21 Kasım 2025 Cuma
BENELÜKS ÜLKELERİ-7 Paris ah Paris !
İnsanoğlu kuş misali..
Dün Belçika'daydık..
Bugün Paris yolunda..
Sabah saat 11.00 itibariyle Fransız topraklarındayız..
Rehberimiz arada bir eline aldığı mikrofonla bir şeyler anlatıyor..
"3 Mart 1974'te Ermenonville Ormanı'nda bizim THY uçağımız düştü..
İçinde rugby maçına gelen 300 taraftar vardı..
Bir de uçağın mürettebatı..
Kurtulamadılar..
Ormanda uçak personeli anısına bir anıt dikildi..
Her yıl 3 Mart'ta bir tören yapılıyor..
İngilizler de kendi kayıpları için aynı şekilde bir tören yapıyorlar.."
Bunu hatırlıyorum..
Haberlerde dinlemiştik..
Evlerimizde televizyonun olmadığı ,TRT radyosunun dinlendiği yıllarda..
Paris'teyiz..
Önce panoramik tur..
Paris'in simge yapıları birer birer otobüsün pencerelerinden arzı endam ediyor..
Zafer Takı..
Bir örneği bizde de olan Dikilitaş..
Mulenruj..
Lido..
Fransız sinemasının simgesi Pathe..
Ünlü Şanzelize Bulvarı..
Rehberimiz bunları birer birer sayarken bizler de hem görebilmenin hem fotoğraflayabilmenin telaşıyla otobüsün camlarına yapışmış vaziyetteyiz..
Panoramik tur bitince otobüsten inip diğer turistler gibi Paris'i yürüyerek keşfetmenin heyecanı başladı..
Önce bütün kafile Monmartre Tepesi'ne,Sacre Coeur Bazilikası'na gidiyoruz..
Tabiî biz gidene kadar turist kalabalığı ortalığı kapladığı için sokaklarda birbirimizi kaybetmemek için gözümüzü dört açıyoruz..
Bir de hırsızlara karşı uyarıldığımız için..
Nitekim dönüş yolunda motosikletli bir delikanlı kızkardeşimin elindeki telefona bir hamle yaptı..
Neyse ki telefonun kordonunu bileğine sıkıca dolamıştı..
Yoksa alıp kaçması işten bile değildi..
Bu arada manzara o kadar güzel ve ilk kez gören herkes gibi biz de o kadar büyüleniyoruz ki..
Ağzımız açık,gözlerimizin önüne serilen Paris panoramasını seyrediyoruz..
Evet,filmlerde,belgesellerde pek çok kez izledik..
Ama insanın kendi gözleriyle görmesi bambaşka..
Tabiî buraya sadece manzarayı seyretmeye gelmedik..
Bazilikayı da ziyaret edeceğiz..
Bunun için de uzun,upuzun bir kuyruk var..
Neyse ki çabuk ilerliyor..
İçeriye girip,bazilikayı da ziyaret ediyoruz..
Sonra biraz serbest zaman..
Daracık sokaklarda sayısız dükkan,turist kalabalığıyla sabahın bu saatinde bile tıklım tıklım..
Sokaklar da hakeza..
Ama o kadar gönül çelici ki..
Ve daha önce dediğim gibi turistler bile o kadar özenli bir görünümde ki..
Seçkinliğin,zarafetin turizmi denilse fazla kaçmaz sanki..
Tabiî sokaklardaki mültecileri görmezden gelmek şartıyla..
Hollanda,Belçika gibi burada da her yer mülteci dolu..
Neyse,bunları bir sonraki yazıda anlatayım..
Paris'i anlatmaya devam edeceğim..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder