Luksor
Otelimiz şehir içinde,gezeceğimiz yerlerin bir kısmı da şehir merkezinde olunca uzun yorucu yolculuklar bitmiş oldu..
Şimdi artık yürüyerek veya kısa araba yolculukları ile gezebiliyoruz
Akşam Luksor pazarını gezmeye gittik..
Bizim yerli pazarlarımız gibi.
Hava karadıktan sonra ancak gidebildiğimiz için çoktan toplanmışlardır diye düşünmüştüm..
Yanılmışım..
Güneşin gazabından dolayı asıl alışveriş akşam hatta gece yapılıyor ..
Halk akın akın pazara gidiyordu..
Ertesi sabah Luksor Müzesi'ni ziyaret ettik..
Küçük ama epeyce materyal var..
Mısır tarihi ve sanatı üzerine..
Hele bir mumya örtüsü vardı..
Boncuktan yapılmış ve ne güzel bir desen oluşturulmuş..
Sanatçının yeteneğine ve hayal gücüne hayran oldum,en az üç bin yaşındaki bu eserde..
Dönüp dönüp tekrar baktım..
(Hani fotoğraf diyenlere,fotoğraf makinem beş gün önce kapris yapıp kenara çekildi,diye belirtmiştim,yazıların üçüncüsünde.sanırım..
Dolayısıyla fotoğraf makinesi otelde yatıyor,ben geziyorum..
Gördüklerimden aklımda kalanları yazıp,hazırda fotoğraf bulursam ekliyorum..
Bu yandaki de hazır bir fotoğraf..)
Mısır kentlerinden herhangi birinin sokağı olarak görülebilir..
Binalar eski,dükkanlar açık sergileme usulü,yerli halkla turistlerin birlikte dolaştığı kalabalık sokaklar..
Sadece gözleri görünen simsiyah giysili Arap kadınlarının ,cellabiye denilen uzun entarileriyle Arap erkeklerinin yanında sereserpe gezinen turistlerin görüntüleri başlıbaşına
başına çok ilginç zaten..
Karnak Tapınağı
Luksor'un içinde yer alıyor..
Luksor Tapınağı ile iki buçuk kilometrelik bir caddenin iki ucunda yer alıyorlar..
Girişte iki sıra olarak dizilmiş koç başlı heykellerin arasından geçerek tapınağa giriyorsunuz..
Biz de girdik..
Kocaman bir tapınak kompleksi..
Birçok yapılar..
Hızla gezince hepsini hatırlayamıyorsunuz..
Ama unutamadığım iki sahne var burada..
Antik Mısır'da kutsal sayılan gübre böceğinin bir haykeli var,küçük bir meydanda..
Çevresini tavaf eden birçok da insan..
Bereket getirdiğine mi inanılıyonmuş,ne..
Belli bir sayıda dönülecekmiş..
Gülüp geçiyorsunuz..
Bir de tapınağın dışındaki boş alanın ucuna yerleştirlmiş küçük bir Müslüman mezarı var..
Bizdeki türbe biçiminde..
Kubbenin üzerinde hilal var..
Nedir diye sordum..
16.yüzyılda burada yaşayan bir sufi dervişi ve dört müridinin mezarıymış..
Gidip baktım..
Son derece bakımsız ve pisti..
Ama bir tapınağın hemen dibine yapılışları ilginçti..
Bizde de Ankara'da Hacıbayram Türbesi ve Camii var,tıpkı böyle..
Ama daha bakımlı ve daha zarif..
Tapınakta dikkatimizi çeken bir nokta da dikilitaş oldu..
İstanbul'da Sultanahmet Meyranı'ndaki dikilitaşın aynısı..
Zaten dört tane imiş..
Birisi Fransa'ya götürülmüş..
Biri de Roma döneminde İstanbul'a getirilmiş..
Rehberimiz Emad takılıyor..
Türkiye'den talep ediyoruz,diye..
Hele Fransa'dakini alın da öyle gelin,diyoruz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder