Geçen gün gazetede haber yazısı olarak yer alıyordu..
Konserlerde gürültü yapan seyirciler..
Konsere geliyor ama dinlemek ve anın tadını çıkarmak yerine o kadar yüksek sesle konuşuyorlarmış ki,orkestranın sesini bastırıyor,üstelik uyarılara da atarlanıp,kavga çıkarıyorlarmış..
Ya da konseri dinlemek yerine solistin dibine kadar sokulup sürekli telefonla kayıt yapıyor,orkestra elemanlarının dikkatini de dağıtıyorlarmış,yine uyarılar karşısında da atarlanıp,kavgaya bahane arıyorlarmış..
Üstelik bu durum artık sıradan bir olay halindeymiş..
Konser veren solistlerin hepsi bu durumdan fena halde muzdariplermiş ancık işletme sahiplerinin konuya ilgisizliği nedeniyle çaresizlik yaşıyorlarmış..
Yazıyı okuyunca yıllar önce sinema salonunda film izlemeye gidişimi hatırladım..
Kendi aralarında konuşanlar,çerez paketlerini haşır huşur açanlar..
Bir daha da gelmem sinemaya demiştim..
Sözümü tutuyorum..
Tiyatro,opera,balede bu durum pek yok neyseki..
Yoksa dilimi ısırıp,henüz mü demeliyim..
Genellikle oturup oyunumuzu izliyoruz terbiyeli terbiyeli..
Arada çalan telefon zırıltıları olmuyor değil ama o zaman hepimiz dönüp o seyirciye bakarak öyle bir 'mahalle baskısı' oluşturuyoruz ki..
Ya da arada bir konuşan seyirciye..
Sessizlik hemen oluşuyor tekrar..
Tabii aynı durum,Ankara ve İstanbul Belediye Tiyatroları için söz konusu değilmiş..
Bunu hem Ankar'da hem de İstanbul'da Büyükşehir Belediye Tiyatroları'nın oyunlarını izleyenler anlattılar..
Bazen belediyelerin otobüslerle taşıdıkları seyirciler(ya da seçmenler) oyun izleme terbiyesi noktasında bilgilendirilmedikleri için olsa gerek,gürültü oyuncunun sesini bastırıyor,ancak bu kepazeliğe kimse bir şey d(iy)emiyormuş..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder