Diyarbakır'da çoğu otobüs içinden panoramik tur ile şehri keşfettikten(!) sonra Batman'a doğru yola revan olduk..
Saat 14.00'te Batman'a vasıl olduk..
Girişteki tabelada okuduk..
Batman nüfusu:411.000..
Oooo!..
İl olma sırası gelmiş de geçiyor bile..
Batman büyük ve güzel bir şehir..
Büyük caddeleri,güzel parkları ile panoramik turda göze güzel görünüyor..
Rehberimiz bilgi veriyor..
Ünlü Batman rafinerisi özelleştirilmiş..
Koç Grubuna aitmiş..
Raman Dağı'ndan çıkarılan petrolün de ancak ordumuzun ihtiyacına yettiğini öğrenmiştik..
Ülkemizden çıkarılan ve dışarıdan gelen bütün petrol,Batman rafinerisinde işleniyor..
Ben de daha önce okuduğum bir yazıda Batman'da, ülkemizin bu ırak coğrafyasında, bir rafineri kurulurken,çalışanlar eliyle bir şehrin nasıl kurulduğunu..
Gerçek anlamda uygar koşullarda yaşamaları için bahçeli lojmanlar yaptırıldığını..
Yüzme havuzlu,tenis kortlu tesislerin sinema salonlarında dönemin filmlerinin izlenebildiğini..
Bir orkestra kurulduğunu..
Konserler verildiğini..
Tek bir ağacın olmadığı araziye dikilen ve tutması için çaba harcanan ağaçların çevreyi nasıl değiştirdiğini..
Çevredeki halka modern hayatın örneklerini yaşayarak verdiklerini..
Sonra hepsinin hayal olduğunu..
O rafineriye emek veren ilk petrol mühendislerinden birinin anılarında okumuş,fotoğraflarına hayranlıkla dalıp gitmiştim..
Şimdiki Batman'a bakarken de bunları hatırladım..
Kafilemizin derdi , öğle yemeğini nerede yiyecekleriydi elbette..
Tur rehberlerimizin ise, onları önceden belirlenmiş olan lokantaya bir an önce götürmek..
Neyse hepsi oldu,onlar lokantaya girdiler..
Öğle yemeği yemeyen bana da buluşma saatini öğrenip, lokanta civarında kalarak, Batman'ı tanımaya çalışmak düştü..
Öyle de yaptım..
Bir saatlik zaman dilimi içinde bir kez sağ bulvarı boydan boya yürüdüm,geri döndüm..
Bir kez de lokanta solunda kalan bulvarı yürüdüm..
Bari bir Batmanlı ile oturup sohbet edeyim,dedim..
Bir araba lastiği dükkanının önünde oturan genç esnafın yanındaki iskemleye,izin isteyerek oturdum..
Adı Ersin'miş..
Dükkan kendisininmiş..
Genç yaşta patron olmuş..
Evliymiş ve dört çocuğu varmış..
Pat diye,kız çocuklarının okumalarına karşı olduğunu söyleyiverdi..
Kendince,okuyan kızların yolunu şaşırdığını düşünüyordu..
Şiddetle karşı çıktım elbette..
Batman'ın bir köyünden,terör nedeniyle,ailece Diyarbakır' göçmek zorunda kalmışlar..
Bakmışlar olmuyor,tekrar Batman'a dönmüşler..
İlk okuldan sonra okuyamayan Ersin de,çıraklığa başlamış..
Şimdi kendi işinin sahibi..
Beş kardeşlermiş,bir avlu içinde babaları ile birlikte oturuyorlarmış..
Birbirlerine tutunuyorlar,demek ki..
Hayatın güvenilir olmayışından şikayetçi..
İşinden ise memnun..
Dükkanı kira imiş,ayda iki bin lira kira ödüyormuş..
"Batman'da her erkeğin arabası vardır."dedi..
Bana soğuk su,taze demlenmiş çay ikram etti..
Biz onunla söyleşirken,yanımızdan geçen Batmanlılar da yan gözle süzüyordu..
Kapalı toplum olunca,sokakta oturan kadın dikkat çekiyor,demek ki..
Benim de bir saatlik serbest vaktim bitiyordu..
Vedalaşıp,hemen yakındaki lokantaya,diğer kafile üyelerinin yanına ilerledim..
Batman'dan zihnimde kalanlar da bunlar oldu..
Büyük,güzel,modern ve bunu bir rafineriye borçlu bir şehir(Bunun farkındalar mı,emin değilim),Lastikçi Ersin ve sokakta,yabancı olduğunu anladıklarında açıktan açığa bakan yerli halk..
Bir de yol boyunca gördüğümüz atbaşları yani petrol çıkaran makineler..
Yine yollara düştük..
İstikamet Hasankeyf..
Haydi bakalım,dünya gözüyle görme sırası bize de geldi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder