Geçen cuma okul çıkışı önce mezarlık ziyareti ardından da epey zamandır ihmal ettiğim huzurevi ziyaretini yapayım dedim..
Huzurevine geldiğimde saat 19.00 olmuştu..
Yani yaşlılar yemeklerini ve ilaçların alalı iki saat kadar..
Bazıları için çoktan uyku saati,Sabiha Hanım'ın deyimiyle de bitkisel hayat,vakti gelmiş demekti..
Yine de Ali Dayı'yı ziyaret edebilirim,diye düşünüp ziyaret defterine adımı yazdırdım..
Yeni gelen güvenlik görevlisi,henüz iyi niyetini ve insanlığını kaybetmemiş,beni salona yönlendirip,Ali Dayı'yı almaya gitti..
Vakit geç olduğu,yaşlıların çoğu dinlenmeye çekildiği için odada ziyaret uygun görülmüyor,doğal olarak..
Biraz sonra bir bey geldi..
İyi ama bu benim ziyarete geldiği Ali Dayı değil..
Zaten o da şaşkın bir yüzle inmiş salona,benim ziyaretçim olamaz,kimse bana gelmez,diye.
Karşılıklı şaşkınlığı attıktan sonra,ben diğer Ali Dayı'ya ne olduğunu sordum..
Kısa süre önce vefat etmiş..
Kansermiş..
Demek üç dört ay önceki son ziyaretimmiş..
Daha da üzüldüm,kendime de kızdım,daha önce gelmedim diye..
Kansermiş,son devresindeymiş..
Kendisi biliyor muydu acaba?
Yanlışlıkla da olsa görüşmeye çağrılan Ali Bey Amca ile sohbete başladık..
Yaşı henüz genç,,
Yani diğerlerine kıyasla..
65 yaşındaymış..
Toprakpınar Köyündenmiş..
Bir karısı ve beş çocuğu varmış..
-40 yaşına kadar hiç çalışmadım ben..Zaten babam da,ben ölürsem sen perişan olursun,derdi.Dediği gibi de oldu..Önce tarlaları sattım,sonra daireleri..Eldeki para tükenmeye yüz tutunca hanımla anlaşamadık..Biraz da bana vefasızlık etti..Boşandık..Oğlum da bana bıçak çekip evden kovunca ortada kaldım..
Bir akrabamın yanında çay ocağında çalışmaya başladım..Ömrümde ilk defa olarak çalıştım..O akrabanın boş bir kulübesini de kiraladım..Yere kartonlar,kırık pencereye gazeteler döşeyerek orada barındım birkaç ay..Ancak akrabam bana hiç sahip çıkmadı..
Ben de sahip olduğum tek şey olan ceketimi alıp gurbete çıktım..
Birkaç ay orada burada dolandıktan sonra kürkçü dükkanına döndüm..
Ancak iş bulamadım..
Kargalı Köyünün yakınlarında bir çiftliğin sahibi bekçi arıyormuş,kabul ettim..Tek şartım sigortamı yatırmasıydı..
Tam yedi yıl o çiflikte bir konteynırda barındım..
2500 kiraz,birkaç yüz asmanın dikili olduğu çiftlikte,arada sırada geçen çobanlar ve çiftlik sahibi dışında kimseyi görmeden geçen yedi yıl..
Kışın konteynırın önünde kurtların ulumasını dinlerken titredim..
Yazın konteynırın üstünden kavuran güneşin altında piştim..
Bir de çiftlik sahibinin acı sözlerinde ezildim..
Bana"Sakın ağaçlardan kiraz koparayım deme,yere düşenlerden,kuşların gagaladıklarından başkasına el sürme"diye sürekli tembihleyen,geldiğinde bana bir selam bile vermeyecek kadar beni hor gören o adam beni o kadar incitirdi ki..
Ben de inadına gelen geçen çobanlara o güzel kirazlardan.üzümlerden dalından koparıp ikram ederdim..
Sonunda emekli olmaya hak kazandım,hatta iki sene de fazla çalışmışım..
Şimdi on dört aydır burada barınıyorum..Elimdeki paradan dolayı başka gidecek yerim yok çünkü..
İçimi en çok buran nedir,bilir misin?Buraya ziyarete gelen küçük çocuklar..Kendi torunlarımı hatırlarım,ağlarım..
Beni evden kovan oğlumun evine arada sırada gidiyorum,sırf torunlarımı sevebilmek için..Gelinim iyi..Beni hoş karşılıyor,sağ olsun..Torunlarım sırtımda,başımda dolaşır,ben de mutlu olurum..
Burası son durağımız artık..Zamanımız gelince biz de bizden önce gidenlere katılacağız elbette..
Allah senden razı olsun,geldin,hem derdimi dinledin,hatırımı sordun,akşamımız değerlendi..Yine gel..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder