14 Aralık 2021 Salı

Kitap Oburunun Masasından-16

Henüz bitirdiğim üç kitap: Bana Sen Söyle (Necati Tosuner) Gülünün Solduğu Akşam (Erdal Öz) İçimizdeki Şeytan (Sabahattin Ali)
BANA SEN SÖYLE Necati Tosuner'in eseri bir devam kitabı(imiş).. Yalnızlıktan Devren Kiralık birinci bölüm oluyormuş.. Bu bizim kitaplıkta yok.. Bu ise mevcut.. Kitaplığımıza kazandırmışız.. Daha önce okumuştum,unutmuşum;yine okudum.. Yine unutabilirim.. Günümüzün sorunlarından boşanan ebeveynler,dağılan aileler konusunu işleyen romanda ilginç bazı noktalar var.. Örneğin evinde yalnız ölen emekli hakim Salim Bey'in Yassıada Duruşmalarının ünlü hakimi Salim Başol olduğunun satır arasında verilmesi.. Onun dışında günümüz gençlerinin sorunları,kansere yakalanan kadınların ruh halleri gibi konular da iç içe geçen olaylar dizisi halinde anlatılıyor.. Sürükleyici..
GÜLÜNÜN SOLDUĞU AKŞAM Erdal Öz'ün bu kitabını okumayan az sayıdaki kişilerden biriydim sanırım.. Oysa kitaplığımızın çok okunanlarından(imiş).. Artık değişen okur zevki dolayısıyla pek okunmuyor.. Bilmeyenler için konusunu yazayım.. Gencecikken asılan üç kişi,Deniz Gezmiş,Hüseyin İnan,Yusuf Aslan ile yazarın kendisi de cezaevinde iken yapılan görüşme notlarından roman haline getirilmiş.. İlgiyle ve merakla okunuyor.. Ben de öyle,sabah başladım,akşama bitirdim.. Bunda biraz da yaşadığımız şehirde de bu dramı yaşayan ailelerin,kişilerin bulunduğunu bilmem etkiliydi.. Örneğin şehir mezarlığında birbirine yakın mesafedeki üç mezardan biri idealleri uğruna mücadelesinde suçlu bulunup asılan bir delikanlıya,diğer iki mezar da karşıt görüşteki grupların açtığı ateşte öldürülen iki delikanlıya ait.. Birincinin anne babası da hayatta değil artık.. Diğerlerinin ailelerinden kim var,bilmiyorum;ama birinin hiç ziyaretçisi yok,diğerinin ziyaretçileri ise aynı görüşteki siyasiler.. Ziyaretleri de zaten gövde gösterisi niteliğinde.. Ama üçünün de mezarına diktiğim kardelenler zamanı geldiğinde,hem de çoğalarak,sessizce ve alçakgönüllüce açıyorlar;siyasi görüş ayırt etmeksizin.. Bu romanı okuduğumda da o mezarları ziyaret ettiğimdeki duyguya kapıldım.. Hiç yaşanmamış gençliklerinin ellerinden alınıp gidişinin ardında kalan hüzün.. Tekrar okuyacağım..
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN Sabahattin Ali'nin bu romanını okumamıştım.. Görünüşte üniversiteli Ömer ile,konservatuvarlı Macide'nin aşklarını anlatan romanda dönemin aydın ve edebiyatçıları ve eleştirileri ele alınmış.. Özellikle Emin Kamil olarak anlatılan Necip Fazıl ve İsmet Şerif olarak anlatılan Peyami Safa karakterlerinin olduğu bölümler ilginçti.. Profesör Hikmet'in kimi temsil ettiği üzerine kesin bir hükme varamadım;ama enteresan bir karakterdi.. En çok da, Ömer karakteri neden Sabahattin Ali'nin fiziksel özelliklerini taşıyordu? Oysa romanda olumlu tip o değil,müzik öğretmeni olan Bedri ve zaten sonunda karakterindeki bütün eksikliklerden dolayı Macide'yi bırakmak zorunda olan Ömer oluyor.. Zavallı bedbaht Macide,Bedri ile birlikte yeni bir hayata başlamak üzere yola çıkıyor.. Üstelik onu buna zorlayan da bizzat severek bağlandığı Ömer oluyor.. Neyse,roman, Ömer'e biraz öfkelenerek de olsa,sürükleyiciydi.. Hele dönemin bazı kof aydınları ve kof düşünceleri,boş hayatlarının anlatıldığı bölüm çok iyiydi..
İlave:Bir kitap daha bitirdim şimdi,onu da buraya ekleyeyim.. Enediz Atasü'nün Lanetliler'i.. Sekiz hikayeden oluşuyor.. İlk hikaye olan Arda Kalan ve orada çok canlı çizilen Rabia Hanım'ı anlatan satırlar çok iyiydi.. Onun dışındaki öykülerde bol bol kadın olmak,kadının varlık sorunu gibi özetleyebileceğim konular, biraz da ahkam keserek mi demeli,işlenmişti sürekli.. Rabia Hanım'ın hikayesini anlattığı öyküler yazsaydı sadece keşke.. Şimdiye kadar okumama sebebim de bu korkunç kapak resmi ve kitabın ismi miydi acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder