Karşıda Gül Menevşe/Gel Güneşe Güneşe
Akşam güneşi Arhavi'de batırıp sabahı da orada ettik..
Bugünkü programda Batum var..
Yani Türkiye'yi azıcık terk edeceğiz..
Bir daha dönemezmişiz gibi yürekte bir kıpırtı..
Sınır noktası olan Sarp'a geliverdik..
Sonra da bir koşuşturma..
Hoop, Batum'dayız..
Şehrin kenarından merkeze doğru ilerliyoruz..
Bir yanda küçücük binalar,bir yanda gökdelenler..
Bir yanda yavaş akan bir hayat,diğer yanda azgın bir kentleşme..
Yoksulluktan evlerini tenekelerle kaplatanların yanı başında altın suyuna batırılmış aksamlarıyla 'rezidanslar'..
Yollarda her yaştan kadınlar.çocuklar,plaj kılıklarını giyinmiş,sahil yolundan ilerliyorlar..
Şehir meydanında kısa bir tur,sonra serbest zaman..
Güneş tam tepede ve en serbest haliyle alevini kafamıza boşaltıyor..
Ya parkta gölgeye kaçacağım ya deniz kıyısına inip ayakları suya sokarak biraz serinlemeye çaışacağım..
Şemsiyeyi açtım,ayaklarımı Karadeniz'in soğuk sularına daldırdım..
Çevrem deniz keyfi yapan Batumlu'larla dolu..
Plaj cıvıl cıvıl,ne güzel..
Kimse kimseyi rahatsız etmiyor,herkes kendi halinde..
Ayaklarım serinledi,ben de öyle..
Artık biraz keşif turu yapabilirim..
Sahilin yanı başı bir park..
Kocaman bir park,ama gerçekten kocaman..
Anneler çimenlerde oynayan çocuklarını izliyor,yaşlılar banklarda biraz kestiriyor,gençler her zamanki fütursuzluklarıyla cıvıl cıvıl..
Gürcüler güzel insanlar..
Sonunda sıcak o kadar bastırıyor ki,yürümeyi bırakıp bir gölgeye oturuyorum..
Yanımda bir yaşlı hanım uyukluyor,torunu olsa gerek bir genç kız da elinde telefonu gelen geçeni süzüyor..
Selamlaştık,sonra da konuşmaya başladık..
Ben tek kelime Gürcüce bilmiyorum elbette..
Adı Kristie olan güzel kız,Antalya'da çocuk bakıcılığı yapmış,biraz Türkçe biliyor..
Benim de bir iki İngilizce kelime ilavemle pekala anlaştık..
19 yaşındaymış..Lise mezunu..
Yüksek okula devam etmeye niyeti yok..Yanındaki hanım büyük annesiymiş,hemen orada ki bir lokantada çalışan teyzesini bekliyorlarmış..
Tiflis daha güzelmiş,asıl oraya gelmelisin,dedi..
Kısmet..
Belki bir gün oraya da giderim..
İki kelime de Gürcüce öğretti..
Gamarcuba..
Merhaba,demekmiş..
Nahvamdis..
Hoşçakal anlamındaymış..
Az sonra kalktılar..
Öyle bir sarıldı ki ayrılırken,kırk yıllık dost gibiydik..
Nahvamdis Kristie,belki yine görüşürüz..
Biraz sonra orta yaşlarda bir hanım oturdu yanıma..
Adı Nina'ymış..
Bir tuhafiye mağazasında çalışıyor,haftada üç gün de Yahova Şahitleri için broşür dağıtıyormuş..
Patronu da aynı grubun üyesiymiş..
Türkçe'yi anlıyor ama konuşmakta zorlanıyordu..
Yine de anlaştık..
Türkiye'de çalışan arkadaşları varmış..
Zaten koca ülkenin ekonomisini kadınlar sırtlanmış belli ki..
Nina'nın çalıştığı dükkanda da malları İstanbul'dan getiriyorlarmış..
Ülkede işsizlik çokmuş..
Sıkıntı çok yani..
Bizim buraya neden geldiğimizi anlayamıyor olmalılar..
Yalan da değil..
Yeşil aynı yeşil,deniz aynı deniz..
O halde buraya neden gelir bunca keriz?
Kendileri günübirlik Türkiye'ye gidip buldukları işlerde çalışırken..
Doğru söze ne denir?
Batum'dan döndük..
Sayısız Gürcü kadınla birlikte..
Sırtları,elleri,kucakları çanta,bavul dolu geçtiler bizim yana..
Getirdiklerini mi satıyorlar acaba?
En çok içki ve sigara getiriyorlarmış satmaya..
Giderken de deterjandan çamaşıra her şeyi alıp götürüyorlarmış..
Nahvamdis Batum,Gamarcuba güzel yurdum..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder