Hasankeyf
Batman'dan sonra yol boyu atbaşı diye tanımlanan petrol çıkarma istasyonlarıyla karşılaştık..
Sağımızda solumuzda ,başımız çevirdiğimiz her yerde,otları yiyen bir atın başını indirip kaldırması gibi,yere inip kalkan mekanizma ile petrol çıkarılıyormuş...
Filmlerden görmüşlüğümüz vardı,şimdi karşımızdalar..
Raman Dağı da yayvan tepelerden oluşuyor olmalı..
Öyle dağ diye nitelenecek bir yükselti görmedik..
"Çıkarılan petrolün de gravitesi düşük,sadece ordunun ihtiyacı kadarı elde ediliyor."diye bilgi verdi,rehberimiz..
Bir başka bilgi de şuydu:"Antepfıstığını en çok yetiştiren il Urfa "!..
küçük ölçeklerde de olsa,Batman'da da fıstık fidanları dikilmiş..
Çabuk yetişen bir cinsi imiş..
Genç fidanlar hemen meyveye durmuşlar zaten..
Fıstıklar üzerlerinde hevenk hevenk..
Biz yanından geçtiğimiz fıstık ağaçlarını seyrederken rehberimiz de bilgilendirmeye devam ediyor..
"Hasankeyf tarihi altı bin yıl eskiye gidiyor..
Kalkolitik çağa..
Asıl tarihi dört bin yıl önce Asur (Arami)lar ile başlıyor..
Yani şimdi Süryani diye andığımız halkla..
Ticaretin çok geliştiği bir bölge.."
Nasıl gelişmesin zaten,suyun başını tutmuşlar..
Bölgedeki kalker kayalar kolayca oyulduğu için mağara evler çok..
Şimdi boşaltılmış elbette..
Oysa yaz sıcağında iyi bir sığınak oluyordur bölge halkına..
Dışarısı 40 derece sıcakta yanarken, mağara evde 17 derecenin serinliğinde oturmak ağustosta ne ferahlıktır..
Baraj nedeniyle bütün ilçe suya gömülecek..
Bu nedenle hemen ovanın yukarısında yeni bir şehir inşa edilmiş..
Ancak bizim TOKİ apartmanı diye tanımladığımız binalar şeklinde yapılmış önce..
Hayvancılıkla geçinen bölge halkının durumu göz önüne alınmadan..
Ahırı olmayan apartmanı ne yapsın Hasankeyfliler?..
Sonra tek katlı,avlulu evler şeklinde mahalleler oluşturulmuş..
Bu arada bir türbenin taşınması haberini de kısa bir süre önce okumuştuk..
Zeynel Bey Türbesi idi taşınan..
O da baraj suyu altında kalacaktı..
Taşındı yeni yerine..
Ziyaret ettik..
Şah Uzun Hasan'ın oğlu Zeynel Bey'i şehit olduktan sonra gömüldüğü topraklardaki mezarında..
Yani yeni mezarında..
İran tarzı soğan kubbeli zarif türbesinin altında..
Türkiye'de bu biçimdeki tek yapı örneği imiş..
Er-Rızk Camisi de aynı şekilde yeni yerine taşınma hazırlıkları içindeydi..
Bu arada Hasankeyf'i seyrediyoruz artık..
Suyun kıyısında oturup önümüzden akan nehri,eski tarihi köprünün kalıntılarını izliyoruz..
Sıcakta yanan ayaklarımızı da çay bahçesindeki havuzun sularında serinletirken..
Bilgilendirme de geliyor..
Baraj su tuttuğunda bulunduğumuz yerin 30 metre üzerine dek su çıkacakmış..
Ooo!..
O tarihi köprünün de ,yani eski dönemde Roma,son dönemde Artuklu kentinin köprüsünün de özelliği üstü açılır tahta köprü olmasıymış..
Şimdi suyun içinde kalan o tek minarenin
üzerinde leylek yuvası..
Fotoğraflardan,belgesellerden bildiğimiz o minareye de taşıyacaklarmış..
Sadece o mu?..
Yeni yollar,yeni köprüler hatta yeni viyadükler yapılıyor..
Gördük..
Koca ova şantiye halinde..
Mağara evlerde yaşayanlar 1960'ta şimdiki ilçe merkezine taşınmış..
50 yıl sonra yine göç yolları göründü yöre halkına..
Biraz daha yukarıya,yeni yapılan evlere taşınacaklar bu kez de..
Kıyısında ikindi vaktinin yumuşacık ışıkları altında yıkanan ve şimdi önümüzde uzanan bu ğüzelliklerin hepsi de sular altında kalacak..
Zaman önümüzdeki su gibi akıyor..
Biz insanlarsa suyun sürüklediği bir çöpün üzerindeki karıncalar misali kendi yaşamımızdan ötesini düşünecek halde değiliz..
Oysa şu karşımızda yüz yılları aşan bir uygarlık duruyor..
Yaratıcıları durmasa da..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder