8 Eylül 2020 Salı
Bireyselden Toplumsala Halide Edip Hanım
Yakup Kadri'nin Gençlik ve Edebiyat Hatıraları adlı anı kitabına konuk ettiği son isim,Halide Hanım..
Meşrutiyet'ten sonraki günlerde,Tanin gazetesinin 2.sayfasının baş sütunundaki bir yazının sonunda gördüğü imza gözlerinin açılmasına ve yazıyı daha bir dikkatle okumasına neden olur..
İmza Halide Salih'tir..
O zamana kadar hiçbir kadında böyle kendi adının sonuna babasının veya kocasının adını eklemek gibi bir özellik görmemiştir ve bu bir yeniliktir,Yakup Kadri'ye göre..
Ayrıca yeni olan sadece imzadeğildir,Halide Hanım özgün ve şahsiyetli bir yazır olduğunun da ipuçlarını vermektedir o yazısında..
Yakup kadri artık hergün gazeteleri,dergileri başka bir merakla taramakta,Halide Hanım'ın başka yazılarını da okumak arzusu duymaktadır..
Çok geçmeden Halide Hanım'ın Harap Mabetler başlıklı mensur şiir örneği yazıları yine Tanin'de yayınlanmaya başlayınca"çocuk gibi baydam etmiş ve o nesirleri acayip bir 'cezbe 'ye tutularak adeta şarkı çağırar gibi yüksek sesle okumaya koyulmuştum.."
"Büsbütün başka bir dille konuşan bu hanımın sesi sıcak,yumuşak,kırık,dökük bir kadın sesiydi ve içe dokunan bir şeyler mırıldanıyordu kulağa.."
Yakup kadri de sanat kaygısını ön plana aldığı o yıllarda Erenlerin Bağından adlı mensur şiirleriyle aynı çizgide yazmayı sürdürmektedir..
Türk edebiyatına "tatlı bir serinlik,yeni bir hayal iklimi" açan Halide Hanım romanları yazmaya da başlar,Seviyye Talip ve Handan tefrika edilir..
Bu romanlarda Yakup kadri'nin dikkatini çeken şu olmuştur:"Gelmiş geçmiş bütün (neredeyse hepsi de erkek olan) romancılarımızın ezeli konusu olan aşk,bir cinsel buhran olmakan çıkıp destani bir kalp savaşı şekline girmiştir."
Hem de erkek veya kadın kahramanlar, hangisinin yenildiği belli olmayan kahramanlar gibidir..
Bu arada Halide Hanım,kendisinin üzerine yeni bir eş almak isteyen kocasının bu isteğine karşı çıkıp,boşanmış ve iki çocuğunun alıp baba evine dönmüştür..
Artık Halide Edip adını kullanmaktadır,babasının adını kendi adına ekleyerek..
Ve çok sevdiği eşinini kendisine yaşattığı bu trajedi onu çok sarsmıştır..
Yakup Kadri,bunları bilmeden,Handan romanının 'otobiyografyaya benziyor'diye,çok sevdiği romana bir gençelik eleştirisi kaleme alınca en yakın arkadaşlarından Celal Sahir bile ona küser,bu saygısızlığı için..
Oysa Yakup kadri hem konuyu bilmimiktedir;hem romandaki çok başarılı bulduğu, yazarın böyle bir macerayı bizzat yaşayıp,yarattığı kişileri kendi kendi ruhunda mayalandırarak çıkarmışcasına büyük bir gerçeklik ve canlılıkla anlatabilme başarısı olduğunu vurgulamaktır..
Ama derdini anlatamaz..
Bu eleştiriyi okuyan Halide Hanım da darılmıştır..
Türk Ocağı'na gittiği bir Hamdullah Suphi'nin neredeyse zorla soktuğu bir odada Halide Hanım,Hüseyin Cahit ve Nakiye Hanım ile sohbet etmektedir..Hamdullah Suphi,Yakup kadri'yi onlara takdim ettiğinde "üçü birden suspus olup önlerine bakakaldılar."
Neyse ki halide Hanım,kinci davranmaz..
Kenan Çobanları adlı peyesini sahneye koyduğu bir sırada,Yakupkadri'yi Türk Ocağı'na çağırarak fikrini alır..
Barışırlar..
Yakup kadri'nin dikkatini çeken şey ise,hâlâ,Handan romanının baş kahramanı Handan ile,Halide Hanım arasında bulduğu benzerliklerdir..
Bir de "dudaklarının acımsı çizgisi"..
Bu arada çok çalışkan bir yazar olarak Halide Hanım,peşpeşe romanlar çıkarmaktadır..
Ancak Yakup kadri,hâlâ Handan ve Seviyye Talip'i daha çok beğenmektedir..
Bu arada gelişen olaylara paralel olarak iki yazar da büyük değişimler geçirirler..
Sanat kaygısını biricik kaygı olarak ön plana almayı bırakıp "Millî Mücadele'nin büyük rüzgarı" onları alıp " memleket gerçeklerinin ortasına sürükler."..
Yakup kadri,Halide Hanım için söyleyeceklerinin bundan sonrasını siyasi hatıralarını yazdığı kitabına bırakıyor..
Şimdi onu bulup okumak gerek..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder