Yakup Kadri'nin Gençlik ve Edebiyat Hatıraları'ndan aktarımlara devam..
Bir gün Yahya Kemal ve Rıza Tevfik ile birlikte Tevfik Fikret'in 'âşiyan'ına giderler..
Galatasaray Lisesi'ndeki müdürlüğünden uzaklaştırılan Fikret,Robert Lisesi'nde Türkçe öğretmeni olmuştur ve o gün de okuldadır..
Onun gelişini bahçede sohbet ederek beklerler..
Onunla ilk kez karşılaşacak olan Yakup Kadri heyecanlıdır..
Biraz da tedirgin..
Onu 'âşiyan'ına tünemiş bir tavus kuşuna benzetmiştir bir yazısında çünkü..
Az sonra da Fikret gelir..
"Uzunca boylu,geniş omuzlu,henüz genç görünen,yüzünün sert çizgileri,gözlerinin keskin bakışları ve bir kartal yavrusunun gagasını andıran burnuna rağmen hiç de haşin bir hali olmayan bir adamdır.."
"Hatta ilk bakışta onu pek sade,yumuşak belki biraz da silik " bulur Yakup kadri..
Evine davet eder..
İçerisinin döşenişi o zamana kadar bildiği evlerden hiçbirine benzememektedir..son derece özel ve özgündür..Eve adeta Servet-i Fünun şiirinin damgası basılmıştır..
O sırada Fikret ilk kez karşılaştığı Yakup Kadri ve Yahya Kemal'i dikkatle incelemektedir..
Az sonra önce Yakup Kadri'ye,yazılarını zevkle okuduğunu,kendisini tavus kuşuna benzettiği makalesini dahi çok beğendiğini söyler..
Yahya Kemal'e de kendisi hakkında övgüler işittiğini ama henüz hiçbir şiirini okumak fırsatı bulamadığını ..
Nazik,kibar ev sahibinin ,Rıza Tevfik'in Abdülhak Hamit'in bir şiirinden yola çıkarak yaptığı espriye gülmeyerek bir edebiyat dersi vermesi onun ciddiyeti üzerine bir fikir verir..
Hüseyin Cahit'in sözünün edilmesi de kendisiyle aynı yoldan iken dönenlere karşı ne kadar sert olabileceği üzerine..
Hüseyin Cahit için "O Tanin değil,cenin !"der..
İttihat ve Terakki için "İrtikap ve Tedenni Çetesi "..
Kendisini Galatasaray Müdürlüğünden aldıkları zaman da
Tanin gazetesinde bir protesto yazar:
"Benim irfanım bundan böyle,terk-i tabiiyet etmiştir !"..
Aradan zaman geçer..
I.Dünya Savaşı'nın ikinci yılında Tevfik
Fikret'e ada vapurunda rast gelir..Tek başınadır..Çökmüş,zayıflamış,bitkin ve ıstıraplı bir hali vardır..Kendisini hiç iyi hissetmediğini,bir süredir Heybeliadada hava değişimine gittiğini ama bir işe yaramadığını,ıstıraplarının giderek arttığını,eğer savaş yüzünden yollar kapanmasa oğlunun yanına gideceğini,herhalde orada derdine bir çare bulunacağını söylerken bile sancıdan kıvranmaktadır..
Ömrü boyunca mücadele içinde bozgundan bozguna uğrayarak vaktinden önce yıpranmış, ihtiyarlamış bir şairdir artık..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder