18 Eylül 2020 Cuma

Kitaplar Arasında

İlçe Halk kütüphanesinden aldığım kitapların ilki Kemal Öztürk'ün kaleminden 'Halide '.. Yine Halide Edip Adıvar üzerine.. Diğerlerinden farkı aralarında daha önce görmediklerimin de olduğu fotoğraflarla yüklü bir kitap oluşu.. Bir de Halide Hanım'ın torunu Ömer Sayar'ın anlatımlarına yer verilmesi.. Bir dönemi ve o dönemin en etkili isimlerinden biri olan Halide Hanım'ı merak edenler için ilginç bir çalışma.. İkinci kitap gazeteci Orhan Karaveli'nin 'Berlin'in Yalnız Kadınları'.. Milliyet Gazetesinin başına geçen Abdi İpekçi,o dönemin genç gazetecisi Orhan Deliveli'yi Almanya'ya göndermeye karar verir.. Tarih 1955'tir.. II.Dünya Savaşı'nın üzerinden on yıl geçmiş,savaşın yaraları biraz sarılmış,acılar biraz küllenmiştir.. Baştan başa harabeye dönmüş olan Berlin'de aralıklarla üç yıl kalan gazeteci Deliveli, fotoğraflar eşliğinde, bir ülkenin tekrar nasıl ayağa kalktığını içinde yaşayarak anlatıyor Türkiye'deki okurlara.. Özellikle kadınlar üzerinden bir anlatım bu.. Savaşın acılarını en çok yaşayanlar onlar çünkü.. Savaşta babalarını,kocalarını,çocuklarını yitirmişler önce.. Öyle ki savaş sonunda Almanya'da nüfusun yüzde yetmişi hatta sekseni kadındır.. Sonra savaşın bitmiyle birlikte o karışık günlerde işgal askerlerinin tecavüzlerine katlanmak zorunda kalırlar.. Elbette bunun ardından da tecavüz çocuklarının doğumu gelir.. Büyük bir bölümü kiliselere terk edilir o çocukların ve bu konu hiç konuşulmaz.. Sonra sıra harabeye dönen kentin yıkıntılarını temizlemey gelir.. Yine kadınlar işbaşı yaparlar.. Yıkıntıları temizler,işe yarayacak her tuğlayı temizler,her çiviyi düzeltir,her demiri,tahtayı bir kenara istif ederler.. Bu arada karınlarını doyurmak için boş olan her araziye sebze ekerler.. Örneğin parlamento binasının hemen önüne.. Fotoğraflarda var.. Ruhlardaki harabat ise zamana muhtaçtır.. Kimsenin kendini düşünecek vakti yoktur zaten.. Isınmak lazımdır,doymak lazımdır,giyinmek lazımdır.. Bir de aşağılanmış,örselenmiş ruhlarının iyileşmesi için sabırla zamanın geçmesi lazımdır elbette.. Ama gençlerin sabrı olmaz pek.. O halde önce onlar eğlensinler.. Böylece eğlence yerleri ufaktan açılmaya,gençler biraz kendilerini unutmaya başlar.. İşte bizim gazeteci de tam o günlerde onların arasındadır.. Kendisi de henüz 26 yaşındadır.. Berlin'de bulunan küçük bir Türk grubu vardır,hepi topu 30 kişi.. Çeşitli zamanlarda gelmiş ve kalmış olan 30 Türk.. Çoğu da yaşlı,, Onlarla da bağlantı kurar.. Savaş sonrası bir ülkenin ve halkının ruhunu anlamaya çalışır.. Sonunda "kalbinin kocaman bir bölümünü orada bırakarak" Türkiye'ye döner.. O yıllarda haber yazıları olarak gazetede yayınlanan bu izlenimler,yıllar sonra kitaplaşır.. Güzel,etkileyici,bilgilendirici bir okumaydı.. Üçüncü kitap,rafta görünce"Haydi,bir daha okuyayım."diyerek aldığım,Cengiz Aytmatov'un ünlü romanı 'Selvi Boylum Al Yazmalım".. Zaten incecik,zaten konuyu neredeyse ezbere biliyoruz,zaten filmini milyon kere seyretmişiz,zaten daha önce okumuşuz.. Ama yine etkiledi Aysel'in(filmde Asya),İlyas'ın,Baytemir'in(filmde Cemşit) hikayesi.. Son kitap henüz elimde,bitmedi.. Azeri yazar Anar Rızayev'in 'Sıraselviler'de Bir Otel Odası' adlı hikaye kitabı.. Sonradan fark ettim,bunu birkaç yıl önce okumuşum.. İkinci okuyuş oldu böylece..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder