Cumartesi İhanet'i izlemek için Ankara'ya gitmek üzere yola çıktım..
Eski öğrencilerimden Birkan ve Semih de aynı araçla Ankara'ya gidiyordu..
Arkada oturdukları için,yerlerine geçene dek süren, kısacık konuşmamızda Semih'in hasta olduğunu öğrendim..
Tiroid kanseriymiş..
İlk biyopsi yetersiz gelmiş,..
Tekrar biyopsi yapılmış..
Sonucun açıklanmasını bekliyormuş..
O günden beri diğer sınıf arkadaşlarını,tabii bende telefon numarası olanları,arayıp haber veriyorum..
Sevinerek gördüm ki,hepsi birbirinden haberdar..
Çoktan duymuşlar,geçmiş olsun telefonları etmişler..
Zaten çoğalmış olan bu hastalığın,çocuklar ve gençleri vurması daha acı oluyor..
Geçen yıl da Aliye'nin kanserle savaşa tutuştuğunu ve kazandığını,yine ben geç kalarak,öğrenmiştim..
Bir şifa da Semih'in başına..
Pazar gününü ziyaretlere ayırdım..
Önce,zatürre başlangıcı tanısıyla hastaneye yatırılan İhsan Bey'i ziyaret ettim..
Durumu iyi..
Sevenleri ve bol bol gelen ziyaretçileriyle çevrili olarak taburcu olacağı günü bekliyor..
Hastaneden çıkışta Huzurevi'ne gittim..
Son ziyaretimden beri aylar geçmiş..
Çok ihmal etmişim ..
Kapıda karşılaştığım İsmail haberi verdi..
Sabiha Hanım'ı beşinci kata çıkarmışlar..
Vay,Sabiha Hanım,beşinci katta ha!..
Yani durumu ağır olanların katında..
Sebep ne?
Artık yerinden kalkamıyormuş..
Altına bez bağlanıyormuş..
O temiz,titiz,bir şeycikleri beğenmeyen,ağzına koyacağı her lokmayı titizlikle seçen Sabiha Hanım mı?
Evet..
Vay ki vay!
Tanıdığım başka bir hanım beni beşinci kata çıkardı,kaçak olarak,idareden izinsiz..
O kata ziyaretçi almıyorlar..
Tek kişilik bir odada,eski bir kanepeye oturtulmuş..
Pırıl pırıl mavi gözleri bulutlarla örtülmüş..
Sesi ötelerden geliyor ve yorgun..
Fotoğrafları duvara astırmamış,çekmeceye atıvermişler..
İki oğlunun fotoğrafıyla konuştuğunu söylerdi oysa,yalnız ve uykusuz gecelerinde..
Hep açık olan televizyonu kapalı..
Titizliği ise baki..
Gelen yemek tepsisine yine elini sürmedi..
"Kokuyor bunlar!"diye..
Kendilerinden izinsiz ve habersiz odaya geldiğim için beni kovalamaya gelen görevlilerin sesi ben çıkarkan giderek yükseliyordu..
Yemek yemesi için zorluyorlardı..
Çünkü az önce bırakılan tepsideki yemeğe dokunmamıştı..
Benim getirdiğim haşlanmış pancardan üç lokma yiyip,kalanını sonra yemek için saklamak istemişti..
Bir de zayıfladığı için protez dişlerinin damağını vurduğundan,yerinden kalkamadığı için ağzından çıkarıp yıkayamadından yakınmıştı..
Huzurevindeki yalnızlık köşesinde..
Gözleri kendi içine dönmeye başlamış Sabiha Hanım..
İkisi kız dört çocuğundan uzakta..
Nasıldı o şarkı:
"Kimseye etmem şikayet
Ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi
Baktıkça istikbalime"..
Off!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder