Hafta sonu programında,cumartesi bale,pazar günü de tiyatro vardı.
Uğur'un "Ben çok beğendim!"demesi üzerine Elif'e bilet aldırmıştım 24 Ocak'taki matinesine iki tane...İstanbul'dan döndüğü güne tesadüf edecek,onu garda karşılayıp,birlikte izleyecektik...
Ancak milli yas nedeniyle tüm etkinlikler iptal edilince,onu yine garda karşılayıp birlikte eve dönmekten başka çare kalmadı.
İzleme fırsatı da 14 Şubat'a kaldı.
Tabii bu da Cordelia balesinin matinesinin iptali demek oluyor,o da ayrı...Ne diyelim,kısmet !
Her ne ise 14 Şubat'ta Cinderella'yı izledik,Elif'in arkadaşı Sevil Hanım'la birlikte...
Daha önceden sahne fotoğraflarını görmüş ve güzel bulmuştum.Gerçekten de güzel tablolardı izlediklerimiz...
Cinderella rolünde Nazlı Dirin çok güzeldi.
Üvey anne rolünde Hakan Odabaşı vardı.Neden ona vermişler ki,derken sonra anladım.Kızların her birini kollarında taşıyabilen hangi babayiğit kadın olabilir ki!İki kız omzuna asılmış veya bir kız beline kemer gibi dolanmış;ancak bir erkek yapabilirdi bunu...Doğrusu makyajla da hiç fena olmamıştı...Yıllar önce de Volkan Ersoy'u böyle bir rolde izlemiştim,o da bir kadın rolündeydi ve çok da yakıştırmıştı kendini rolüne..
Güzel bir elli dakika geçirdik.Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.
Pazar günü Akün'de Kanlı Düğün'ü izleyecektim.Her zamanki gibi yetişme telaşıyla nefes nefese salona ulaştım.Salon doluydu;ama kendime önlerden yer bulamayacak kadar da değil...
Oyun Sivas Devlet Tiyatrosu sanatçıları tarafından sahneye konulmuş ve Ankara turnesinde biz de izleme fırsatı bulduk.
Barış Erdenk yönetmiş.(Geçen sezon Hayvan Çiftliği'nden hatırladığımız yönetmen..Çok güzel bir oyundu..)
İspanyolların gururu Lorca'nın oyunu Kanlı Düğün..
Lorca'nın güzelim sözleri tek başına güzel zaten..
Oyuncular da ellerinden geleni yaptılar.Ancak oyun biraz yapay geldi nedense..Ya da her sahnesi aynı güzellikte değildi.Biraz iğreti duran birçok sahnesi vardı.
Ancak iyi bir oyuncu tanımamış da değilim:Ozan Kalkan.Çok iyiydi.Rolü giymek dediğimiz şeyi bir onda gördüm.Çok beğendim.Rolünün başından sonuna kadar,hatta selamdan sonra kulise yöneldiğinde bile yürüyüşüyle "Leonardo"idi.Tebrik ederim.Onu bundan sonra da oyunlarda görmeyi dilerim.Hatta Ankara sahnelerinde görmeyi...Umarım Ankara Devlet Tiyatrosu da onu keşfetmiştir.
Ana rolünde Fulya Ülvan,gelin ve dilenci rollerinde Filiz Demiralp(ve yönetmen yardımcısı olarak da görev almış,oyuna sahip çıkmasından belli oluyordu;ancak oyunun sarkan yerleri vardı yazık ki!)damat rolünde Ömer Eryiğit iyiydiler.Hizmetçi kadın rolündeki Filiz Uysal, rahmetli Meral Okay'a ne kadar benziyordu!
Leonardo ile Damat arasındaki bıçaklı düello sahnesi çok iyiydi!Çok güzel kotarılmıştı.Heyecanla izledik.Hatta sadece o sahne için tekrar izlenir...
Oyundan aklıma takılan bir replikle bitireyim:
"Sus!
Senin döktüğün yaşlar gözlerinden..
Benimse..
Tabanlarımdan,
Köklerimden..
Hele bir yalnız kalayım,Dört duvar içinde..
Oğlumm!"
"Kan,birkaç dakikada dökülüp kalan ömrümüzde içimize akan bir pınardır!"
Sivaslılar, bu oyunu kaçırmayın,gittiyseniz bir kez daha gidinderim.Şanslısınız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder