5 Temmuz 2019 Cuma
Ada Rüzgarı-II
Patmos
Cumartesi öğleden önce gemideki yerimizi aldıktan sonra ilk olarak gemi güvenliği ile ilgili toplantıya çağrıldık..
Kabin numaramız 3167..
Yani 3. kattayız..
Can yeleklerini nasıl giymemiz ve olağanüstü bir durumda ne yapmamız gerektiği ile ilgili her dilde ve bu arada tabiî Türkçe ile bilgi verildi..
Sonra can yeleklerini tekrar odamızdaki dolaba koyup gemiyi keşfe çıktık..
Bu arada Kuşadası'ndan denize açılmıştık bile..
Akşam üzeri 18.00'a kadar yol alacağımıza göre yapılacak iki şey vardı..
Ya bir önceki gecenin uykusuzluğunu gidermek için birkaç saat uyuyacağız..
Ya da gemide nerede ne var öğrenmek için gezinip sonra üst güvertede havuz başında keyif yapacağız..
Mantığın sesi,eve gidince uyursun,şimdi
görebildiğince gör,gez,dedi..
Biz de onu dinledik..
Ege'nin masmavi sularını yara yara,irili ufaklı adaların yanı başından süzülüp geçiyorduk..
Bu adalardan biri olan Samos'ta gemimiz durdu..
Toplantıda anlatıldığı üzere,yerlerimizde kalarak kıyıyı izledik..
Bu molanın sebebi,biz bütün yolcuların Yunanistan'a giriş damgalarımızın burada vurulması idi..
Yarım saat içinde pasaportlarımızı götüren motor geri getirdi..
Yeniden Ege'de süzülmeye başladık..
Saatler çabucak geçti ve 17.30'da Patmos'a geldik..
Gemimiz demir atarken rüzgar da uçuşan eteklerden ve hepimizi cadılara döndüren havalanmış saçlardan ötürü hiçbir sorumluluk kabul etmeden deli gibi esiyordu..
Zaten üç gün boyunca bu esinti hiç dinmedi..
Güvertede olduğumuz süre boyunca, Macbeth'in cadıları gibiydik; bütün saçlarımız havalanmış, deli gibi uçuşur vaziyette..
Patmos'a gelince..
Küçük,sevimli,çiçekler içinde ,çiçek gibi bir ada..
Hristiyanlar için dinî bir merkez olmaktan öte bir özelliği de yok..
Ama gerek de yok..
Bizde Efes'teki Meryem Ana'ya gelenlerin huşu içinde manastırı ziyaret etmesi gibi burada da hacı olmak üzere aralıksız yolcu taşınıyor..
Dünyadaki 7 hac merkezinden birisiymiş..
Ne mutlu ki,bu merkezlerin birkaçı da bizde..
Ülkemizi ziyarete gelenlerin bir bölümü de sadece bunun için geliyor..
Bu adadakiler de bunu kendileri için tanıtım
fırsatı olarak çok iyi değerlendirmişler..
Patnos'a Ege'nin Kudüsü adı verilmiş..
Ya da Kutsal Ada..
Çünkü İncil yazarı olan dört havariden biri olan John veya buradaki adıyla Ioannes(Yuhanna),M.S.95'te Roma İmparatoru Domitianus tarafından bu adaya sürülmüş..
John da adadaki bir mağarada geçirdiği iki yılın sonunda,mağaradaki bir yarıktan gelen seslerin Tanrının sesi olduğuna inanarak,yazıya geçiriiyor..
İncil'in Apocalips(Kıyamet) bölümünün yazılış hikayesi de böyle..
Zavallı John,kimsenin olmadığı bir adada,deli gibi esen rüzgarda sığındığı mağaradaki yarıktan gelen uğultulu fırtına ve dalga sesleri onu çok etkilemiş olmalı..
Her neyse..
Hristiyanların da bir kutsal mağara öyküleri var kısacası..
Bu mağaranın üzerine 1088'de bir manastır inşa edilmiş..
Adı Apocalips Manastırı..
Ya da Aziz John Manastırı..
Chora(Hora)denilen mevkide..
Patmos'un merkezi Skala(İskele) denilen yer..
Bizdeki çarşı gibi..
Buradan 3 kilometre ötede Chora yer alıyor..
Adanın asıl merkezi burası oluyormuş..
Tepenin üstünde..
Tepenin zirve noktasına da koca bir manastır inşa etmişler..
Yine Aziz John adına..
Her yerden görülüyor..
Hemen yanında yeldeğirmenleri..
Bu kadar rüzgarı değerlendirmek gerekirdi zaten..
Geçmişte tahıl öğütmek için kullanılmış..
Şimdi turistik öğe..
Bütün gezi notlarında bu bilgi mevcut..
Tepedeki yeldeğirmenlerini görün,diye..
Gördük..
Ama uzaktan..
Çünkü 18.00'da adaya çıkabildik,teknelerle..
21.00'a kadar vaktimiz var..
Hiç tanımadığımız bir adayı yürüyerek en hızlı nasıl tanıyabilirsek öyle tanımaya çalıştım ben de..
Önce çarşı içinden geçtim..
Çoğu hediyelik eşya ile dolu küçük,hoş,sevimli ve güzel dükkanların arasından geçtim..
Yolun sonundan batı yönüne doğru yürüdüm..
Giderek yükselen yolun sonu taşlı bir sahile çıktı..
Bana da biraz Burgazada'daki Kalpazankaya'yı hatırlattı..
Yolun üzerindeki sıraya oturup gün batımını buradan izlemeyi çok isterdim ama vakit yok..
Sadece fotoğrafını çekip geri döndüm..
Şirin ada evlerinin arasından..
Adanın doğu tarafında Chora yer alıyor..
Az önce dediğim gibi tepenin üstünde..
Yürünmez bir mesafede de değil..
Ancak önce mağaranın üstüne yapılan manastıra uğradım..
Turistler de öyle yapıyor..
Manastır kapalı..
Sadece fotoğrafını çektim..
Hemen yanında bir kilise okulu var..
Büyükçe bir bina..
Şimdi tadilatta olmalı..
İçeriden çıkan işçiler var..
Bu açıdan adanın ve denizin görünüşü de harika..
Biraz daha tırmanayım bakalım..
Yol üzerinde gene bir şapel var..
Tertemiz badanalı..
Çok sevimli görünüyor..
Zaten her şeyi böyle sevimli ve güzel göstermenin yolunu bulmuşlar..
Nereye baksanız bakımlı,badanalı,temiz,çiçekler içinde,hatta çok da şık..
Ama asla lüks değil..
Restore edilmiş ucube değil..
Yerini bulamamış aykırı modern değil..
Sadece basit,temiz,bakımlı..
Son dönemece geldim..
Tepeye bir kilometre kadar bir mesafe kaldı ..
Manastır ve yeldeğirmenleri görünüyor ama,saat de 20.00'ye geliyor..
Bunun bir de geri dönüşü var..
Dönsem iyi olacak..
Deyip geri döndüm..
Aynı yoldan tekrar adanın çarşısına indim..
Yine o güzel dükkanların arasından geçerek ada sahiline indim..
Patmos'a kadar gelip ayaklarımı Ege'nin serin sularına daldırmadan dönmek olmaz..
İncecik kumlardaki birkaç adımdan sonra,serin sular yorgun ayaklarıma pek iyi geldi..
Güneş batarken sahilde,ayaklarımı yalayan serin sulardaki birkaç adımdan sonra gemiye dönme vakti geldi bile..
Dönüş yolunda adanın mezarlığının yanından geçiyordum ..
Girip baktım..
Dirilere olduğu gibi ölülere de önem veriyorlar mı bakayım,diye..
Çok bakımlı olduğunu görüp takdir ettim..
Dini yaşayışları çok dikkatleri çekiyor zaten..
Adım başı irili ufaklı dinî mekan..
Hepsi de çok temiz,bakımlı ve süslü..
Patmos'tan (Batnas) benim için bu kadardı..
Küçük,sevimli,hoş bir ada..
12 Adaların en kuzeydeki olanı..
Bizden bir dalavereyle koparılanlardanı..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder