19 Kasım 2018 Pazartesi

Gap'ı "Gaptık" -7

Nemrut Dağı

Cendere Köprüsü'nden sonra 45 dakikalık yokuş yukarı bir yolculukla Nemrut Dağı'na çıkılacağı bize bildirildi..
Nemrut Dağı'nda gün batımını izleyeceğiz..
Gün doğumu ve gün batımı seçenekleri var..
Kısmetimize bu düştü..
Bir başka sefere de gün doğumunu izlemek kısmet olur umarım,diyerek yola koyulduk..
Önce seyir terası olarak tanımlanan bir yere getirildik..
Burada bir bekleme\dinlenme\çevreyi izleme alanı var..
Kültür Bakanlığına bağlı olarak çalışan bu birimde bir süre bekletildik..
Biz de bu arada göz alabildiğine uzanan ve birbirini kesen dağların arasından esen rüzgarla serinledik..
Aşağıdaki ovayı yakan sıcaklıktan burada eser yok..
Neredeyse üşüdük bile..
Sonra bizim de yukarıya çıkma sıramız geldi..
Seyir terasından Nemrut Dağı'na transfer minibüslerine bindirildik..
3 dakika süren(gerçekten de) yolculuk için kişi başı 5 lira ödedik..
Dağın eteğine getirip bizi bırakan minibüsler aralıksız yolcu taşıyor,hiç boş kalmıyorlar,gördük..
Bundan sonra yürüyüş parkurundan dağa tırmanacağız..
Daha doğrusu tümülüsün eteğindeki heykellerin bulunduğu yere..
Yürüyüş parkuru 4 yıl önce yapılmış..
Oldukça düzgün;ancak bazı yerler dikkatli olmayı gerektiriyor..
Tırmanış çok yorucu değil;yine de yaşlı,çok kilolu,nefes darlığı çekenler zorlanabiliyor..
Yine de herkes,"Bir daha mı geleceğim,ha gayret !"diyerek çıkıyor,biz de çıktık..
Hatta kafilemizde hasta bir hanım vardı,baktım o da herkesle beraber parkuru tırmanmış,heykellerin yanında yapılan açıklamaları dinliyor..

İçimize dağ havasını çekerek ve yol boyunca dağ kekiği,adaçayı toplayarak zirveye çıktık..
Önce doğu terasındayız..
Karşımızda o ünlü dizi..
Aslan,kartal,Kral Antiochos,Komagene Tike,Zeus,Apollon,Heraklas,kartal,aslan..
Yerdeki başlar,2002'de yukarıda yer alan heykellerin önüne dizilmişler..
Böylece yukarıdaki gövdelerin başları hemen aşağıda tam önünde eşleştirilmiş..
Heykellerin gövdeleri 8-9 metre,başlar ise 2,5-3,5 metre yüksekliğinde..
Hayvan heykelleri koruyucu nitelik taşıyor..
Tek kadın heykeli Komagene Tike..
"Bereketli anavatanım Komagene"ifadesi kazılıymış..
Başındaki nar ve üzüm,bereket ve verimliliği ifade ediyormuş..

Aynı simgeler kucağındaki meyvelerde de varmış..
Heykellerin keşfedildiği 1963'te,baş gövdenin üzerinde iken,aynı yılın sonunda bir yıldırım düşmesi ile baş ve omuz blokları yere düşmüş..
Bulunduğumuz yerin denizden yüksekliği 2100 metre imiş..
Tam tepede bu yükseklik 2140 metre oluyormuş..
10 yıl önce ise bu yükseklik 2600 metre imiş !..
460 metre uçmuş demek ki !?..
Nemrut Dağı'nı ve buradaki heykelleri ilk keşfeden Feltmareşal Möltke imiş..
Orduyu buradan öteye aşırma emrini yerine getirmek üzere çevre keşifleri sırasında,arkeolojik bir keşifte bulunmuş !..
Zaten arkeolojiye meraklıymış..
Bir diğer kaşif de Alman bir aşçı imiş..

Önce Asur heykelleri sanılmış..
Bir arkeolog görevlendirilmiş..
19.yy sonunda başlayan çalışmalar sonucunda heykellerin arkasında eski Yunanca yazılan metinler okunmuş..
Böylece Komagene Krallığı tarihin tozlarından gün ışığına çıkmış..
Bergama'daki Zeus Sunağı'nı Berlin'e götüren arkeolog buraya da gelmiş..
Heykellerin kalıbını çıkarmış..

Antiochos,Zeus ve Herakles heykelleri daha iyi durumdalar..
Bulunduğumuz bu alan ve diğer kuzey ve batı terasları aslında birer sunak alanı..
Yukarıya doğru, portakal büyüklüğünde taş yığınlarıyla yükselen tümülüste Kral Antiochos ve iki kişi M.Ö.34'te defnedilmiş..

Ünlü arkeoloğumuz Osman Hamdi Bey de buraya ilgisiz değildir..
O da bir kitap yazmıştır,hem de burası ile ilgili ilk kitap: Nemrut..

1958'de de Theresa Goel adlı arkeolog hanım,yanında bir meslektaşı ile birlikte burada çalışmak için, Kültür Bakanlığından izin alır..
1989'a dek çalışır..
Aslında, görme duyusunu yitirene dek..
Ancak Theresa Hanım şunu da yapmıştır:
Kuzey terasına yakın bir yerden tümülüsü dinamitlemek !..
Bu nedenle tepe 50 metresini yitirmiştir..
Kaldı 410 metrelik kayıp ?!..

Theresa Hanım'a dönersek..
Ölünce de cesedinin yakılıp küllerinin Nemrut'a serpilmesini vasiyet etmiştir..
Herhalde vasiyeti yerine getirilmiştir..
İşittiğimiz dağ rüzgarına Theresa Hanım'ın sesi de karışıyordur..

Bu satırları yazdığımda artık kış mevsimindeyiz..
Hatta haberlerde Nemrut Dağı'na çıkmak isteyen turist kafilesinin kar fırtınası nedeniyle Nemrut Dağı'na çıkamadığı duyuruluyordu..
Yazın o denli serin olan dağda şimdi rüzgarlar kimbilir nasıl savuruyordur...
Haberi duyduğumda içim üşüdü..
O turistlere de acıdım..
Ömürde bir kere fırsat çıkıp da kış mevsimine denk gelmesi,ne kötü..
Gerçi yaz mevsiminde de fırtınalar çıktığı,dağa çıkanları birbirine katıp,geldiklerine bin pişman ettiği olurmuş..
Biz şanslıydık o halde..
Şahane bir gün batımını izleyebilmekle..
Batı terasından..
Yanı başımızda tanrılarla birlikte..
Dünyanın ve ülkemizin dört bir yanından gelen meraklılarla..
Sessizce..
Saygıyla..
Güneş ağır ağır ufka yaklaşarak..
Uzun,çok uzun bir süre gökyüzü ve koca ova  kıpkızıla boyanarak..


Batı terasında heykel başları daha düzgün,iyi durumda kalabilmişler..
Ama gövdeler harap..
Arslanlı horoskop kapalı alanda korumaya alındığı için göremedik..


Dönüş yolundaki sürpriz ise keyfimizi arttırdı..
Şehre çok uzak olduğumuz,dolayısıyla elektrik ışığı olmadığı için,kararan havayla birlikte sayısız yıldız gökte beliriverdi..
Bu arada uzakta yakında bulunan yerleşim yerlerinin ışıkları da karanlıkta küçük kandiller gibi ışıldıyordu..
Şoförümüz isimlerini sayıyordu o ışıkların:
Hilvan,Siverek,Kahta,Adıyaman..
Gündüz görüp hayran olduğumuz Cendere Köprüsü gece ışıklandırma ile ayrı bir güzel olmuştu..
Gözden kaybolana dek onu izledik..
Gökte sayısız göz bize göz kırparken dönüş yolu da bitiverdi..
(Dağdan Adıyaman'a yolculuk 90 dakika sürüyor..)

Umarım birgün gün doğumunu  izlemek de
kısmet olur..








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder