Kahire gezisi bitti..
Sırada aşağı Nil(aslında yukarı) var..
Yine Mısır Hava Yolları ile Aswan'a geçtik..
Kahire'den 600 kilometre uzaktaymış..
Yolda da çölden başka bir şey olmadığı için uçakla vakıt kazanmış oluyoruz,dediler..
Pekala..
Hakikaten uçakta pencereden bir saat boyunca sadece çölü izledim..
Ne bir köy,ne başka bir yerleşim yeri..
Aşağıda uzanan karayolu bile boştu..
Söylenenler doğru,Nil yoksa hayat yok..
Akşam üzeri geldiğimiz Aswan'da otelimiz küçük bir adada..
Bu nedenle her yere tekneyle gidiliyor..
O akşem Philae Tapınağı'nda teatral bir sunum varmış..
Gittik..
Antik Mısır inançlarının doğuşunu anlatan güzel bir sunum olmuş..
Tek sorun İngilizce olması..
Yanımda Elif konferans çevirmeni gibi anlatmasa bir şey anlamazdım..
Aynı tapınağa gündüz de gittik..Her hali etkileyici..
Tanrıları için bir adaya kondurdukları tapınaklarını resimlerle,yazılarla donatmışlar..
Onlar gitmiş,Hıristiyan Romalılar gelmiş,onlar da eklemeler (ve yazık ki bozmalar)yapmış..
Onlar da gitmiş,İslamiyet gelmiş(eklememiş;bozmamış da)..
Burada da birçok kedi var,her biri tanrı pozlarında geziniyorlar..
Onlara tapınılan günlerin geride kaldığını bilmez gibiler..
Aswan'ı da gezdik bu arada..
Taş şehir burası..
Zemin granit bloğundan oluşuyor..
Evleri inşa etmek için kayaları delmek zorundalar..
Birazcık toprak olan yeri de mezarlık yapmışlar..
Dünyanın en büyük tek parça graniti de burada..
Tonlarca ağırlıkta olan kaya bizim dikilitaşlar gibi yontulurken çatlayınca bırakıvermişler..
Binlerce yıldır öylece duruyormuş orada..
İstenmeyişin küskünlüğü içinde..
Şimdi bizim gibi gezginler ziyaret ediyor,fotoğrafları dünyanın her yerinde..
Şöhret olmuş durumda..
Sanıyorum o çatlak geniş bir gülümseyişe dönmüş..
Bana daha çok satıcılarla olan bitmeyen mücadelemize gülüyor gibi geldi..
Satıcı tacizi burada da devam çünkü..
Bugün her yere tekneyle taşındık..
Akşam üzeri de Nilin sularına dalalım diye bir sahil köyüne götürüldük..
Ancak köyün amcaları, bizim plaj magandaları misali, sahile yayılınca grubun kızları suya dalmak yerine ayaklarını suya sokmakla yetindiler..
Sonra halkı Nübyeli olan bu köyde bir eve misafir olduk..
Ev hallerini gördük..
Avlunun zemininin kumla kaplı oluşu,avluda bir kafeste timsah beslenişi ilginçti..
Bizde kedi köpek besler gibi onlar da timsah besliyor,kafesine sığmayacak kadar büyüyen timsahı baraj gölüne salıp yerine yenisini besliyorlarmış..
Kafesteki timsah tam kafesinin boyunda olduğuna göre evden gidişi yakın demektir..
Ama iki küçük kafeste başka timsah yavruları yerini almak için kafalarını kaldırmışlardı bile..
Bu arada bir fantezimizi de gerçekleştirdik..
Köye develer üzerinde gittik..
Yirmi dakika kadar süren yolculuk benim için tam bir işkenceydi yazık ki..
Hayalin hayal kırıklığına dönüşünün örneği oldu kısacası..
Kabahat devede değil elbette..
Sadece öyle yolculuk herkese göre değilmiş,anladım..
Uyarı:Nil üzerinde yolculuk harika,gezi planında ne kadar çoksa o kadar keyifli oluyor..
Uyarı:Deveyle yolculuk hayali,hayal olarak kalmalı,gerçeği korkulu ve can yakıcı olabiliyor..
Uyarı:Bulduğunuz her yerde meyve sularını deneyin,çok lezzetli,bilhassa çilek,yoksa limon,yoksa mango..
Burada da birçok kedi var,her biri tanrı pozlarında geziniyorlar..
Onlara tapınılan günlerin geride kaldığını bilmez gibiler..
Aswan'ı da gezdik bu arada..
Taş şehir burası..
Zemin granit bloğundan oluşuyor..
Evleri inşa etmek için kayaları delmek zorundalar..
Birazcık toprak olan yeri de mezarlık yapmışlar..
Dünyanın en büyük tek parça graniti de burada..
Tonlarca ağırlıkta olan kaya bizim dikilitaşlar gibi yontulurken çatlayınca bırakıvermişler..
Binlerce yıldır öylece duruyormuş orada..
İstenmeyişin küskünlüğü içinde..
Şimdi bizim gibi gezginler ziyaret ediyor,fotoğrafları dünyanın her yerinde..
Şöhret olmuş durumda..
Sanıyorum o çatlak geniş bir gülümseyişe dönmüş..
Bana daha çok satıcılarla olan bitmeyen mücadelemize gülüyor gibi geldi..
Satıcı tacizi burada da devam çünkü..
Bugün her yere tekneyle taşındık..
Akşam üzeri de Nilin sularına dalalım diye bir sahil köyüne götürüldük..
Ancak köyün amcaları, bizim plaj magandaları misali, sahile yayılınca grubun kızları suya dalmak yerine ayaklarını suya sokmakla yetindiler..
Sonra halkı Nübyeli olan bu köyde bir eve misafir olduk..
Ev hallerini gördük..
Avlunun zemininin kumla kaplı oluşu,avluda bir kafeste timsah beslenişi ilginçti..
Bizde kedi köpek besler gibi onlar da timsah besliyor,kafesine sığmayacak kadar büyüyen timsahı baraj gölüne salıp yerine yenisini besliyorlarmış..
Kafesteki timsah tam kafesinin boyunda olduğuna göre evden gidişi yakın demektir..
Ama iki küçük kafeste başka timsah yavruları yerini almak için kafalarını kaldırmışlardı bile..
Bu arada bir fantezimizi de gerçekleştirdik..
Köye develer üzerinde gittik..
Yirmi dakika kadar süren yolculuk benim için tam bir işkenceydi yazık ki..
Hayalin hayal kırıklığına dönüşünün örneği oldu kısacası..
Kabahat devede değil elbette..
Sadece öyle yolculuk herkese göre değilmiş,anladım..
Uyarı:Nil üzerinde yolculuk harika,gezi planında ne kadar çoksa o kadar keyifli oluyor..
Uyarı:Deveyle yolculuk hayali,hayal olarak kalmalı,gerçeği korkulu ve can yakıcı olabiliyor..
Uyarı:Bulduğunuz her yerde meyve sularını deneyin,çok lezzetli,bilhassa çilek,yoksa limon,yoksa mango..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder