Dün akşam üzeri pazara giderken baktım,balkonda oturuyordu..
Selamlaştık..
Dönüşte uğrayıp hatırını sorayım diye düşünerek yürüdüm..
Dönerken baktım,hala balkonda oturuyor,kapıyı açması için işaret ettim..
O yerinden doğrulurken ben de apartman kapısından girdim..
Her zamanki gibi yalnızdı..
Beli daha da bükülmüş,bükülen belinin üstünde de bir kambur oluşmuş..
Yüzü de bedeni gibi küçülmüş..
Yüzündeki kırışıklıklar seksenine yaklaştığını iyice vurguluyor artık..
Aslında yaşını değil de çileli geçen yıllarını..
Merhum kocası ile benim rahmetli babam asker arkadaşları..
Yıllar sonra ikisi de iş için geldikleri bu şehirde yeniden karşılaşınca aileleriyle birlikte yeniden görüşmeye başlamışlar..
Elli senedir bildiğimiz bir aile kısacası..
Bir kızlarıyla da aynı okula devam etmişliğimiz var hatta..
Neyse..
Nasılsın der demez, birçok yaşlı gibi hastalıklarından yakınmaya başladı..
Kalbinden rahatsız,belinden rahatsız,aslında çocuklarının nankörlüğünden rahatsız..
İkisi erkek,üçü kız beş çocuğu var..
Üçünün evlilikleri yıkıldı,birinin kör topal gidiyor,biri hiç evlenmedi;zaten ana oğul oturuyorlar..
Zöhre Teyze'nin evliliği de yıkıldı,merhum kocası,Ali Amca,emekli olunca eşini de çocuklarını da terk etti,sonra da evliliğini bitirip başka bir evlilik yaptı,onda da mutsuz oldu;en sonunda da yakalandığı kanserden kurtulamayıp yine terk ettiği evde, çocuklarının yanında son nefesini verdi..
Nereden baksan 'hayatım roman' kısacası..
Hastalıklarından yakınması bitince, biraz laf lafı açtı;o söyledi,ben dinledim her zamanki gibi..
Zaten dinlemekten çok anlatmaya muhtaç..
Laf taa genç bir kadın olarak kaynanasıyla yaşadığı bir zıtlaşmaya kadar gerilere gitti..
Köyde bir bağ evinde oturdukları sırada,akşama kadar bağda çalıştıktan sonra,kayınbabası taze bir su getirmesini istemiş..Köy pınarına biraz da uzak olmasına rağmen bir koşu gidip getirmiş..Sonra toprak döşemeli olan evin tabanını sulayıp süpürmüş..Bir de akşam için bulgur pilavı pişirmiş,yufka ekmeğini ıslatıp dürmüş,pekmezi sulandırıp hoşaf yapmış,sofrayı kurup aileyi sofraya buyur etmiş..
Kayınbabası yemeği yedikten sonra demiş ki:"Otuz sekiz senelik evlilik hayatımda ilk defa lezzetli bir pilav yedim!"..Sonra da çıkıp kahveye gitmiş..Kaynanası, Zöhre Teyze'ye dönerek ölümcül tehdidini savurmuş:"Elli yaşında da olsan,oğlumu senden boşatacağım!"Aynı kızgınlıkla yemegin tamamını da yiyip,göreneklere göre aileyle birlikte sofraya oturamayan Zöhre Teyze'ye hiç yemek bırakmamış..Herkes doyduktan sonra kalan artıklarla karnını doyurmak zorunda olan Zöhre Teyze'ye, o akşam bir parça yufka ekmeği arasına, katık olarak, toz biber koyarak yemekten başka seçenek kalmamış..Kocası da yıllar sonra kendisini beş çocuğu ile terk edip anne ve babası ile yaşamaya gidince,kaynanasının nasıl kinci bir varlık olduğunu anlamış..
"O bulgur pilavı benim hayatıma mal oldu!"demekten kendini alamadı..
Geçenlerde rüyasında kaynanasını görmüş..
"Neredeyse tanıyamadım onu..Nasıl bir ağaca yıldırım düşer,ağaç yanıp kavrulur,kapkara kesilir ve öylece ayakta dikilir,kaynanam da aynen öyleydi,yüzü bile görünmüyordu,simsiyah kesilmişti!"dedi..
Çocuklarının derdiyle yanmaktan kararan yüzünde hüzünle bakan gözleriyle,acıyla buruşmuş dudaklarıyla..
Oda yavaş yavaş karardı,akşam ezanı okundu,o hala anlatıyordu,sonunda birbirimizi göremez hale gelince ben de kalkıp eve yollandım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder