6 Nisan 2021 Salı

Işığın Muhafızı

2 Nisan Cuma TRT2'nin film kuşağında izlediğim Kazak filminin adı bu.. TRT Avaz ilk kurulduğunda da Kazak,Özbek sinemalarından örnekler izlemiştik ama devamı gelmemişti yazık ki.. Şimdi Türk Dünyasından bir film örneği görünce sevindim doğrusu.. Filmi seyredince de daha da sevdim,sevindim.. Türk dünyasının sinema alanında gelişmelerini görmekten çok memnun oluyorum.. Darısı bizim ülkemiz içindeki,yeterince seyretmeden film çekmeye,okumadan senaryo yazmaya kalkan,özgüvenden volkanlar gibi patlayan ama içerikten,donanımdan yoksun sinemacılarımızın başına.. Durmadan aşağıladıkları Yeşilçam sinemasının gölgesine bile yaklaşamıyorlar,ne yazık ki(ya da ne iyi ki !).. Neyse,ben geleyim Işığın Muhafızı'nın anlatımına.. Bana kalsa filme Büyülü Perde adını verirdim.. Ama yönetmen Yermek Tursunov'a bu güzel filmi çektiği için teşekkürden başka sözüm olamaz..
Filmin açılışı II.Dünya Savaşı'nın sonlarında Almanya'da bir kapının havaya uçmasıyla başlıyor.. Dumanların dağılışıyla birlikte gördüğümüz Rus ordusunun askerleri arasında,Sovyet Rusya döneminde Rus vatandaşı sayıldıkları için askere alınan Kazaklar da var.. Filmin baş kahramanı olan Take de bunlardan biri.. Arkadaşının yaralanıp ölmesinden sonra,harabe halindeki sokaklarda ilerlerken sırtında paltosu,elinde eldivenleri ile orta yaşlı,iyi giyimli bir Alman'ı şoka girmiş olarak boş gözlerle bakarken gören Take,önce bir düşman olarak algıladığı ve dilini anlamadığı adamın halini tuhaf bularak yardımcı olmaya çalışır,güvenli bir yere çekmeye çalışır.. Alman'ın anlatmaya çalıştığı şey ise,eşi ve çocukları ile evden çıktığında o biraz önden gittiği için tam o anda düşen bombada bütün sevdiklerinin yok oluşuna tanık olmanın şaşkınlığı içinde olduğudur.. Birbirlerinin ne dediğini anlamazlar ama Alman kendisine el uzatan bu kavruk delikanlıya kocaman bir çanta uzatır ve "Bu senin kısmetinmiş."deyip uzaklaşır.. Bundan sonra savaşın bitiminde Take'nin evine sağ salim dönüşünün köyde yarattığı sevinç sahnesine geçiyoruz.. Onu karşılayanlar arasında annesini ve eşini göremez.. Annesi hastalanıp ölmüştür.. O köyden olmayan karısı ise kimsenin kendisini koruyup kollamadığı köyde birkaç ay durmuş,kocasından hiç haber gelmemesi hatta öldüğü söylentileri üzerine başının çaresine bakmak zorunda kalmıştır.. Köye gelen bir memurun teklifini kabul edip, onunla gitmiştir.. Bomboş evine giren Take,duvarda mutlu günlerde karısı ile birlikte çektirdikleri birkaç fotoğraftan birinin ortadan yırtıldığını görür.. Karısı, hiç haber gelmeyen kocasının bir hayalini yanında götürmüştür.. Take içine düştüğü buhranda,o Alman'ın kendisine verdiği kocaman çantayı açar.. İçinde bir film makinesi ve yedi tane de makaralı film vardır.. Charlie Chaplin'in filmini izlerken bıraktığımız Take'yi tekrar gördüğümüzde aradan 25 yıl geçmiş,Take saçı,sakalı ağarmış bir adama dönmüştür.. O film makinesi ve yedi film onun bunalımdan çıkışı ve geçim kaynağı olmuş;uçsuz bucaksız Kazak kırlarını dilediği gezen,köylerde konaklayıp onlara filmler izleten Tarzan Take'ye dönüşmüştür.. Köylüler onun gelişini hevesle beklemekte,yıllardır hep aynı filmleri izletse de yine de para ödeyip onun filmlerini izlemektedirler.. Hamlet,Tarzan,Sessiz Düşman,Bambi çizgi filmi bu filmlerden birkaçıdır.. Duvara astığı iki metrelik patiska da sinema sahnesidir.. Hepsi de Amerikan sessiz sinemasının örnekleri olan bu filmlerin konusunu da Take film başlamadan özetlemektedir.. Yalnız her seferinde başka bir özet sunması çocukların dikkatinden kaçmamaktadır.. Büyükler içinse bu film geceleri,yorucu günlük işlerden sonra hoşça vakit geçirmektir.. Parası olmayanların bir veya iki elma veya bir küçük çöreği para kutusuna bıraktıkları sahneler çok sevimliydi.. Kendisinin köylere gelişini en ilgiyle karşılayanlar, hiç sahip olamayacağı, çocuklardır hep.. Karısının kendisini terk etmesine kahrederek bir daha evlenmeyen Take,en çok çocukları sever.. Çocuklar da onu.. O yedi filmi onlar da büyükleri gibi soluksuz,büyülenmiş gözlerle izlerler.. Bu arada Take,film gösterimlerinden kazandığı kuruşları mendiline çıkılayıp,şehre gider.. Film işletmecisi dostundan hurdaya çıkarılmış filmler alacaktır.. Böylece hep aynı filmleri gösterdiği eleştirisini getiren çocuklara örnek olacaktır.. 12 tane film alır.. Ancak hiç seyretmediği bu filmler deneysel sinema örnekleridir.. Örneğin bir tanesi senaryosunda Salvador Dali'nin de adı geçen Endülüs Köpeği'dir.. Filmdeki aşırı şiddet sahneleri,böyle şeyleri hiç görmemiş köylüleri önce dehşete düşürür,sonra çok öfkelendirir.. Take hepsinden çok şaşkındır.. Hemen makarayı değiştirir,yine Tarzan'ı gösterir.. Herkesin keyfi yerine gelir.. Bu arada Take' nin gözüne yaşlıca bir kadın ilişir.. Kadın da ona dikkatle bakmaktadır.. Karısıdır.. Film bitip herkes dağıldığında karısı Kamşat yanına gelir.. Ona söylemek istediği bir sırrı olduğunu dile getirir.. Tam o anda, kadının torunu olan, köyün çocuklarından Ender yanlarına gelir.. Ninesiyle Take'yi tanıştırıp,annesinin eve yemeğe davet ettiğini iletir.. Take onlarla gitmez,bir bahane bulur..
Filmin sonraki sahnesinde Take' yi Kazak çobanlarının obasına konuk olarak görüyoruz.. Issızlığın ortasında sürüler güden çobanlar sevinçle karşılayıp konuk ederler.. O da onlara eski filmlerden izletir.. Yemekte keyifli olan ama dışarıdan durgun görünen Take,geride bıraktığı köyde bir hazine bulduğunu,dünyalara değer olduğunu söyleyip durur.. Sonra da çobanları sofrada filmle başbaşa bırakıp dışarda yıldızlara bakarak hülyalara dalar.. Yaşlı çobanın dikkatini çeker bu durum ve kendince bir karara varır.. Ertesi gün sabah erkenden Take'yi yanına alan yaşlı çoban onu Katina'nın çiftliğine götürür.. Katina,kocasını üç yıl önce yitiren,dul bir kadırdır.. At ve koyun sürüleri vardır ve bunların idaresi için bir kocanın yardımına ihtiyacı olduğu açıktır.. Take de eski bir asker olarak biçilmiş kaftandır,onlara göre yani.. Take bu emrivaki karşısında bir şey diyemez,zaten kimse de onu dinlemez.. Onların gelişini uzaktan gören Katina,çoktan semaveri evinin önüne kurmuş,misafirlerini karşılamaya hazırlanmıştır.. Lafın gelişi olarak,önceden haberi olsaydı,bir koyun keseceğini söyleyince,yaşlı çoban da eski asker,yiğit Take'nin bu işi çarçabuk halledeceğini söyleyerek ikinci bir emrivaki daha yapar.. Zavallı Take,şimdiye dek hiç koyun kesmediğini mırıldansa da kimse onu dinlemez ve eline bıçak verilerek ağıla yollanır.. Take ağılda kendisinden ürken koyunları yakalamaya çalışır ama hiçbirini yakalayamadığı gibi hepsinin avluya dökülmesine sebep olur.. Geriye bir tek ağılın koçu kalır.. Azılı koçla alt alta üst üste bir mücadeleden sonra,tabiî ki koç onu alt eder.. Hatta bu boğuşmada ağılın sazdan damı yıkılır.. Take içeriye yenik bir kahraman olarak toz toprak içinde gelince şaşkınlığı üzerinden atan arkadaşı hemen onu temizleyip Katina ile baş başa konuşmaları için bırakıp gider.. Katina dışardan güçlü kuvvetli,sert bir kadın olarak dursa da içi yumuşaktır.. Take ile dertleşirler.. Biraz da içince birbirlerine iyice açılırlar.. Take misafir yatağına serilip yatınca,Katina onun çamaşırlarını yıkar,kurutur,düzgünce yatağın yanına iliştirir.. Böylece Take'nin çamaşırları da ilk defa çamaşır teknesi yüzü görür;çünkü yıkanmak ve çamaşırlarını yıkamak için yağmurlu havaları tercih ettiğini daha öhce izleyip gülmüştük.. Neticede sabah olur.. Uyanan Take sessizce giyinir ve evden çıkar gider.. Onun tıkırtılarını dinleyen Katina bu işin olmayacağını anlamıştır.. Sonraki sahnede her şey yine eskisi gibidir.. Take yine eski karısı Kamşat'ı gördüğü köydedir.. Ancak seyircileri çok azalmıştır, çünkü Sovyet hükümeti köye bir sinema salonu yaptırmış ve yepyeni filmler göstermektedir.. Bambi filmini birkaç çocuk ve bir ihtiyarla birlikte izlerken Kamşat'ın torunu gelir.. Ninesinin tekrar şehre döndüğünü,Take'ye iletilmek üzere bir mektup bıraktığını söyler.. Take mektubu açtığında yarısı yırtık olan resim avucuna düşer.. Öldüğünü zanneden karısı yıllarca saklamış,ölmediğini görünce iade etmiştir.. Mektubunda savaşta ondan hiç haber gelmeyince çok beklediğini,öldü haberi ortaya çıkınca çok ağladığını,kendisini affetmesini yazan Kamşat;şefkatlı bir eş olarak sıkı giyinmesini,çok yakında ona bir çift eldiven örüp göndereceğini eklemiştir.. Bunları okuyunca mutluluktan sarhoş olan Take'ye bir sürpriz de arkadaşları olan çobanların ona misafir gelişleri olur. Kollarını açarak onları karşılamaya çıkar ama ilk gelen çobanın bıçağını böğrüne yiyip yıkılır.. Elindeki Kamşat'ın mektubu ile ikisinin yarım yırtık fotoğrafları otların üzerine dağılıverir.. Gelen çobanlar onun "Ben bir hazine buldum."sözünü yanlış anlamış,onu soymaya gelmişlerdir.. Bütün eşyalarını dağıtıp arasalar da bir şey bulamazlar.. Zaten bir hazine de yoktur.. Take'nin hazinesi Kamşat'ın mektubunu ve fotoğrafını rüzgar alıp götürür.. Filmin son sahnesinde Take'nin cinayete kurban giden bedeni kaldırılır.. Bunları izleyen küçük torun Ender,Take'nin bir tarafa atılmış film makinesini ve filmlerini toplar ve köyün filmcisi o olur.. Take gibi o da film öncesi ibretli özetler vermeye devam eder.. Çok sevimli bir filmdi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder