25 Kasım 2025 Salı
Benelüks Ülkeleri-8 PARİS-I
Paris'e ilk kez gelen her turistin yaptığı gibi, adı dillerde dolaşan turistik yerleri tavafımız sürüyor..
Sırada ünlü Notre Dame Katedrali var..
Birkaç yıl önce,neredeyse 700 yıllık bu yapının cayır cayır yanışını,kulelerinin yanarak çöküşünü ,bizim de üzülerek izlediğimiz katedral..
Ne şanslıyız ki,tadilatı bitti ve yeniden ziyarete ve ibadete açıldı..
Biz ziyaretçi olarak elbette..
Önce inanılmaz uzun bir giriş kuyruğunda sabırla beklememiz gerek..
Bu arada araya girenleri görünce biz de onların arasına dalıp içeri daha önce girme fırsatını yakalıyoruz..
Verilen serbest saat içeri giriş için bekleme süresine dahil çünkü..
Yoksa içeri giremeden saatimiz dolacak..
Kapıdan itibaren nasıl özenli bir tadilat yapıldığı öyle belli oluyor ki..
Bunu birkaç bölümlük bir belgesel haline getirmişlerdi Fransızlar ve Tarih Tv'de izlemiştim..
Katedralin tadilatı,restorasyonu için gerekli bütün malzemenin nasıl ve nerelerden temin edildiğinden,çalışan ustaların nasıl ve ne nitelikte seçildiklerinden,her bir ayrıntının üzerinde nasıl ince ince durduklarından ve çalışan herkesin bu yapıyı ulusal onur ve gurur meselesi olarak ele aldığından öyle uzun uzadıya bahsedilmişti ki..
Bizdeki restorasyon faciaları aklıma geldikçe içim sızlayarak izlemiştim..
Şimdi belgeselde izlediğim görüntülerin aslını göreceğim..
Belgeselde izlediğim kulelere,kubbelere çıkıp bakamadım elbette ama..
Yerden görülebilecek her şeyi görebildim..
Halk diliyle söylersek her yer badanadan yeni çıkmış bir ev gibi pırıl pırıl ..
Ama abidevî bir yapı için konuşmak gerekirse, kurtarılabilen her şey ince ince restore edilmiş..
Kurtarılamayan her şey de aslına uygun olarak yeniden yapılmış..
Gereksiz modernlik heveslerine kurban edilmeden..
Deneme yanılma gibi fecaatlere kalkışılmadan..
Bu arada müthiş kalabalığa aldırmadan içerdeki cemaat sakin sakin ibadetlerini sürdürüyor..
Bir ayinin ortasında içeri girmişiz..
Kırmızı giysili rahipler ayin bölümündeler..

Dualar edildikçe ibadet için oturanlardan mırıltılar yükseliyor..
Ziyarete gelenlere gelince, herkes son derece saygılı..
Kimse yüksek sesle konuşmuyor..
Onlarda da,yani bizlerde de mırıltıdan başka ses yok..
Bu da içerisinin uhrevi havasına katkıda bulunuyordur sanırım..
Yalnız bu uhrevîliği bozan bir şey dikkatimi çekti..
Koca katedralin içinde iki yerde satış standları vardı..
Tesbihten İncil'e,İsa ve Meryem heykelciklerinden dinî sembollerle tasarlanmış kolye gibi takılara kadar envâi çeşit ürün satılıyor ve ciddi bir alıcı kitlesi de önlerinde sıralanmıştı..
Bizde de cami içlerinde böyle bir manzara olsa nasıl olurdu acaba,diye düşündüm bir an..
Sonra iyi ki yok,zaten kapı önlerindeki bağışçılar yetiyor,deyip geçtim..
Buluşma saatimiz geldiği için çıkış kapısına yöneldik..
Sırada merakımızı daha da arttıran bir nokta var..
Eyfel Kulesi..
Yıllardır film,dizi,belgesel ne varsa hepsinde görüp durduğumuz o yapıyı şimdi kendi gözlerimizle göreceğiz..
Hadi bakalım..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder