21 Eylül 2025 Pazar

"İspanya'daki Şatolarımız "5

Granada'ya Devam.. Gün içinde Elhamra'yı görüp mimarlık,estetik,zarafet,doğanın ve insan eserinin iç içe geçmesindeki uyuma hayran kaldıktan sonra gözlerimiz ve aklımız arkada kalarak Granada'ya indik..
Granada şehre yukardan bakan kartal yuvası gibi bir kayalığın üzerine kondurulmuş..
Hem şehri hem de ufuklara kadar bütün araziyi gözetliyor.. Şehir de aşağıda yamaçlara doğru tırmanan düzlükte yayılmış ve İspanyol güneşinde yanıyor.. Temmuz ortasında İspanya ve yakan bir güneş.. Bütün şehirler su kenarında ya da ortasından nehirler geçtiği için nem de hiç küçümsenmeyecek seviyede.. Bu mevsimde gelmeyi göze alanların yakınmaya hakkı yok.. Dayanacağız sıcağa.. Granada'ya indik.. Bu kez otelimiz şehir içinde.. Odalara yerleştikten sonra isteyenler Sacromonte çingene mahallesi,Albaisin turuna katılacaklar..
Albaisin'i zaten kuşbakışı Elhamra'da görmüştük.. Şimdi de uzaktan bile etkileyen beyaz badanalı evleriyle ortaçağ mahallesinin içinde dolaşacağız.. Ancak yazık ki akşam karanlığına denk gelecek bu gezintimiz.. Ben gündüz gözüyle görmek isterdim ama yapacak bir şey yok..
Çingene Mahallesi
Şehrin sokakları çok dar olduğu için mimibüslerle önce flamenko dansını seyredip ve İspanyol ezgilerini dinleyeceğimiz çingene mahallesine gittik.. Mahalleler turistik bakımdan geçmiş.. Her yer tertemiz.. Döküntü,saçıntı yok..
Ama çingeneler kapı önlerinde oturmaktan vaz geçmemişler elbette.. Zaten küçücük mağaradan çevrilme evlerde,boğucu sıcakta oturmak mümkün değil bu mevsimde.. Hayat sokakta yaşanıyor.. Turistler de mahalleye sel gibi akıyor..
Biz de o selin yuvarladığı bir kafile olarak minibüsün durduğu evin önünde janti bir çingene bey tarafından karşılandık.. İçeriye buyur edildik..
Bizim Kapadokya'daki mağaradan dönüştürülmüş evler benzeri bir uzunca salonun iki uzun kenarına sıralanmış taburelere dizildik.. Ortam son derece canlı renklerle ve binbir çeşit eşyayla dekore edilmiş.. Az sonra ev sahibi gelerek içecek olarak ne içmek istediğimizi sordu.. Siparişleri toplayıp gitti.. Ondan sonra ev sahibinin torunları mı yoksa çocukları mı bilmem birkaç çocuk da boş kalan tabureleri doldurdu.. Bunlar da geleceğin flamenko adayları sanırım.. Şimdilik büyüklerini izliyorlar..
Sonra sırayı hanende ve sazendeler aldı.. Bir kadın ve iki erkek ..
Erkeklerden biri gitar çalıyor.. Hepsi de şarkı söylüyor..
Üç kadın da flamenko giysileri içinde,yani puantiyeli uzun fırfırlı etekli elbiseleri içinde önümüzden geçerek dipteki sahnemsi yerde gösteriye başladılar..
Bizimle birlikte içerde olan bir grup uzakdoğulu turist grubu de büyük bir coşkuyla gösteriyi daha da hareketlendirince hepimiz eğlence diyarına giden bir geminin yolcuları gibi bir saatlik bir müzik ve dans rüzgarına kapıldık gittik..
Sonunda bu rüzgar birden bitiverince de azıcık sersemlemiş ama çok keyifli bir halde dışarıya çıktık.. Bunda içilen sangriaların etkisi de olmuştur belki.. Ben sudan başka bir şey içmediğim için bunu sadece gözlemlerime dayanarak söyleyebiliyorum elbette..
Sırada Eski Müslüman mahallesi Albaisin var.. Yani El-Beyaz..
Ortaçağın içinden bugüne hiç bozulmadan gelivermiş gibi duran beyaz badanalı evleri,çakıltaşı döşeli daracık sokakları,hayatın tadını çıkaran ;sokakları,parkları,lokantaları dolduran insanları ile güzel ve az önceki keyfi sürdüren bir gece gezintisinden sonra istikamet otel oldu..
Yarın sabah yine yolculuk bizi bekliyor.. İstikamet Sevilla..
Yine zeytin ve badem ağaçlarının sonsuza kadar uzandığı tarlaların arasından yola revan olacağız..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder