25 Şubat 2018 Pazar

Günbatımı

Bu sezonun yeni oyunlarından..
Hafta  sonu İrfan Şahinbaş Sahnesi'nde izledim..
Tek perdelik bir oyun olarak kaleme alınmış..
Shakespeare'in Hamlet,Macbeth,Othello gibi oyunlarından bier küçük tirat alınmış..
Mevlana'dan birkaç kıssa,tasavvuftan birkaç cümle..
Al sana tiyatro..
Kısacası ben beğenmedim..
Müzikleri ise çok beğendim....
Dört kişilik bir müzik grubundan kömey yani ağız kopuzu ve demirkopuz dinleme fırsatına bayıldım..
İrfan Gürdal başta olmak üzere,Mehmet Utku Benli,Ali Yaşar,Altay Toprak ve Ziya Özsökmenler'i bir kez daha alkışlıyorum..
Sükun Işıtan ve Mehtap Öztepe Hanımların oyunculuklarını da..
Onun dışında..
Görmeye değmez..
Müzikler dışında,vakit kaybı..

23 Şubat 2018 Cuma

Küçük Mucizeler

Bu hafta iki taziye ziyaretine gittim..
İlki bir anneye idi..
Kızını kalp krizinden kaybetmişti..
Yeni evli ve yeni anne olan kızı,18 aylık bebeğini geride bırakarak sonsuzluğa göçüvermişti..
Uykusunda..
Doktorlar gizli kalp demişler..
Anneyi kimse teselli edemiyor elbette..
Bu nedenle biraz bekleyerek gittim..
Konuşmaya,içinde biriktirdiklerini anlatma ihtiyacı duyduğu zamana kadar..
Bir buçuk saat boyunca anlattı..
Şahit olduğu küçük mucizeyi de..
Kızın toprağa verdikten az sonra mezarın ayak ucuna oturduğunda, birden ortaya çıkan bir kedinin kucağına oturuverdiğini..
Çevresindekilerin uzaklaştırmaya çalıştıkları halde,kedinin gitmemek için eteğine adeta yapıştığını..
Kendisinin okşaması üzerine şakinleştiğini..
Bir süre sonra da kendiliğinden gittiğini..

Eşini kaybeden bir hanım da başka bir hadiseyi anlatmıştı..
Eve giren bir kuşun evin içinde dilediğince uçtuktan sonra çıkıp gidiverdiğini..

Benzer bir hadiseye ben de şahit olmuştum..
Yine başrolünde bir kedinin olduğu..
Dolayısıyla bu türlü küçük mucizeler o sırada tam da ihtiyacımız olan şey..

İkinci taziye ziyaretim de apartman komşuma oldu..
Komşum olan hanım iki ay kadar önce kalp krizi sonucu komaya girmiş,yoğun bakıma alınmıştı..
Ne yazık ki son geçirdiği kalp krizini atlatamamış..
Dolayısıyla apartmanımızdan bir cenaze çıkmış oldu..
Oğluyla yalnız yaşıyordu..
Yirmilerinde olan delikanlı yapayalnız ve çaresiz kalıverdi..
Nasıl teselli edeceğimizi bilemeyen biz komşular da  öyle..

Sonsuzluğa uğurladığımız sevdiklerimizin ardından bir küçük mucize görmek..
İnsan nasıl da bekliyor böyle bir şeyi..
Aslında sevdiklerimizle geçen her günün bir mucize olduğunu hatırlayarak..

20 Şubat 2018 Salı

İbiş'in Rüyası

Hafta sonu Antalya'dan turneye gelmiş olan İbiş'in Rüyası'nı izledim..
Antalya Devlet Tiyatrosu'nun önceki sezonda başlayıp,bu sezon tekrar sahneye koyduğu bir oyun imiş..
Bir hafta için Ankara'ya da turneye gelmişler..
Bize de gidip izlemek düşerdi..
Öyle de yaptım..
İki perdelik bir oyundu..
İkinci perde sonunda salondan çıktığımızda saate baktım..
İkinci perde neredeyse  bir buçuk saat sürmüş..
Birinci perde de bir saate yakın sürmüştü..
Toplamda üç saate yakın salonda kalmışız..
Vaayy!..
Sonuçta kocaman bir emek izlemişiz demektir..
Hiç olmazsa buna saygı duyulur..
Biz de öyle yaptık..
Tarık Buğra'nın eserini daha önce okumuştum..
Ondan önce de,şimdi rahmetli olan Münir Özkul'un başrolünü oynadığı televizyon dizisini izlemiştim..
Yani konuyu biliyorum..
Bir ustanın yorumuyla sahne versiyonunu da biliyorum..
Dolayısıyla bu oyundan övgüyle bahsetmek için çok etkilenmem lazım..
Yazık ki öyle olmadı..
Bölge tiyatrosu oyuncuları olarak ellerinden geleni yapmışlardır,eminim..
Çünkü benim kanaatime göre bölge tiyatrosu oyuncuları çok daha sahne cefakarları..
Büyük şehir tiyatrocularına göre yani..
Fark edilebilmek için daha çok gayret sarfediyorlar..
Turneler de bunun için güzel
fırsatlar oluyordur,eminim ki..
Bu oyunun da böyle bir yararlı sonucu olmasını dilerim..
Aksi takdirde rollerine gitmeyen oyuncular izlemiş oluruz..
İbiş,İbiş olamamıştı..
Nuran da,Nuran..
Sadi ise hiç Sadi değildi..
Upuzun repliklerini takılmadan okudular,ama oyunculuk etkileyici değildi..
Sorun ekibin bu oyun için uygun olmaması olsa gerek..
Başka bir oyunda harikalar yaratabilirler
dir mutlaka..
Bu oyunda değil..


14 Şubat 2018 Çarşamba

4.Murat


Bu sezon Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin büyük bütçeli operası,4.Murat..
Pazartesi akşamı da sezonun son temsiliydi..
Gidip izledim..
Epeyce uzun tutulmuş..
Üç perde..
Toplamda üç saat..
Sıkılanlar,birinci ve ikinci perdeden sonra gidenler oldu..
Biz kaldık..
Beğendim..
Özellikle dekor için yapılan çalışmalar göz alıcıydı..
Aryaları dinlerken dekorlara,kostümlere göz gezdirdik..
Hele,4.Murat'ın gürzle idman yaptığı sahnede yukarıdan sarkıtılan gürz dekorları pek etkileyiciydi..
Özgür Usta'nın eline sağlık..
Kostümler de öyle..
Gazal Erten'in ellerine sağlık..
Işıkları da unutmayalım..
Bülent Arslan'ın ellerine sağlık..
Tabii asıl alkış yöneten Haldun Özörten'in olmalı..
Bir de besteci Okan Demiriş ve librettoyu yazın Turan Oflazoğlu'nun..
Orkestrayı yöneten Sunay Muratov'un..
Bütün orkestra elemanlarını..
Bütün opera sanatçılarının..
Hepsine alkış..
O akşam sahnede 33 kişi,orkustra çukurunda de bir o kadar sanatçı..
Bunlar kadar da sahne gerisinde görevli olanlarla birlikte toplamda yüz kişi..
Biz seyircilerin güzel bir eser izlememiz için seferberdi..
Hepsine yürek dolusu teşekkür ederim..

Eserden izlenimlerim şöyle:
*Operada sözler Türkçe olunca nedense yadırgıyorum..
Bilmediğim bir dilde sözlere takılmayınca daha bir şarkı gibi geliyor..
Belki Türkçe aryalardaki zorlamalardan dolayı böyle hissediyorum bilmiyorum;ama Türkçe opera zor..
*4.Murat rolünde Tuncay Doğu'yu başlangıçta biraz hımbıl bulmuştum..
Ancak 2.perdeden sonra hayranlıkla dinledim..
Topal Recep Paşa rolündeki Tuncer Tercan'a ise başından sonuna kadar hayran oldum(k)..
Silahtar rolündeki Ali Can Akyıldız'a da..
Bekri Mustafa rolündeki Mithat Karakelle'ye de..
İstanlulular rollerinde Erdal Şen,Cem Akyüz,Oğulcan Yılmaz,Emre Uluocak'a da..
Çığırtkan rolündeki İbrahim Halil Turgut'a da..
Son olarak da Cellat Karaali rolündeki Barsgan Bayram,rolüne ne kadar uymuştu..
*Yeniçeriler rolünde,benim saydığım32 kişilik,kalabalık bir sanatçı grubu Itri'nin Salat-ı Ümmiye'sini ne güzel seslendirdiler..
Doğrusu  Kur'an ve mevlüt okuyanların biraz şan eğitimi almaları konusundaki fikrim pekişti..
Çok etkileyiciydi..
*Kösem Sultan rolündeki Reyhan Görbil pek çok aryası olan tek kadın operacı
olarak elinden geleni yaptı;ancak daha önce dediğim gibi eser kendi dilimizde olunca sözleri şarkıyla bağdaştıramadım,zorlama geldi..
Ancak Reyhan Hanım'ın bunda bir kusuru yok elbette..
Kusur benim eğitimsiz kulağımda..
Hele kendisi ve cariyeleriyle birlikte harem dekorunda pek gözalıcı duruyorlardı..
*Eserde küçük bir rolü olan çok sevimli bir çocuk oyuncu da vardı,program kağıdında adına yer verilmeyen,ama selama çıktığında hepimizin alkışladığı..
*Son bir takıldığım şey de 4,Murat'ın odasında gördüğümüz koltuk ve masa oldu..
O dönemde bizde öyle koltuk ve masa olmadığını düşünüyorum..
Neticede çok iyi bir eser izledim..
Emeği geçenlerin ellerine sağlık..

Sonra dönüş çilesi vardı elbette..
Hemen Ulus Metrosu'na indim..
Neyse ki şanslıydım,hiç beklemedim..
Kızılay'da da öyle..
Hemen kalkan Ankaray'la Aşti'ye doğru yollandık..
Karşımda oturan iki gençle söyleşerek otobüs terminaline dek geldik..
Biri Somalili imiş..
Balıkesir'de Uluslarası İlişkiler bölümünde okuyormuşş..
Ev tutmuş,şehir içinde kalıyormuş..
Dilimizi çok iyi konuşuyordu..
Tömer sayesinde tabii..
Bir yıl Türkçe dersi almış..
"Aksi halde yaşamak çok zor!"dedi..
Diğer genç de coğrafya öğretmenliğinden mezun olmuş,dört yıl önce..
Ancak ataması yapılamayınca,ücretli öğretmenlikten de umudunu kesince,Özel Eğitim bölümünde ikinci eğitime başlamış,bu nedenle buradaymış..
Aslında Adanalı'ymış..
Orada tanık olduğu haksızlıkları anlatırken gözlerine yerleşen ümitsizliği görünce içim sızladı..
Ne kadar umutsuzlar gençlerimiz..
Yapabildiğim kadar umutlu konuşmaya çalışıyorum onların karşısında..
Terminalde de şansım sürdü..
Hemen kalkan bir İzmir arabası hiç nazlanmadan beni aıp hareket etti..
Yanında oturduğum hanımla söyleşerek ineceğim noktaya kadar geldik bu kez de..
Yol çabucak bitiverdi..

11 Şubat 2018 Pazar

Yılkı Atları

Hafta sonu Hakan'ın ölümünün birinci senesi için okutulan mevliddeydim..
Bir sene önce kanserden kurtulamayarak vefat etmişti..
Yirmi bir sene önce mezun olan öğrencilerimden biriydi..
Gelenler,eşi Funda'nın annesinin komşuları,akrabaları ve gün arkadaşlarından oluşan çoğunlukla yaşlı başlı hanımlardı..
Mevlid bitip,ikramlar başlayınca çeneler de açıldı elbette..
Hem yiyip içer hem söyleşirken, bir hanımın sözüne takıldım..
Çocuklarını büyütüp evlendirdiklerini,torunlar doğunca onları da büyüttüklerini,şimdi onlara ihtiyaç kalmayınca evlerine dönüp,birbirlerine yaslanarak yaşadıklarını anlatıyordu..
Yaşları birbirine yakın olanlar,gün bahanesiyle görüşüp,kalan ömürlerini birbirlerine yakın durarak tüketiyorlar,aralarına yeni katılan olunca onu da hemen içlerine katarak hayatı sürüklüyorlar demek ki..
Gün adını verdikleri toplantılarında da Kuran okuyor,hatta her toplantıda önceden okudukları sayfalarla bir hatim de tamamlıyorlarmış..
Ahret hazırlıklarını da kendileri tamamlıyor kısacası..
Söyleşmelerini gülümseyerek dinlerken içim sızladı..
Dünyaya geliş sebebini anlayan,bunu yakınmadan yerine getiren.ömrünün kalanını da patırtısızca tamamlama yolundaki sıradan insan hallerindeydiler..
Ve de çok sevimli..

6 Şubat 2018 Salı

Mini Mini Birler,Koca Koca Çantalar

Dün akşam üzeri eve dönerken onlar da önüm sıra yürüyorlardı..
Sabahları çocuklarını okula bırakırken,çantalarını taşıyan velileri görmeye alışkınım..
Çocuklar da elleri ceplerinde annelerinin (genellikle anneleri götürüyor okula)yanında gidiyorlar..
Okul çıkışı da öyledir herhalde;çünkü denk gelmiyorum pek..
Dünkülerse minik bir kız ve annesiydi..
Anne, küçük bir bavul kadar  okul çantasını tekerlekleri sayesinde sürüklüyor,minik kız da yorgun,bezgin yanında hiç konuşmadan ilerliyordu..
Çanta tekerlekliymiş,neden çocuğa vermiyor,diye düşündüm..
Yanlarına geldiğimde de sordum,o çanta çok mu ağır,diye..
Hatta elime alıp şöyle bir tarttım bile..
Annenin taşımasında hakkı varmış..
O yaşta bir çocuk için gerçekten ağırdı..
Henüz birinci sınıf öğrencisiymiş..
Üstelik çoğunu okuldaki dolapta bıraktığını söylemez mi,kızcağız..
kalanları da eve ödevleri için götürüyormuş..
Ve bu işkence her gün sürüyormuş..
Yazık bu miniklere..
Bu sabah da alt komşumuzla kapıda selamlaştık..
Her günkü gibi oğlunu okula götürüyordu..
Oğlunun okul çantasını da kendi yüklenmiş..
'Sen niye taşıyorsun?Bırak kendi taşısın.'dedim..
Çok ağır olduğunu,bu yüzden kendisinin okula kadar taşıdığını söyledi..
Hem miniklere,hem ailelere yazık o halde..



5 Şubat 2018 Pazartesi

Anna Karenina

Nihayet..
Bu sezon bir oyunu beğenerek izledim sonunda..
İçimden gelerek de alkışladım..
Yönetmene(İpek Atagün Gezener) bravo..
Oyuncularını deli gibi çalıştırmış..
Beyin,kas,kan,ter akıtılmış oyuna..
Dekor en çok dikkat ettiğim unsurdu..
Kerem Çetinel'in ellerine sağlık,tabii dekor ekibinin de..
Kostümler de aynı ismin eseri..
Bol bol kostüm değiştikleri için,epeyce iş vardı anlaşılan..
Kocaman bir oyun ekibine ise(32 kişi) ayrıca kocaman bir teşekkür..
Kendilerinden ne istendiyse yerine getirdiler..yani sanırım..
Öğretilen bütün hareketleri,dansları sergilediler..
Eseri daha önceden okuduk,eserden yapılan filmlerin neredeyse hepsini izledik..
Dolayısıyla konuyu da,konunun nasıl ele alındığını da ,birçok farklı açıdan izlemiş olarak biliyoruz..
Burada ise,Anna ile Aleksi Vronski'nin aşkından fazla Levin'in Kitti'ye duyduğu tutku üzerinde durulmuş gibi geldi..
Belki bunda oyuncuların bazılarının daha etkili oyunculuklarının rolü vardır..
Levin rolünde Caner Kadri Gezener çok göze çarpıyordu..
Molly rolündeki Özden Gököz de rolüne çok yakışmıştı..
Stiva rolündeki Şevki Çapa da..
Kont Karenin rolündeki Cengiz Uzun da..
Aslında oyuncu ekibinin hepsi de..
İki buçuk saatlik oyun boyunca canla başla çabaladılar..
Ancak..
Anna Karenina rolündeki Aslı Artuk Şener  ve aşık olduğu Aleksi Vronski rolündeki Barbaros Efe Türkay'ı ise nedense ben yakıştıramadım birbirine..


Sanırım kimyaları tutmamıştı..
Romandaki tutkuyu sahnede göremedim..
Tabii yönetmenin seçimine bir şey diyemiyorum..
Ben o oyuncuları seçmezdim..

Hele de böylesine farklı yaklaşımlı bir oyun için..
Ama ben yönetmiyorum elbette..
Sadece ellerine sağlık diyebiliyorum..