ,yazık ki,birbirimizi yiyerek besleniyoruz..
Bu konuda da hiç acımamız yok..
Bu da insan ilişkilerinin çok acımasız,yalnızlığa itici olmasına yol açıyor..
Konusu işlenen bir oyun bu..
İlginizi çekerse salonlar sizin..
Fena yanıldılar..
Şempanzelerin sempatikliğiyle ilgisi yoktu..
Zaten bunu anlayınca da ilk perde sonunda salonu terk ettiler..
Ankara Devlet Tiyatrosu'nun bu sezon oyunlarından biri de bu..
Şempanzeler..
Simon Block yazmış..
İlksen Başarır'ın çevirdiği oyunu Sinan Pekinton yönetmiş..
Dört kişilik bir oyuncu kadrosu vardı..
Olcay Kavuzlu,Esat Tanrıverdi,Deniz Gökçe Koçman ve Mehmet Demiralp..
Olcay Kavuzlu'nun etkileyici oyunculuğuna yaslanır gibi başlasa da diğer oyuncular da geride kalmadılar..
Özellikle ikinci perdede herkes oyunculuk yönünü sergiledi..
İlk perdede biraz sarkan oyuna tahammül ederseniz ikinci perdede tiyatro adına tatmin edici bir düzey izliyorsunuz..
Konusuna gelince..
Kentte yaşayan insanlar olarak ,yazık ki,birbirimizi yiyerek besleniyoruz..
Bu konuda da hiç acımamız yok..
Bu da insan ilişkilerinin çok acımasız,yalnızlığa itici olmasına yol açıyor..
Konusu işlenen bir oyun bu..
İlginizi çekerse salonlar sizin..
15 Ekim 2017 Pazar
Mısır Yazıları-12
Kraliçe Hatçepsut(İktidarı 1503-1445 arası)
Bütün gezi boyunca en çok merakla beklediğim an,sonunda geldi..
Kraliçe Hatçepsut'un kendisi için yaptırdığı tapınağa..
Aksi gibi tam öğle sıcağına denk geldi..
Yapacak bir şey yok..
Kumların üzerinde erimeden gezeceğiz..
Yani umarım..
Kendisi için,"Ona bakmak diğer her şeyden daha güzeldi."dedirten bir kraliçenin tapınağına gidiyoruz sonuçta..
22 yıl hüküm sürmüş bir kraliçeye..
Erkekler dünyasının acımasızlığı içinde hayatta ve iktidarda kalabilmiş ilk kadın firavuna..
Kendisi için Deyr El Bahri'de yaptırdığı tapınağı bizim büyük Ata'mızın Anıtkabir'i için mimari yönden ilham kaynağı olan muhteşem ve muktedir hanıma..
Yazık ki,ölümünden sonra,çok sevdiği ama kendisine nankörlük eden üvey oğlu tarafından adı bütün kayıtlardan silinen bahtsız kadına..
Yüz yıl önce bulunan mumyası sonunda ismiyle tespit edilebilen,yüzyıllardır unutturulan adı ve başarısı sonunda tekrar kayıtlara giren Hatçepsut'a..
Mumyalanan firavunların vücutlarına ait olan organlar ayrı kutularda saklanırmış..
Hatçepsut'un da bir dişi eksikmiş ve o da üzerinde adı yazılı bir kutuda muhafaza edilmiş..
O kutu da bulunmuş ve üzerinde yapılan incelemeler önceleri kimliği bilinmeyen bu mumyanın ona ait olduğunun kanıtlanmasını sağlamış..
Artık, ona bakmak diğer her şeyden daha güzeldi ,dedirtecek güzelliği yok..
Sevdiği adam olarak kayıtlarda görünen veziri Servan ile yakın kazdırdığı mezarında son uykusunu huzur içinde uyumak da..
Ama koca vadide her yerde adı yazılı..
İtibarı iade edildi..
Savaş meydanlarında ordusunun başında kumanda ettiği de,
Döneminde büyük ticaret yollarını başlatan girişimciliği de,
Akıllı,cesur,duygusal niteliklerini cesaretine kattığı da..
kayıtlarda yazıyor artık..
Şimdi gücünü göstermek için erkek kılığına da girmesi gerekmiyor..
Sakal takması da..
Ölüm döşeğine bile takma sakalı ile yatırılmış oysa..
Selam sana Hatçepsut!..
Tapınakta ne vardı,sen onu söyle,denirse..
Her tapınaktaki resim ve hiyeroglifler vardı,derim..
Detay vermek gerekirse,farklı olarak Hatçepsut'un daha önce ziyaret ettiği (veya sefer düzenlediği mi demeli?)Yukarı Nil köylerindeki(yani bugünkü Sudan ve Habeşistan tarafları)
bazı görüntüler,mesela kazıklar üzerinde yapılmış evler,o yörenin bitki ve hayvanları(özellikle mür bitkisi)demek gerekiyor..
Bunu da sonradan fotoğraflara bakınca hatırlıyorum..
O zaman bizim küçük grubumuz toplanana kadar rehberimiz Emad söze başlamış oluyor,biz de lafın yetiştiğimiz yerinden özet dinlemek durumunda kalıyorduk..
Sıcağın verdiği halsizlik nedeniyle ayrıntı peşine düşemediğimiz için bazı konularda hayal meyal bilgi ve resim kırıntıları hatırlıyorum..
Ama tapınağın karşıdan görünüşü tek başına çok etkileyici zaten..
Hatçepsut'un kinci ve kafasız üvey oğlu,bu yapıyı yıktırmaya kalkışmış bir de..
Allahtan başaramamış..
Bütün gezi boyunca en çok merakla beklediğim an,sonunda geldi..
Kraliçe Hatçepsut'un kendisi için yaptırdığı tapınağa..
Aksi gibi tam öğle sıcağına denk geldi..
Yapacak bir şey yok..
Kumların üzerinde erimeden gezeceğiz..
Yani umarım..
Kendisi için,"Ona bakmak diğer her şeyden daha güzeldi."dedirten bir kraliçenin tapınağına gidiyoruz sonuçta..
22 yıl hüküm sürmüş bir kraliçeye..
Erkekler dünyasının acımasızlığı içinde hayatta ve iktidarda kalabilmiş ilk kadın firavuna..
Kendisi için Deyr El Bahri'de yaptırdığı tapınağı bizim büyük Ata'mızın Anıtkabir'i için mimari yönden ilham kaynağı olan muhteşem ve muktedir hanıma..
Yazık ki,ölümünden sonra,çok sevdiği ama kendisine nankörlük eden üvey oğlu tarafından adı bütün kayıtlardan silinen bahtsız kadına..
Yüz yıl önce bulunan mumyası sonunda ismiyle tespit edilebilen,yüzyıllardır unutturulan adı ve başarısı sonunda tekrar kayıtlara giren Hatçepsut'a..
Mumyalanan firavunların vücutlarına ait olan organlar ayrı kutularda saklanırmış..
Hatçepsut'un da bir dişi eksikmiş ve o da üzerinde adı yazılı bir kutuda muhafaza edilmiş..
O kutu da bulunmuş ve üzerinde yapılan incelemeler önceleri kimliği bilinmeyen bu mumyanın ona ait olduğunun kanıtlanmasını sağlamış..
Artık, ona bakmak diğer her şeyden daha güzeldi ,dedirtecek güzelliği yok..
Sevdiği adam olarak kayıtlarda görünen veziri Servan ile yakın kazdırdığı mezarında son uykusunu huzur içinde uyumak da..
Ama koca vadide her yerde adı yazılı..
İtibarı iade edildi..
Savaş meydanlarında ordusunun başında kumanda ettiği de,
Döneminde büyük ticaret yollarını başlatan girişimciliği de,
Akıllı,cesur,duygusal niteliklerini cesaretine kattığı da..
kayıtlarda yazıyor artık..
Şimdi gücünü göstermek için erkek kılığına da girmesi gerekmiyor..
Sakal takması da..
Ölüm döşeğine bile takma sakalı ile yatırılmış oysa..
Selam sana Hatçepsut!..
Tapınakta ne vardı,sen onu söyle,denirse..
Her tapınaktaki resim ve hiyeroglifler vardı,derim..
Detay vermek gerekirse,farklı olarak Hatçepsut'un daha önce ziyaret ettiği (veya sefer düzenlediği mi demeli?)Yukarı Nil köylerindeki(yani bugünkü Sudan ve Habeşistan tarafları)
bazı görüntüler,mesela kazıklar üzerinde yapılmış evler,o yörenin bitki ve hayvanları(özellikle mür bitkisi)demek gerekiyor..
Bunu da sonradan fotoğraflara bakınca hatırlıyorum..
O zaman bizim küçük grubumuz toplanana kadar rehberimiz Emad söze başlamış oluyor,biz de lafın yetiştiğimiz yerinden özet dinlemek durumunda kalıyorduk..
Sıcağın verdiği halsizlik nedeniyle ayrıntı peşine düşemediğimiz için bazı konularda hayal meyal bilgi ve resim kırıntıları hatırlıyorum..
Ama tapınağın karşıdan görünüşü tek başına çok etkileyici zaten..
Hatçepsut'un kinci ve kafasız üvey oğlu,bu yapıyı yıktırmaya kalkışmış bir de..
Allahtan başaramamış..
Mısır Yazıları-11
Mısır'da sekizinci günümüz..
İstikamet Krallar Vadisi..
Kırk kadar firavun veya varlıklı kişinin mezarının bulunduğu vadide,bir kraliçe ve üç kral mezarına gireceğiz..
(Torpil sistemi her devirde işliyor anlaşılan,,Bazı krallar kayınvalidelerine de krallar vadisinde mezar yaptırmışlar..)
İçerisi artık aynı geliyor bize..
Duvarlar tanrı,firavun resimleri ve hiyerogliflerle silme kaplı..
Her mezar ya da tapınak kim tarafından yapılmışsa,tanrılar katında o gösteriliyor..
Detaylı inceleme için vakit yok..
Koştura koştura geziyoruz..
I.Sethi'nin mezarı restorasyondan yeni çıkmış..
İsteyenler ekstra olarak gezebilirlermiş..
Giriş bin Mısır lirası..
Bizim paramızla altmış liraya denk geliyormuş..
Bir daha mı geleceğiz..
Girdik tabii..
İçerisi olağanüstü resimlerle dolu..
Belki de hepsi çok renkli, boyalı olunca bize öyle gelmiştir..
Diğerleri de öyle resimlerle doluydu ama boyaları tamamen solmuştu..
Buradan birkaç fotoğrafla içerisinin etkileyiciliğini vurgulamak istedim..
Fotoğraflar içerisinin güzelliğini yeterince vermiyor yine de..
Sonraki durak Kraliçe Hatçepsut Tapınağı..
Tam öğle sıcağına denk geliyordu gidişimiz..
Güneş kumları kaynatıyor..
Erkekler dünyasında ayakta ve iktidarda kalan bu efsanevi kadının tapınağını da gezeceğiz tabii..
Gezdik..
Ama bu sayfa I.Sethi'nin mezarına ait fotoğraflarla dolu olsun..
İstikamet Krallar Vadisi..
Kırk kadar firavun veya varlıklı kişinin mezarının bulunduğu vadide,bir kraliçe ve üç kral mezarına gireceğiz..
(Torpil sistemi her devirde işliyor anlaşılan,,Bazı krallar kayınvalidelerine de krallar vadisinde mezar yaptırmışlar..)
İçerisi artık aynı geliyor bize..
Duvarlar tanrı,firavun resimleri ve hiyerogliflerle silme kaplı..
Her mezar ya da tapınak kim tarafından yapılmışsa,tanrılar katında o gösteriliyor..
Detaylı inceleme için vakit yok..
Koştura koştura geziyoruz..
I.Sethi'nin mezarı restorasyondan yeni çıkmış..
İsteyenler ekstra olarak gezebilirlermiş..
Giriş bin Mısır lirası..
Bizim paramızla altmış liraya denk geliyormuş..
Bir daha mı geleceğiz..
Girdik tabii..
İçerisi olağanüstü resimlerle dolu..
Belki de hepsi çok renkli, boyalı olunca bize öyle gelmiştir..
Diğerleri de öyle resimlerle doluydu ama boyaları tamamen solmuştu..
Buradan birkaç fotoğrafla içerisinin etkileyiciliğini vurgulamak istedim..
Fotoğraflar içerisinin güzelliğini yeterince vermiyor yine de..
Sonraki durak Kraliçe Hatçepsut Tapınağı..
Tam öğle sıcağına denk geliyordu gidişimiz..
Güneş kumları kaynatıyor..
Erkekler dünyasında ayakta ve iktidarda kalan bu efsanevi kadının tapınağını da gezeceğiz tabii..
Gezdik..
Ama bu sayfa I.Sethi'nin mezarına ait fotoğraflarla dolu olsun..
11 Ekim 2017 Çarşamba
Mısır Yazıları-10
Kurban Bayramı'nın ilk günü Abydos'tan sonra Oserion'a geçtik..
Yaşam çiçeğinin ilk göründüğü yer olarak geçiyormuş..
Bizim Selimiye Camii'ndeki ters lale gibi,arayınca bulunabilecek minik bir çiçek motifi..
Asıl ilginç olanı ,su seviyesinin altında kalan bir yapı olması..
Bu nedenle bir yerlerden Nil suyu sızıyor ve tapınağı sular içinde bırakıyor..
Suyun içindeki bir yosun bütün tabanı kaplamış..
Yemyeşil..
Ben boya atmışlar,sandım..
Rehberimiz bize bunları anlatıyor,biz de dinliyor,fotoğraf çekiyorken,bir baktık;tapınağı gezmeye gelen gençler,bizim grubu izliyor,bizi fotoğraflıyor,hatta kamera kaydı yapıyor..
Biz de onları çekmeye başladık..
Karşılıklı gülüştük..
Dendera
Sonra yine yola koyulduk....
Bu kez istikamet Dendera..
Yine bir tapınak..
Tanrıça Hathor için..
Tanrıça Hathor için..
Yolda da Kraliçe Hatçepsut'un mezarını görmüştük..
Baştanbaşa çöl olan bir memleketin çöllerini de tapınaklarla donatmışlar..
Ama Nil'e yakın olan çöllere..
Zaten ilk gün anlatmışlardı..
Mısır'ın yüzde doksan sekizi çöldür,diye..
Biz de şu anda öyle içerilerdeyiz ki,satıcılar bile erişememişler..
Rahat gezdik..
Dendera Tapınağı'nın da resimler ve hiyerogliflerle donanmış duvarlarını gördük..
Burada farklı olan tavanın da resimlerle bezenmiş olmasıydı..
Astronomi bilgisinin eseri olan yıldızlar,gezegenler bütün tavanı kaplıyor ve çok güzel boyanmış..
Yıldızlarla dolu pırıl pırıl bir geceyi seyrediyor gibi oluyorsunuz..
Tabii şimdi..
Heykellerin yüzlerini parçalamışlar..
Tapınak içinde ateşler yakmışlar..
O ateşlerin dumanı da tavanı kesif bir is tabakası ile kaplamış..
Arkeologlar temizlemişler..
Küçük bir bölgeyi ise ,
nasıl bir temizlikten geçti,görün diye öylece bırakmışlar..
nasıl bir temizlikten geçti,görün diye öylece bırakmışlar..
Tapınağın bekçisi,bir merdiven gösterdi..
Yerin birkaç metre altına iniyor..
İndik..
İki büklüm yürümemiz gerekti..
Yürüdük..
Bir odaya girdik..
Duvarlar yine silme resim ve hiyeroglif dolu..
Bir duvarın altına doğru bir yerde yine ilginç bir resim var..
İki kişi ellerindeki uzun kablo benzeri bir şeyin ucunda kocaman ampuller tutuyorlar..
Yani bakan herkes orada oval biçimli ampuller görüyor..
Abydos'ta da denizaltı,helikopter,jet benzeri resimler görmüştük..
Ne anlatabileceği üzerine bin türlü şey söyleniyor..
Kocaman çiçekler olduğu,
Aydınlatma amaçlı ampuller olduğu..
Biz bilemeyiz artık..
Bildiğimiz burada da ,birçok tapınakta olduğu gibi,bahşiş kültürünün şiddetle işlediği..
Tapınak bekçileri sürekli bahşiş talebinde bulunuyor..
Hazırlıklı olun..
Akşam yüzen otelimize döndük..
Üst güvertedeki havuzda ayaklarımızı havuzun soğuk sularında serinletirken,akşam ezanları da dalga dalga yayıldı..
Gün boyunca antık çağ Mısır'ı ve eserlerini çöl sıcağında gezmeye çabalayan bizler, günlerdir gördüklerimizle alt üst olan zihnimizi ve yorgun düşen bedenimizi dinlendirmeye çalıştık..
Uyarı:Sıcak,çok sıcak;mutlaka tedbirli gidin..
Uyarı:Öğle yemeği yediğiniz yerlerde taze sıkma meyve sularını mutlaka deneyin,özellikle çilek suyunu ve limon suyunu(limonata değil)..
Uyarı:Satıcı,bahşiş isteyen bekçi ve yanınıza yaklaşabilirlerse sizden para,yiyecek isteyen çocuklar için bozuk paranız ve yiyecek bir şeyleriniz olsun,sonra çok üzülüyorsunuz,özellikle çocuklar için..
İki büklüm yürümemiz gerekti..
Yürüdük..
Bir odaya girdik..
Duvarlar yine silme resim ve hiyeroglif dolu..
Bir duvarın altına doğru bir yerde yine ilginç bir resim var..
İki kişi ellerindeki uzun kablo benzeri bir şeyin ucunda kocaman ampuller tutuyorlar..
Yani bakan herkes orada oval biçimli ampuller görüyor..
Abydos'ta da denizaltı,helikopter,jet benzeri resimler görmüştük..
Ne anlatabileceği üzerine bin türlü şey söyleniyor..
Kocaman çiçekler olduğu,
Aydınlatma amaçlı ampuller olduğu..
Biz bilemeyiz artık..
Bildiğimiz burada da ,birçok tapınakta olduğu gibi,bahşiş kültürünün şiddetle işlediği..
Tapınak bekçileri sürekli bahşiş talebinde bulunuyor..
Hazırlıklı olun..
Akşam yüzen otelimize döndük..
Üst güvertedeki havuzda ayaklarımızı havuzun soğuk sularında serinletirken,akşam ezanları da dalga dalga yayıldı..
Gün boyunca antık çağ Mısır'ı ve eserlerini çöl sıcağında gezmeye çabalayan bizler, günlerdir gördüklerimizle alt üst olan zihnimizi ve yorgun düşen bedenimizi dinlendirmeye çalıştık..
Uyarı:Sıcak,çok sıcak;mutlaka tedbirli gidin..
Uyarı:Öğle yemeği yediğiniz yerlerde taze sıkma meyve sularını mutlaka deneyin,özellikle çilek suyunu ve limon suyunu(limonata değil)..
Uyarı:Satıcı,bahşiş isteyen bekçi ve yanınıza yaklaşabilirlerse sizden para,yiyecek isteyen çocuklar için bozuk paranız ve yiyecek bir şeyleriniz olsun,sonra çok üzülüyorsunuz,özellikle çocuklar için..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)