17 Eylül 2025 Çarşamba

"İspanya'daki Şatolarımız" 3

Valencia
İki günlük Barselona misafirliği bitti.. Valensiya'ya gidiyoruz.. Mesafe 362 kilometre.. Dört saate oradayız.. Yani öğleye doğru.. Akdeniz kıyısında M.Ö.138'de Roma kolonisi olarak kurulmuş.. Anlamı "güç,cesaret"..
Rehberimizini anlatımına göre,Roma döneminde emekli asker köyü olarak kurulmuş.. Savaşlarda ölmemeyi başaran ve artık savaşacak yaşı aşmış askerlere emeklilik ikramiyesi olarak bir çift öküz veriliyor(herhalde biraz da toprak) ve yaşamını bu şekilde sürdürmesi bekleniyormuş.. İlk gelenlerin Keltler olduğu bölgeye(gitmedikleri yer yok,bizim Anadolu'da da onların her yerde izleri var)sonra İberyalılar yerleşmiş.. Şehirle aynı adı taşıyan eyalet "tavşan ülkesi" olarak da biliniyormuş..
Bizse Valensiya denince ,bilhassa yazın pazara gelen küçük,tatlı,sulu portakalları biliyoruz.. İpek ve seramik de bölgenin zenginleşmesinde çok etkili olmuş.. Şehrin görkeminden belli oluyor zaten..
Bu arada rehberimiz burada çok tüketilen bir bitkiden de bahsetti.. Adı "shufa" olan bitkinin özünü çıkarıp serinletici içecek olarak satıyorlarmış.. Her yerde tarlalarını gördük zaten.. Bir çeşit çeltik.. Lezzetli,hindistan cevizini andıran bir tadı var..
Valensiya da içinden nehir geçen şehirlerden.. Turia Nehri buradaki de..
Bakire Meydanı'daki uzanmış adam Bu nehri,etrafındaki kızlar da Turia'yı besleyen akarsuları simgeliyormuş.. Nehir yatakları taşmaya müsait olduğu için(Mesela 1956'daki taşma,tam dört metre yüksekliğinde sel gelmiş !) şehir merkezinden beş kilometre öteye taşınmış ve eski nehir yatağını da kilometrelerce uzayan (7 km) yemyeşil bir park haline getirmişler.. Bir de Çin ipegi piyasayı kaplayınca şehir ekonomisi çok olumsuz etkilenmiş.. Şimdiki Valensiya kendisini bilim ve sanak şehri olarak tanımlıyor ..
Bunu ispatlamak için de bilim ve sanat merkezlerini,müzeleri göz dolduran ve tasarım şaheseri örneği sayılabilecek yapılar şeklinde inşa etmişler.. Mesela bilim sanat merkezi bir balinanın göğüs kafesinden,botanik parkının hemen yanındaki dev sinema binası bir göz küresinden ilham alınarak inşa edilmiş..
Yanındaki opera binasının üzerine kondurulan ve havada süzülür gibi duran bir parça var.. 75 metre yükseklikteki binanın tam tepesinden dolanıyor ama binaya hiç bir yerinden eklenmemiş.. Sadece yerden bir perçinle tutturulmuş.. Ağırlığı da üç bin ton !.. Mimarlık öğrencileri hayranlıkla izliyor olmalı..
Bir katolik ülkesinde oluşumuzu bize her an hissettiren görkemli kilise,katedral örneklerinden Valensiya'da da bol bol var.. Hem de en süslü,mimari olarak en etkileyici olmasına gayret edilenlerinden..
Benim ilgimi ise kapılar çekti..
Her biri sanat eseri olacak kadar özenli ve farklı ahşap,demir kapılar çok güzeldi.. Kimi bir apartmanın kimi bir anıtsal yapının..
Bir de şehrin en küçük,küçücük evi.. Eni bir metre yirmi santım,boyu durumu kurtarıyor biraz..
Da Vinci Şifresi ile öğrendiğimiz,birçok belgeselde konu olarak işlenen "Kutsal Kase" de bir kilisede sergileniyordu.. Akşam oldu.. Yine şehir dışındaki otele yollanma zamanı geldi.. Şoförümüz Fernando'nun da dinlenmesi gerek.. Avrupa'da her şeyde olduğu gibi sürücülerin çalışma koşulları sıkı kurallara tâbi.. Takometreye ayarlı şekilde çalışıyor Fernando da.. Yarın sabah da yine yola revan olacağız.. Bu kez istikamet Granada.. Elhamra'yı göreceğiz !.. Hoşçakal Valensiya !.. Belki birgün yine gelmek kısmet olur güzel şehir !..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder