Öğleye doğru (11.30) Pire'den yola çıktıktan sonra ikindi vakti (18.00) Mikonos'tayız..
Masmavi Ege,pırıl pırıl güneş ve bol bol rüzgarla vaktin nasıl geçtiğini anlamadık..
Barlar her daim dolu..
Animasyon ekibi dans eğitimlerinin birini bitirip diğerini başlatarak,aktivasyon meraklılarının enerjilerini tüketmeleri için ellerinden geleni yapıyor..
O kadar çok ki..
Adalar konusunda resmî sayının 2053 olduğunu,bunların da sadece 168'inde iskan olduğunu bir kere daha yazayım..
daha işgale hazırlandığı haberini okudum.)
Küçük bir ada..
Ama turist yoğunluğu bakımından olağanüstü
kalabalık..
Turistik bölgenin her santimetre karesi titizlikle işlenmiş..
Çirkin,boyasız,sıvasız,kirli,yıkık,dökük hiçbir yer
Sokaklarda yerlere döşeli kocaman taşların ara sıvaları bile alçıyla doldurulup tertemiz sıvanmış ve öyle göze hoş gelen bir görüntü oluşturulmuş ki..
Bize verilen serbest saat süresince gezebildiğimce adanın birçok sokağına dalıp
çıktım..
Turistik noktanın dışında her yer bildiğimiz gibi..
Salaş,biraz ihmal edilmiş,bakımsız yerler de var..
Ama vitrindeki bölgede en küçük bir eksik yok..
Daracık sokaklara açılan küçücük dükkanlarda zevkli tasarımlardan oluşan binbir ürün göze hoş gelen sunumlarla alıcısını bekliyor..
Kimse sizi sıkboğaz etmiyor..
kimse kimseyi rahatsız etmiyor..
İşte istenen de bu !..
Hele restorasyon adına ucubeleştirme hiç değil..
Basit,sade,yöreye uygun..
Örneğin Mikonos'un batısında yer alan ve Küçük Venedik diye anılan bölümünde sokak diyemeyeceğim,kimi yerde yarım metre eninde bir kaldırım bulunuyor bina ile deniz arasında;en geniş yerde ise üç dört metrelik boşluklar..
Bulunabilen her boşluğa basit tahta masalar ve sandalyeler dizilmiş..
Bu arada dalgalı deniz gelip masanızın,sandalyenizin dibine köpüklerini bırakıyor..
Şiddetle dalgalarını suratınıza çarpıveriyor..
İşte sadece bu alana kalın naylon branda germişler,böylece ıslanmadan oturuyor,sohbetinizi sürdürüyorsunuz..
Sıçrayan dalgacıklardan dolayı da kimse afra tafra yapmıyor,herkes zamanın akışının keyfini çıkarmakla meşgul..
Küçücük,birbirine bitişik eski zaman evleri;hepsinin altları dükkan,lokanta,bar,kafe,artık ne olursa.. Üstelik sadece boyası badanası yapılmış ama restorasyon adına kesinlikle yapmacıklaştırılmamış.. Yeldeğirmenlerinin yanından baktığınızda fotoğraf karesini dolduruyor ,hele gün batımında izlemesi pek de keyifli olan anlar yaşatıyor..
eğlenebilme..
Daha ne ister insan !..
Hiçbir dükkan da özerkliğini ilan etmemiş,oturanların arasından rahatça geçip gidebiliyorsunuz..
Zaten kıyı hattında geçebileceğiniz başka yer de yok..
Kısacası gezdikçe beğendim Mikonos'u,beğendikçe de gezdim..
Ayaklarım pes edene dek yürüyüp gün batımı saati gelince kıyıda kendime bir yer beğenip güneşi uğurladım..
Bir kez daha beğendim..
Granit üzerine taş binalarla,yeldeğirmenleriyle,minyatür kilisesiyle,ucundan gördüğüm eğlenceleriyle,çırpıntılı deniziyle minik ama turizm dünyasında adını dev gibi tanıtabilmiş..
olmuş burası..
Bu ada da 1537-1829 arasında da Türk toprağı ..
Ancak bizden hiç iz göremedim..
1829'da Yunanistan'a bağlanınca denizcilik üzerine olan tüm ekonomisi çökmüş.
1960'larda da hippiler ve sanatçılar keşfetmişler..
Giderek turistik bir ada olmuş çıkmış..
Bu nedenle pahalı olduğunu da söylemek gerek..
Ama sokaklarında yürümek bedava..
Benim dikkatimi çeken bir şey de küçücük adadaki müze ve sanat galerisi bolluğu..
Mikonos Deniz Müzesi(Türkiye ile ilgili çok eser bulunduğunu okudum),Mikonos Kültür Müzesi ve 30 kadar sanat galerisi..
Bu sanat galerilerinden biri olan Efimerides Gallery,eski Yunan Haber Ajansı binasında imiş..
Kompleks sözü aldatmasın..
Küçücük bir yapılar topluluğu..
13.-15.-16.-17.yy.lar içinde dört farklı kilise dip dibe bir yapıda birleştirilmiş..
Dört tane tek katlı yapının ortasındaki beşinci yapı asıl kubbeli kilise ve bunların sadece biri ziyarete açık..
Ama ne çok ziyaretçisi var !..
Müze olarak ise biri açık diğeri kapalı olmak üzere kent içinde iki,Gordion'da bulunan ile toplam üç müze mevcut!..
Üstelik Frig bölgesi olmakla hem antik tarihin,
Sakarya Savaşı'nın üzerinde cereyan etmesi nedeniyle de millî tarihin yaşandığı topraklar burası..)
Küçücük Mikonos ise,Apollon ve Artemis'in
doğduğu ada diye tanıtıyor kendini..
Herkülün öldürdüğü devlerin denize düşmesiyle oluştuğunu anlatıyor ada gelen geçene..
Yanında komşu ada Delos ile..
Ya da plajlara..
Merkezde de plaj var elbette..
Ancak bu çok ünlü adanın çok ünlü misafirleri olabiliyor elbette..
Gialos,Ornos,Platis,Paradis,Super Paradis diğer plajlar..
Bu arada Su
Bunlara tekneyle gidildiği de..
Bizim o kadar vaktimiz yok ki !..
Şaka bir yana ,Mikonos'un bu kadar ünlü olmasının bir ,belki de asıl nedeni eşcinsellerin rağbet ettiği ada olması..
Sıradan insanların da görmek istediği yerler arasına girmesi biraz da bu nedenle..
Ama ne olursa olsun bu ilgiyi çok güzel değerlendirmiş,hiçten kazanç elde edilmesinin örneği olarak gecenin içinde ışıldayan Mikonos'u arkamızda bırakıp bizi gemiye götürecek olan otobüslerin bulunduğu alana doğru gidiyoruz artık..
Biz yüzlerce kişiyiz..
Otobüsler ise birkaç tane..
Nitekim kırk dakika bekledikten sonra ancak sıra geldi ve limanda bekleyen gemiye ulaşabildik..
Hoşçakal Mikonos !..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder