Pandemi,ağustos sıcağı,uzun gündüzler günde bir kitap devirme eşiğine getirdi..
Halk kütüphanesindeki yeni yayınları keşfetme de işin artısı..
Son olarak okuduğum kitaplar:
Bu Dünyadan Kimler Geçti (Ahmet Kabaklı)
Şarkılardan Fal tuttum (Metin Atamer)
Küçük şeyler (Samipaşazade Sezai)
Edebiyat derslerimizde yazar ve eser konusunda kaynak kitaplardan Türk Edebiyatı'nın yazarı Ahmet Kabaklı'nın kitabı,bizzat tanıdığı yazarlar hakkında çoğu olumlu(Nazım Hikmet başlıklı olanı feci yorumlar içeriyordu ki, Ahmet Kabaklı'nın düşünce dünyası göz önüne alınınca şaşırmamalı )anlatımlardan oluşuyor..
Kitaptan aklımda kalan minik kırıntıları sıralayayım:
Sait Faik,biraz da latife ile şöyle demiş:"Benim ilham perim annemdir."
Mehmet Kaplan,Millî Edebiyat Akımını bizim yeniden doğuş hareketimiz sayıyor..
"Yeniden doğmanın temel şartı,sevgi,ilgi ve ilgiyle eski kaynaklara dönmektir.O halde Millî Edebiyat Akımı yeniden doğuş sayılmalıdır."(Tohum Ölmez başlıklı yazısından)
Mustafa Necati Karaer,Hisarcılar Topluluğunun kurucusu olan ve ne yazık ki ihmal ettiğimiz bu şairin çok güzel bir şiir tanımı var:"Şiir,yazıldığı dilin musikisidir.""Şiir,dilin ta kendisidir.""Şiir,sevginin ve güzelin çocuğudur."ve "Şiirin amacı,şiir olmalıdır."
Yahya Kemal,ünlü mısra titizliğinin bir örneğini de şu beyitte vermiş;işin içine yaşlanıp ölme korkusu
girince elbette:
(öncesi) "Ölmek kaderde var,bize ürküntü vermiyor
Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor"
(sonrası)"Ölmek kaderde var,yaşayıp köhnemek hazin
Bir çare yok mudur ya Rabbelalemin !"
İkinci kitap,kendisi de sanat müziği dünyasının üyesi olan Metin Atamer'in kaleminden bizim bestekarlarımızla ilgiliydi..
Klasik devirden günümüz diyebileceğimiz örneklere dek bestekarlarımızın nasıl yetiştikleri,yaşamlarının bestelerine nasıl işlediği şarkı örnekleri ile birlikte sıralanıyordu..
Çok çok çekilen çileler ve az az tadılan mutluluklar nasıl dizelere ve melodilere dönüşür,bunun ispatı gibiydi satırlar..
İşte biri:"Hayal-i yare değme girye dursun
Kurulsun sahn-ı çeşmimde otursun"(Beste:Rıfat Bey Güfte:Yusuf Kenan Bey)
Bir de bizim eski ama eskimeyen klasik edebiyatımızın incelikle dolu dize daha doğrusu güfte örneklerini okumanın keyfiyle bir günde bu kitap da bitti..
Üçüncü kitap edebiyat derslerinde adını andığımız Samipaşazade Sezai'nin hikayelerinin toplandığı küçük bir yayın oldu..
Sekiz kısa hikayeden oluşan kitaptaki Arlezyalı başlıklı olanı A.Daudet'den çeviri..
Bir Mezartaşı Yazıtı başlıklı olanı bir mensur şiir örneği..Bu nedenle hem günümüz diliyle olanı hem de yazarın kaleminden çıkmış hali yan yana konmuş,şiirselliğin görülebilmesi açısından..
Bir soytarının hazin yaşamının ve trajik sonunun anlatıldığı Pandomima'yı daha önce okumuştum..
250 Kuruşa Bir Asır,doğaya saygısızlığın,maddiyat düşkünlügün,ağaç kıyımının üzerinde duruyor..
Kediler,yazarın Büyükada'da yaşanmış bir olaydan notunu taşıyan komik bir öykü..33 yıl evli kalan bir çiftin evde beslenen kediler nedeniyle huzurunun nasıl kaçtığını anlatıyor..Daha doğrusu kocanın kediler nedeniyle evi terk etme aşamasına gelip sonra da gidecek yer bulamayarak kös kös evine döndüğünde yerinin kedilerden sonra geldiğini acı acı anlaması..Derslerde özetini hep anlatırdım..Böyle günümüz diline yaklaştırılmış şekli iyi olmuş,artık tamamını okutabiliriz..
Düğün,o dönemin eserlerinde karşımıza çok çıkan esaret konusunun işlendiği hazin bir öykü..
Hiç,bir hiçten aşk yaratan bir delikanlının öyküsü..Tanıştırıldığı bir genç kızla birçok yerde karşılaşan delikanlı,genç kızın her seferinde ona cesaret ve ümit veren gülümseyişi üzerine yoksul dünyasında parlak gelecek hülyaları kurar..Sonra bir gün bütün cesaretinin toplayıp yüzüne dikkatle bakınca aslında kızcağızın üst dudağının biraz kısa olduğunu dolayısıyla yüz ifadesinin hep gülümser olmasının doğal hali olduğunu acı acı anlar..(Hikayeye yazarın iliştirdiği küçük bir not da dönemin ahlak anlayışı,kadın erkek ilişkisi üzerine ilginç bir ayrıntı olmuş..Şöyle diyor yazar:"Buradaki hanımın gayrimüslim olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı?"
(Şimdi üçüncü kez okuduğum Savaş ve Barış'ta Tolstoy da böyle bir anlatıma yer verir..Baş kahramana Andrey'in genç ve çocuk ruhlu "çıtı pıtı" karısı Lisa'nın da üst dudağı biraz kısadır ve bu ona bazen bir sincap hali vermektedir..Tolstoy bu durumu uzun uzun anlatmış..)
Bu Büyük Adam Kimdir.sokakta geçen bir öykü..yine sıradan bir konu işlenmiş..
Arlezyalı adlı çeviri öykünün konusu da bir çiftçi ailenin tek erkek çocuğunun umutsuz bir aşka düşmesi üzerine yaşadıkları hazin son işleniyor..Biraz Pandomima'yı hatırlatarak..
Dönemin içli,hassas,kırılgan anlatımını bütün hikayelerde görmek mümkün..Çok severek okudum..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder