2 Şubat 2021 Salı

Osman

Ayfer Tunç'un son romanı.. Çeşitli bloglarda bir süredir yazılıp çizildi hakkında.. Ancak biraz ortalık yatışınca okumak fırsatım oldu.. İnsanı ilk sayfadan itibaren saran bir roman epeydir okumamıştım.. Bu tam öyle oldu.. Bu kez romana intikal edebilmem için oradan buradan sayfalar,satırlar arasında gezinmem gerekmedi.. Başladım ve 300.sayfalara kadar hiç ara vermeden heyecanla okudum.. Sonra biraz sarkar gibi,uzatılmış gibi,sanki nereye varmak istediğine karar verememiş gibi geldi.. Eski adetime uyarak yine sayfaları,satırları başından sonundan okuyup bitirdim.. Osman'ın hayaleti de birkaç gün zihnimden gitmedi.. Yazar o kadar etkileyici bir karakter yaratmış demek ki.. Osman; hayata ağzında gümüş kaşıkla,Kadir Gecesi'nde doğarak gelen,doğuştan şanslı insanların bir örneği.. Yani başlangıçta.. Varlıklı,aydın bir ailenin herkes hele de kadınlar tarafından çok yakışıklı bulunan;çevresi,ailesi,özellikle annesi tarafından çok sevilen,kibar,nazik,iki dil bilen,iyi yetiştirilmiş oğlu.. Ancak kendini ve çevresini fark etmeye başladığı andan itibaren her şeyin o kadar da mükemmel olmadığını anlıyor.. Babası Necmi Bey,İTÜ'de profesör,çevresinde sevilen ,evinde de çok baskın bir karakter.. İki oğlunun da mükemmel yetişmeleri için gereken her şeyi yapıyor.. Büyük oğlu Osman'ın özel derslerle iyi bir piyanist olarak yetişmesi için çaba harcıyor,onun için hayalleri var.. Ancak oğlunun kafasındaki hayaller başka.. Osman'ın hayali iyi bir rock müzik orkestrası kurmak,bunun üzerine bir gelecek inşa etmek.. Babasının zoruyla,İTÜ'de mühendislik okuyor;hem de babasının bölümünde,Jeoloji Mühendisliği'nde.. Diplomasını da alıyor ama bu konuya hiç ilgisi,hevesi yok.. Onun için varsa yoksa müzik,rock müzik.. Bu arada evin sessiz meleği annesi amansız bir hastalığın pençesine düşüyor.. Osman annesine bir evladın göstermesi gereken bütün ilgi ve ihtimamı gösteriyor.. Annesi son nefesini neredeyse onun kollarında verdikten sonra da babasına isyan bayrağını açıyor.. Ayrı bir eve çıkıyor.. Çok uzağa da değil.. Sadece iki sokak öteye.. Varlıklı bir kadın olan annesinin bıraktığı mirastan payını almak için babasını mahkemeye veriyor.. Bu konuda ona akıl ve destek veren de teyzesinin avukat oğlu oluyor.. Bu arada babası ve giderek büyüyen kardeşi Teoman ile ilişkileri sürekli dalgalı ilerliyor.. Kendisinin müzik hayalleri de.. Kurmak istediği orkestra her seferinde yarım kalıyor.. Besteleri bir türlü tamamlanamıyor.. İstediği çıkışı bir türlü yapamıyor.. Arkadaşları ile yolları her seferinde ayrılıyor.. Doğuştan gelen şansı onu terk ediyor adeta.. Tam o anda hayatına giren Şebnem ise onun en büyük aşkı oluyor.. Bir kadında aradığı her şeyi onda buluyor.. Uzun zaman peşinden koşuyor ama hiç olumlu yanıt alamıyor.. Tam ümidini kestiğinde Şebnem ona dönüyor;bu mucizenin karşısında cesaretini topluyor ve evlenme teklifinde bulunuyor.. Şebnem kabul ediyor.. Artık mutluluğu tamam olmuştur derken kaybettiği babasının ardından kardeşiyle miras kavgasına sürükleniyorlar.. Bir gün bile çalışıp para kazanmayan,buna hiç gerek kalmayacak kadar varlıklı olan Osman da maddi sıkıntı nedir öğrenmeye başlıyor.. Satıp satıp yediği miras suyunu çekiyor,bu evliliğini de sarsıyor elbette.. Sorun ise Şebnem'de değil,kendisindedir daha çok.. Yoksulluktan gelen Şebnem maddi sıkıntıları sorun etmez.. Ancak her zaman iyi yaşamış olan Osman için yaşam standartlarını düşürmek kabul edilemezdir.. Bu nedenle de yanlış bir iş yapar.. Kardeşi Teoman,çok varlıklı bir yeni zengin ailenin kızıyla nişanlanmıştır.. Tanışma yemeğinde o ailenin dayıları ile tanışırlar.. İstanbul Emniyet Müdürü olan dayı Uluç Bey,Şebnem'den çok etkilenir.. Şebnem'e şaklaşabilmek için de Osman'ı ve onun müzikli ilgili hayallerini kullanır.. Kısa bir süre her şeyin tekrar yoluna girdiğini,bir müzik grubu kuramasa da piyano satabileceği bir mağaza açacağını,bu arada bestelerini doğru isimlerle buluşturabileceğini,bu arada biraz tavsayan evliliğini tekrar eski güzel günlere döndürebileceğini düşünür.. Ona bu hayalleri kurduran emniyet müdürü dayı onu paraca çok desteklemiştir de.. Ancak tam o sırada bir skandal patlak verir.. O emniyet müdürü dayının seks kaseti bütün medyada yayınlanır.. Kasette emniyet müdürünün yanındaki kadın da Şebnem'dir.. Üstelik sahnede üçüncü bir şahıs daha vardır,bir erkek seks işçisi.. Kaseti medyaya servis eden de bizzat Şebnem'dir.. Tabiî ortalık toz dumana boğulur.. Şebnem ortalıktan kaybolur.. O seks işçisinin intihar ettiği söylenir.. Emniyet müdürü istifa edip,Gürcistan'a kaçar.. Teoman'ın nişanı elbette bozulur.. Hem Teoman hem Osman kurtuluşu ortalıktan kaybolmakta bulurlar.. Osman'ı tekrar gördüğümüzde,her şeyini kaybetmiş,bütün yaşama şevkini yitirmiş bir insandır.. Bir gece kulübünde piyano çalmaktadır artık.. Gidecek bir evi bile olmadığı için eski bir şarkıcı olan ve şimdilerde pazarda penye satarak geçinen Pakize'nin evinde sığıntıdır.. Hayatının sonunu da bir kamyon belirler.. Roman, Osman'ın trajik sonuyla başlıyor.. Sonra da konuyla ilgilenen bir yazarın, Osman'ın hayatına bir şekilde tanık olmuş herkesle mülakatı şeklinde ilerliyor.. Bu arada Osman'ın hayatı boyunca günlük tuttuğunu da günlükten sayfalar okurken öğreniyoruz.. Tanıkların noksanlarını da günlük tamamlıyor.. İki kişi eksik.. Biri kardeşi Teoman,yazarla konuşmayı reddediyor.. İkincisi Şebnem,hâlâ kayıptır.. Asıl kayıp olan ise bir hayattır.. Osman'ın hayatı.. Hayalleri uğruna kendi hayatını heder etmiştir.. Şahane bir kurgu ile bir çırpıda okunan iyi bir roman, Osman.. Ama Şebnem'e ne oldu? Not:Şebnem'e ne olduğunu yazarın on yıl önce yazdığı Yeşil Peri Gecesi'nde buldum.. Olayları bu kez Şebnem'in gözünden anlatıyor.. Üstelik en az Osman kadar sürükleyici.. İşlerimi bitirip kitabın sayfalarına gömülmeyi iple çektiğim kitaplar oldu ikisi de.. Aslında Ayfer Tunç'un bütün yazdıkları öyle ya..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder